Cavit Orhan Tütengil, Reşat Nuri, Şahin Kaygun, Abidin Dino, Mehmet Muhittin, Oktay Ekşi
Bugün 7 Aralık. Ulusumuzun gurur kaynakları Reşat Nuri Güntekin'in, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in, Şahin Kaygun'un, Abidin Dino'nun, Mehmet Muhittin Sevilen'in aramızdan ayrılışının yıldönümü. 7 Aralık duayen gazeteci Oktay Ekşi'nin de doğum günü. BRT Yayın Grubu olarak, bütün bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyor, selamlıyoruz. Reşat Nuri Güntekin kimdir? Çağdaş Türk Edebiyatının ünlü roman , öykü ve tiyatro yazarı Reşat Nuri Güntekin , 25 kasım 1889 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Askerî Doktor Nuri Bey, annesi Erzurum Valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Çanakkale'de ilköğrenimini yaptı. Galatasaray Lisesi'nde bir yıl okuduktan sonra İzmir'deki Fransız Okulu'na girdi. Bu okulu bitirmeden ayrıldı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi (1912). Bursa Sultanisi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı, İstanbul'a atandı (1916). Vefa Sultanisi, Erenköy Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş, Galatasaray, İstanbul Erkek liselerinde edebiyat, felsefe dersleri okuttu, Fatih Vakıf Mektebi müdürlüğünde bulundu. Mahmut Yesari'yle Kelebek adında mizah dergisi çıkardı (1923-1924). Uzun yıllar liselerde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra (1913-1930), Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişi oldu (1931). Çanakkale milletvekili seçildi (1939-1944). Memleket gazetesini çıkardı (1947). Unesco'da Türkiye Temsilciliği, Paris'te kültür ataşeliği görevlerinde bulundu. Emekli ye ayrılıp yeni eserlerini yazarken yakalandığı kanserden, tedavi için gittiği Londra'da 7 Aralık 1956'da yaşama gözlerini yumdu. Cenazesi yurda getirilip 13 Aralık'ta Karacaahmet'te toprağa verildi. Edebî Kişiliği Reşat Nuri Güntekin, Anadolu insanının yaşantısını, sorunlarını, kişisel duygularını, inançlarını süssüz, yapmacıksız, konuşulan Türkçe'nin tüm yalınlığı ve açıklığıyla dile getiren bir yazardır. Onu ünlendiren Çalıkuşu romanına gelinceye kadar yazdığı küçük öyküler, tiyatro eleştirileri, piyesler, gezi izlenimleri de dikkati çeker. Güntekin, eserlerinde insan sevgisine geniş yer verir. İyimser bir kişiliğe sahiptir. Müfettişlikle adım adım gezdiği Anadolu'yu, gördüklerini, duyduklarını, kendine özgü tipleri, geleneklerle görenekleri, toplumsal sorunları, pek derine inmeyen bir gözlemle, etkin bir biçimde anlatır. İyi bildiği sahne tekniğini, duygulu bir yoğunlukta, bazen mizahla iç içe işler. Romancılığının sırlarını açıklarken şöyle diyecektir: "Konu, pek ilkel şekilde aklıma gelir. Hiçbir zaman, hemen derhal bu konunun planını yapıp da yazmaya başladığım vaki değildir. Bulduğum konuyu, zihnimde bir kenara atarım. Onu francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senenin geçtiği de olur. Bu müddet zarfında konuda bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını atarım, çıkarırım." Reşat Nuri Güntekin'in Edebi Kişiliği (Özet) Yazın yaşamına 1918'de, Cemal Nimet takma adıyla yazdığı "Harabelerin Çiçeği" adlı romanı ve "Eski Ahbap" adlı öyküsüyle başlamıştır. Asıl ününü " Çalıkuşu " adlı romanıyla kazanmıştır. Bu romanın merkezine, Anadolu'da yaşamayı seçen idealist, aydın Türk kadınını yerleştirir. Sanatçı, romanı "İstanbul Kızı" adıyla oyun olarak yazmış; ancak savaş koşullarında sahneleme olanağı bulamayınca "Çalıkuşu" adıyla roman olarak yayımlamıştır. Türk edebiyatında gerçekçi romana yönelimin ilk örneklerinden olan bu roman; dili, anlatımdaki rahatlığı, duygusal yanlarıyla uzun yıllar güncelliğini koruyan bir yapıt olmuş; " Yaprak Dökümü ", " Dudaktan Kalbe " ve " Akşam Güneşi " romanları gibi, bu yapıtı da sinema ve televizyon filmi olarak uyarlanmıştır. İlk dönem romanlarında yeni kurulmakta olan devletin toplumsal sorunlarını gerçekçi biçimde gözlemlemekten geri kalmamış, ikinci dönem romanlarında bütünüyle bozulan insani ilişkileri ve ahlak yapısını ele almıştır. Romanlarında güçlü bir gözlemciliğe dayanan realizm ve canlı bir üslup vardır. Kahramanları genellikle tek boyutludur. Ruh tahlillerinde başarılıdır. Yapıtlarına konuşma dili egemendir. Mizaha daha geniş yer verdiği öykülerinde de aşk, yalnızlık, fedakârlık, dostluk, ihanet gibi temaları işlemiştir. Yıllarca Anadolu'nun birçok yerini gezmiş; bu geziler sayesinde, Anadolu'nun sosyal ve kültürel yaşamıyla ilgili gözlemler yapmış, bu gözlemlerini " Anadolu Notları " adlı yapıtında toplamıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanan öykü, roman ve oyunlarında kendi adının yanı sıra "Hayrettin Rüştü, Mehmet Ferit, Sermet Ferit" gibi takma adlar kullanmıştır. Reşat Nuri Güntekin'in Eserleri ROMAN : Çalıkuşu (1922) Gizli El (1924) Damga (1924) Dudaktan Kalbe (1925) Akşam Güneşi (1926) Bir Kadın Düşmanı (1927) Yeşil Gece (1928) Acımak (1928) Yaprak Dökümü (1930) Kızılcık Dalları (1932) Gökyüzü (1935) Eski Hastalık (1938) Ateş Gecesi (1942) Değirmen (1944) Miskinler Tekkesi (1946) Harabelerin Çiçeği (1953) Kavak Yelleri (ölümünden sonra 1961) Son Sığınak (ölümünden sonra 1961) Kan Davası (ölümünden sonra 1962) ÖYKÜ : Gençlik ve Güzellik (1919) Roçild Bey (1919) Eski Ahbap (1919) Tanrı Misafiri (1927) Sönmüş Yıldızlar (1928) Leyla ile Mecnun (1928) Olağan İşler (1930) OYUNLAR : Hançer (1920) Eski Rüya (1922) Ümidin Güneşi (1924) Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (Üç oyun birarada, 1925) Taş Parçası (1926) Hülleci (1926) Bir Köy Hocası (1928) Babür Şah'ın Seccadesi (1931) Bir Kır Eğlencesi (1931) Ümit Mektebinde (1931) Felaket Karşısında-Gözdağı-Eski Borç (Üç oyun birarada, 1931) İstiklal (1933) Vergi Hırsızı (1933) Bir Yağmur Gecesi (1943) Balıkesir Muhasebecisi (1953) Tanrıdağı Ziyafeti (1955) Yaprak Dökümü (ölümünden sonra 1971) Eski Şarkı (ölümünden sonra 1971) GEZİ : Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966) EĞİTİM : Dil ve Edebiyat: Türk Kıraati (1930) Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (1935) Abidin Dino kimdir? Türk ressam Abidin Dino 1913’te İstanbul’da doğdu. Ailesi, çok küçük yaştayken İsviçre’nin Cenevre kentine yerleşen, Birinci Dünya savaşı yıllarından sonra Paris’e geçen, ardından da Korfu adası yoluyla İstanbul’a dönen (1925) Abidin Dino, önce babası, sonra da annesi ölünce, küçük yaşta beliren resim sevgisinin ve yeteneğinin de ağır basmasıyla Robert College’deki öğrenimini yarıda bırakarak karikatür ve resimle uğraşmaya başladı. Babıali çevresinde tanıdığı yazar ve çizerler arasında, kendi kendini yetiştirdi. Basın dünyasına kısa sürede uyum sağladı. Çeşitli gazetelerde karikatürleri ve röportajları yayımlandı (Halkın Dostu gazetesinde, Atatürkü konu alan, çizgilerle süslü röportajı, Atatürk’ün de beğenisini kazandı). 1933’te kuruluşuna önayak olduğu D Grubu ressamlarının ilk sergisinde, desenlerini sergiledi. Cumhuriyetin onuncu kuruluş yılı nedeniyle Türkiye’ye gelen, aralarında Sovyet sinemacısı Yutkeviç’in de bulunduğu bir Sovyet sinemacı topluluğunun bu desenleri ilgi çekici bulması üstüne, Leningrad’daki Len-Film stüdyolarından çağrı alan Dino, 1934-1937 yılları arasında S.S.C.B’nde belgesel film yönetmenliği konusunda araştırmalar yaptı. Öteden beri ilgi duyduğu sinemacılıkla ilgili bilgilerini geliştirdi. Ayzenştayn, Pudovkin, Yutkeviç, Meyerhold gibi ünlü sinemacılarla tanıştı. 1937’de Paris’e giderek Tristan Tzara, Jean Cocteau, Gertrude Stein, Picasso gibi, dönemin ünlüleriyle ilişki kurdu. Paris Ertesi yıl Türkiye’ye dönen, 1940’te Liman Ressamları adıyla da tanınan Yeniler Grubu’na katılan Abidin Dino, İkinci Dünya savaşı sırasında siyasal nedenlerden ötürü İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Yalın gerçek ile şiirsel yorumu birleştiren toplumsal gerçekçi türde resimler yaptığı bu dönemde, resimlerinde özellikle Güney Anadolu’daki köy yaşamını, köy insanlarını işledi. 1951’de Roma’ya gitti, 1952’de Paris’e yerleşti. Paris’te ilk sergisini 1955 yılında açarak, daha sonraki yıllarda da Paris’te ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde sergiler düzenledi. 1969’da İstanbul’da kişisel bir sergi açarak Paris çalışmalarının bir bölümünü sergiledi. Daha sonra gene Paris’te çeşitli karma sergilere katıldı, kişisel sergiler düzenledi. 1977’de, biri Ankara’da, öbürü İstanbul’da, “Doksan Çiçek Dokunsan Çiçek” adıyla iki sergi açtı. Sonraki yıllarda gene Ankara ve İstanbul’da, desen ve suluboya resimlerinden oluşan “Kayalar…Adalar…” dizisi ile Yaşar Kemal’in Deniz Küstü romanından esinlenerek çizdiği lavi resimlerini sergiledi. 1989’da Fransız Kültür Bakanlığı’nın Sanat ve Edebiyat Altın Şövalye Nişanı verilip, 1991’de Eller (ilk basılışı 1989’da Paris’te Les Mains adıyla) adlı kitabını yayınladı. sanat anlayışı Daha çok çizgisel etkinlikler üstünde gelişen Dino’nun resmi, Türk kültürünün tarihsel kökenleriyle bağlantısını her zaman korumuştur. Sanatçı Türkiye’den uzakta yaşamasına karşın, bu kökenlerle ilgisini her zaman canlı tutmayı başarmıştır. Fransa’daki güncel sanat gelişmelerinin ve yeni eğilimlerin, sürekli olarak bir sentez arayışına yönelttiği sanatçının resmini belirleyen başlıca etmen bu noktada özgün olma içgüdüsüdür. Sanatı hep bir süreklilikle, kökenlerinden esinlenen bir duyarlılıkla gelişmiş, yapay ve aktarma değerlere karşı duyduğu kuşku ve tedirginlik onu, hep kendi gerçekliğinden kaynaklanma çabasına yöneltmiştir. Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil kimdir? Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, 1921 yılında İçel’in Tarsus ilçesinde doğdu. Bir köy öğretmeninin oğludur. İlk ve ortaokulu Tarsus’ta okudu. Parasız yatılılık sınavını kazandığı İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nden 1940’ta mezun oldu. Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olarak 1944’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü ve 1958’de aynı üniversitenin İktisat Fakültesi’ni bitirdi. 1944-1953 yılları arasında Antalya ve Diyarbakır Liselerinde felsefe, Kepirtepe ve Aksu Köy Enstitülerinde de meslek dersi öğretmenliği yaptı. 1950-1951 öğretim yılını, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, mesleki incelemelerde bulunmak üzere gönderildiği Fransa’da geçirdi. 1953’te İktisat Fakültesi’ne sosyoloji asistanı olarak atandı. 1956’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde savunduğu Montesquieu’nün Siyasi ve İktisadi Fikirleri adlı doktora tezi ile Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü’nü (1957) kazandı. 1960 yılında İçtimai ve İktisadi Bakımdan Türkiye’nin Karayolları adlı çalışmasıyla doçent oldu. 1962-1963 öğretim yılında İngiltere’de, British Museum’da yaptığı çalışma sırasında Dr. Rıza Nur’un elyazması kitaplarını ve Ziya Gökalp’in Londra’da yayımlanan “ilk” yazısını bularak kamuoyuna tanıttı. Arkadaşları ile birlikte1942 yılında İstanbul’da Değirmen ve 1953’te de Diyarbakır’da Çizgi adlı fikir-sanat dergilerini çıkarmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Enstitüsü Başkanı olan Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, 7 Aralık 1979 sabahı, üniversiteye gitmek için İçlevent otobüs durağına doğru yürürken silahlı saldırıya uğradı ve öldürüldü. Şahin Kaygun kimdir? Doğum Tarihi : 1951, Adana
Ölüm Tarihi : 7 Aralık 1992, İstanbul 1951 yılında Adana'da doğdu. Güzel Sanatlar eğitimini fotoğraf ve grafik dallarında yaptıktan sonra Salzburg Uluslararası Yaz Akademisi'ne katıldı. Yapıtları, Türkiye dışında Avusturya, Batı Almanya, İsviçre, İngiltere, A.B.D. ve Japonya gibi ülkelerde sergilendi ve yayınlandı. Türkiye'de ki ilk polaroid fotoğraf sergisini açan sanatçının bu yapıtlarından bazıları Uluslararası Polaroid Koleksiyonu'na alındı. Araştırmacı, atılımcı tavrının yanısıra, kurallara bağlı kalmayı sevmeyen, bu nedenle alışılmışın dışında çalışmalar yapan Kaygun fantastik ögeleri grafik anlatımlarla desteklediği dışavurumcu yapıtlarıyla tanınıyor. Fotoğraf dışında sinemayla da ilgilenen sanatçı, yönetmen olarak iki filme imza atmıştır. Afife Jale (1987) ve Dolunay (1988). Dolunay, başta Cannes olmak üzere birçok uluslararası film şenliğinde gösterilmiştir. Sanatçı 7 Aralık 1992 tarihinde İstanbul'da vefat etmiştir. Yönetmen Filmografisi Afife Jale - 1987 Dolunay - 1987
1. Ankara Film Festivali, En İyi Üçüncü Film Ödülü. 1988 Yapımcı Filmografisi Dolunay - 1987 Oyuncu Filmografisi Kaşık Düşmanı - 1984 Diğer Filmografisi Aaahhh Belinda - 1986 .... Sanat Yönetmeni
Dul Bir Kadın - 1985 .... Sanat Yönetmeni
Adı Vasfiye - 1985 .... Sanat Yönetmeni
Dul Bir Kadın - 1985 .... Set Fotoğrafları
Dul Bir Kadın - 1985 .... Negatif Kurgu Doğum günü: Oktay Ekşi kimdir? Oktay Ekşi , 7 Aralık 1932 tarihinde, Mesudiye , Ordu ’da dünyaya geldi. İlk ve orta dereceli öğretimini Sivas ve Ankara ’da tamamlayan Ekşi, 1951 yılında, Ankara Ajansı ’nda gazetecilik mesleğine başladı. Ankara Ajansı’nın ardından Dünya Gazetesi ’nde çalışmaya başlayan Ekşi, bu gazete ilk olarak muhabir, 1954 yılından itibaren ise Ankara Temsilcisi olarak görev yaptı. Bu görevini 60 ihtilaline kadar sürdürdü ve ihtilali izleyen günlerde istifa ederek Öncü Gazetesi’ne geçti. 1961 Anayasası ’nı hazırlayan kurula giren Ekşi, burada Basın Temsilcisi olrak görev yaptı. Anayasanın hazırlanmasının ardından Ulus Gazetesi ’ne geçen Ekşi, bu gazetede 1961–1962 yılları arasında İstihbarat Şefi 1962–1966 yılları arasında Londra Türkiye Başkonsolosluğu ’nda mahali katip görevinde çalışan Ekşi, bir yandan da yabancı dil eğitimini tamamladı ve 1966 yılında yurda dönerek Yeni Gazete ’de Ankara Temsilcisi olarak görev yapmaya başladı. Bir yandan da hukuk eğitimine devam eden Ekşi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ’nden 1967 yılında mezun oldu. Yeni Gazete’nin ardından Hürriyet Gazetesi ’ne geçen Oktay Ekşi, 1974 yılında bu gazetede başyazar görevine getirildi. SODEP ’in kuruluşunda yer almak çin bir süre gazetecilik mesleğinden uzak dursa da 12 Eylül Darbesi ’nin ardından tekrar gazeteciliğe döndü ve de 1985 yılında Hürriyet’te başyazar konumuna ikinci kez getirildi. Oktay Ekşi, 44 yıl boyunca yazar kadrosunda yer aldığı ve 36 yıl boyunca başyazarlık görevinde yer aldığı Hürriyet Gazetesi ’nden 30 Ekim 2010 tarihinde istifa etti. Oktay Ekşi Hürriyet Gazetesi’ndeki görevinin yanı sıra,Dünya Basın Konseyleri Birliği’nin başkanlığı ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuş, Megev Vakfı’nın da kuruculuğunu yapmıştır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti ve de Ankara Gazeteciler Cemiyeti başta olmak üzere pek çok önemli vakıf ve dernekten ödüller almıştır. Oktay Ekşi, Prof. Dr. Aysel Ekşi ile evlidir ve çiftin iki çocuğu bulunmaktadır. 7 Aralık 1932'de doğan duayen gazeteci Oktay Ekşi, bugün 87 yaşındadır. BRT Yayın Grubu olarak Sayın Ekşi'nin doğum gününü kutluyoruz. Mehmed Muhiddin Sevilen kimdir? ( Hayali Küçük Ali )
Mehmet Muhittin Sevilen, bilinen adıyla Hayali Küçük Ali, (d. 1886, İstanbul - ö. 7 Aralık 1974, Ankara) Kukla ve gölge oyunu sanatçısı.
Geleneksel temaşa sanatının önde gelen ilk isimlerinden olan Sevilen, Türkiye'de Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi, cumhuriyet sonrasında Atatürk'ün huzurunda gösteri yapmış ve O'nun tarafından desteklenmiş bir sanatçıdır.
Daha 8 yaşındayken Karagöz oyununa merak saran Mehmet Muhittin, Davutpaşa Rüştiyesini (ortaokul) bitirmesinin ardından PTT'de çalışmaya başladı. I. Dünya Savaşı sürecinde askere gitti. Askerlik sonrasında tekrar mesleğine dönerek 1944 yılında emekli olana kadar Ankara'da çalıştı.
Emeklilik sonrasında Karagözcülük konusunda profesyonelce çalışmaya başlayan sanatçı, çocukluk sürecinde Saffet Bey'den aldığı destek ve izleyicisi olduğu Hayali Ömer Efendi, Hayali Memduh Bey, Hayali Arap Cemal Efendi, Hayali Sobacı Ömer Efendi, Hayali Nazif Bey, Hayali serçe Mehmet Efendi, Hayali Katip Salih Efendi, Hayali Arap Ömer Ağa ve Hayali Behiç Efendi gibi gölge oyunu ustalarının öğretileriyle, çocuk yaşlarda başladığı oynatıcılık mesleğini sürdürmüştür.
İlk oyununu 1900 yılında Fatih'in Draman semtinde Hımhımlı Mandıra adıyla sergilemiş ve büyük ilgi ve beğeni toplamıştır.
Cumhuriyet öncesi döneminin zor koşullarında gölge oyununa büyük emek veren "Hayali Küçük Ali", o günlerde sanatını uygulayabilmek için özel izinler almak zorunda kalmıştır:
".. mevlanakapı yokuşunda velet karabaş mahallesi'nde, çarıkhane sokağında, 16 numaralı hanede mukim bâlâya, fotoğrafı ilişik ali efendi'ye, edeb ve terbiye dairesinde hikâye söylemek, meddahlık etmek ve hayal oynatmak için müsaade edildiğini bildirir işbu vesika kılındı"...
60 yılı aşkın sanat yaşamı boyunca, sadece Karagöz oynatıcılığı yapmakla yetinmeyen Mehmet Muhittin Sevilen, 20 yıla yakın süreyle TRT'de radyo programları gerçekleştirip sunmuş, kitaplar yazmış, meddahlık yapmış, özellikle de öğrenci yetiştirmeye önem vererek, Halkevlerinde öğretmenlik yapmıştır. Birçok oyununun metinlerini kendisi yazan sanatçı, yapıtlarını ülkenin dört bir yanında Halkevleri'nde, "Karagöz odaları"nda sergilemiştir. Karagöz ve Hacivat oyununu, hiç bir özelliğini bozmadan günümüze taşıyarak, yapmacıksız şekilde aktarmayı ustaca başarmış ve bu konuda onlarca ses bantı doldurarak, bu sanatı yaşatma çabasına düşmüş, hastayken bile vazgeçmemiştir.
Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun oluşumunda temel taşlardan biri sayılan Karagöz oyunu bugün de "Hayali Küçük Ali", Mehmet Muhittin Sevilen'in torunları ve bu sanata gönül verenler tarafından sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Bugün 7 Aralık. Ulusumuzun gurur kaynakları Reşat Nuri Güntekin'in, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in, Şahin Kaygun'un, Abidin Dino'nun, ...