Bugün 14 Mart. Şamran Hanım, Faik Ahmet Barutçu, Aziz Basmacı ve Jülide Gülizar'ın ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Şamran Hanım kimdir?
Bir vakitler sahnenin bir başından öbür başına rüzgâr gibi uçan genç kadın Direkler Arası'nın en meşhur kantocularındandı. Öldüğünde geriye dört sandık dolusu nota ve onlarca kanto bestesi bıraktı. Şamran Kelleciyan, 1870'de İstanbul'da doğdu. Galata’daki Surp Lusavorçyan Ermeni Okulu’nda eğitim görür. 1895 yılında ilk kocasından boşandıktan sonra teyzesinin kızı Peruz’un da desteğiyle kendini sahnelerde bulur ve İstanbul’un en meşhur kanto şarkıcılarından biri olur. Şevki Bey Tiyatrosu ve Kel Hasan Kampanyası’nda Naşit Özcan’la birlikte 1935’e kadar çalışır. 14 Mart 1955’te vefat eden Şamran Kelleciyan’ın mezarı Şişli Ermeni Mezarlığı’ndadır. Şamran Hanım’ın, solo, düetto ve kanto türünde yirmi kadar bestesi vardır; öldüğünde evinden dört sandık dolusu nota çıktığı söylenir. Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi’nde Şamran Hanım’ın oturduğu Çiçekçi Sokağı anlatırken ondan da bahseder: “1934 Şehir Rehberi tanzim olunur iken de bilhassa Beyoğlu'nda münasebetsiz yabancı isimler taşıyan pek çok sokakla beraber Linardo adı da ‘Eski Çiçekçi’ olarak tebdil edildi. İnsanlarına gelince bu sokağın, Şamran Hanım'dan başlayayım. Tanınmış bir kanto sanatçısı. 1910 - 20'li yıllarda çeşitli tiyatro, kabare topluluklarında, son olarak da Dümbüllü İsmail Efendi'nin topluluğunda çalışmış. Şamran Hanım büyük olasılıkla 28 numaralı evde oturmuş.”
Semiha Ayverdi, anılarının yayınlandığı Hey Gidi Günler Hey kitabında Şamran Hanım’dan da bahseder: “Çocuklukla genç kızlık senelerinde Şamran Hanım da Direkler Arası’nın meşhur kantocularındandı. Gerçi kantonun Türk temâşâ hayatında, çiftetelli gibi millî bir geleneği yok idiyse de rüzgâr gibi sahnenin bir başından öbür başına esercesine uçan genç kadın, kantoya adeta, bir millî çehre vermiş bulunuyordu. (…) Şamran, Peruz gibi çok güzel değildi. Fakat vücut çizgileri öylesine zarif ve âhenkli idi ki onu oynarken seyredenler bir şiir dinlediklerini zannedebilirlerdi. (…)Yirmi sene aradan sonra, bir akrabanın sünnet düğününün çeşitli numaraları arasında Şamran Hanım’ın da bulunacağını öğrenmekle senelerce evvelki heyecanımı yeniden yaşayarak beklemeye başladım. (…) Şamran bir asker numarası yaparak sahneye çıkacaktı. Hâkî renkte bir er kıyafeti giymiş olan şişman kadın, kalçalarından, göğsünden et kümeleri fışkıran bu yaşlı mahlûk, Şamran olamazdı... (…) Bir vakitler sahnelerde uçar gibi bir baştan bir başa kayarak, kıvrılıp bükülerek, eğilip doğrularak rakseden o incecik dilbere, o narin, o zarif kadına ne olmuştu? Ne mi olmuştu? Dünya, vazifesini yapmış, âriyet olarak verdiklerini günü gelince geri alarak, borç olarak verdiklerini ödetmiş, geriye bir posa, bir artık bırakmıştı.” Şamran Hanım, 14 Mart 1955'te İstanbul'da vefat etti.
Faik Ahmet Barutçu kimdir?
Türk siyasetinin önde gelen simalarından Faik Ahmet BARUTÇU, 1894 yılında Trabzonun’un Çarşı Mahallesi’nde doğdu. Osmanlı zamanında Trabzon Belediye Başkanlığı yapan Barutçuzade Hacı Ahmet Efendi’nin oğludur. İlk, orta ve lise öğrenimini Trabzon’da tamamladıktan sonra, İstanbul Darülfünun Hukuk Şubesi’ne girdi. Hukuk Fakültesi’ni bitiremeden askere alındı. Askerlik sonrası, yarıda kalan hukuk öğrenimini tamamlamak için İstanbul’a döndü. Faik Ahmet Barutçu, hukuk tahsilatını tamamladıktan sonra Trabzon’a döndü ve avukatlığa başladı. Bu sıralarda Trabzon, Birinci Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalışırken bir taraftan da, Mondros Mütarekesi ile birtakım heveslere kapılan Pontusçu Rumların faaliyetlerine sahne olmaktaydı. Faik Ahmet BARUTÇU, bu dönemde öncelikle Milli Mücadele yanlısı bir gazeteci, yazar ve hatip olarak tanındı. Trabzon ve civarına yönelik Rum ve Ermeni iddialarına karşı kurulan Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucuları arasına katıldı. 1919 yılı sonralarında tekrar açılan Trabzon Türk Ocağı’nın yönetim kurulunda yer aldı. Milli faaliyetler için 10 Aralık 1918 tarihinde çıkmaya başlayan İstikbal Gazetesi’nin başına geçti. Faik Ahmet BARUTÇU’nun başında bulunduğu ve Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organı olan İstikbal Gazetesi, 17 Mart 1925 tarihine kadar günlük ve bazen de haftalık olarak çıktı. İstikbal Gazetesi ile, Rum ve Ermeni faaliyetlerine karşı büyük bir mücadele verilmesi yanında, Trabzon’da milli heyecanın ve milli hassasiyete dayalı bir kamuoyunun oluşmasında önemli bir mesafe alındı. Faik Ahmet BARUTÇU, işgallere karşı düzenlenen birçok mitingi organize etti hatta mitinglere konuşmacı olarak katıldı. Bu sıralarda, Akçaabatlı Serdarzade Münir Bey’in kızı ile evlendi. Milli Mücadele’den sonra TBMM içinde meydana gelen gruplaşma sonunda kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası tarafında yer aldı. TPCF’nin, Şeyh Sait isyanı sırasında kapatılmasından sonra siyasi çalışmalarına bir süre ara veren Faik Ahmet BARUTÇU, avukatlığa başladı. 1933-1934 ve 1938-1939 yılları arasında Trabzon Baro Başkanlığı yaptı. 1939 yılı seçimlerinde Trabzon milletvekili seçildi. Milletvekili seçildiği zamanlarda, sahibi olduğu İstikbal Matbaası’nı Ankara’ya taşımayı teklif eden matbaa yöneticisinin tekliflerini, Söz olur endişesiyle geri çevirdi. BARUTÇU, bu yıllar arasında, çok ilginç ve önemli noktaları saptamasını bilen bir gözlemci, ülke ve dünya meseleleriyle ilgilenen iyi bir okuyucu ve sıcak kişiliği, insani yanı, tatlı diliyle sevilen bir milletvekili olarak tanındı. Gerek CHP grubunda gerekse Meclis içindeki davranışlarıyla; çevresindeki insanları etkilemesini, inandırmasını, en azından onlara kendini dinletmesini bilen saygın bir kişiliğe sahipti. Bu özellikleri ile ve demokratik anlayışı ve olayları değerlendirişiyle, kısa zamanda CHP yöneticilerinin ve özellikle İsmet Paşa’nın dikkatini çekti. 15 Mayıs 1943 tarihinde toplanan CHP altıncı büyük kurultayında CHP Genel İdare Kurulu’na seçildi. 1945 yılında CHP Genel Sekreter Yardımcılığına getirildi. 1946 seçimlerinden sonra kurulan birinci ve ikinci Hasan Saka kabinelerinde Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı olarak görev yaptı. CHP Grup Başkan Vekili oldu. Hükümet Sözcülüğü yaptı. 1950 seçimlerinde Trabzon’dan tekrar milletvekili seçildi. 1954 seçimlerinde CHP’nin seçimleri kaybetmesiyle Meclis dışı kaldı. Tekrar avukatlığa döndü. 1957 yılında yapılan seçimlerde CHP Ankara milletvekili seçildi. 1958 yılında düzenliği gezilerden birinde kalp spazmı geçirdi. Tedavi olmak için İngiltere’ye gitti. 1959 yılında İngiltere’de ameliyat oldu ise de Türkiye’ye döndükten sonra sağlığı düzelmedi. Dört çocuk babası Faik Ahmet BARUTÇU, 14 Mart 1959 tarihinde Ankara’da vefat etti. Eşi, Serdarzade Münir Bey’in kızıydı. Faik Ahmet BARUTÇU’nun diplomat olan ve 2003 yılında vefat eden oğlu Ecmel BARUTÇU, babasının siyaset içindeki konumuyla ilgili olarak söylenen ve yazılan şu ifadeleri aktarmıştır: “Türk siyaset dünyasının büyük hatiplerinden biri olarak kabul edilen rahmetli babam Faik Ahmet BARUTÇU’yu daha Milli Mücadele yıllarından tanıyan ve onun yakın bir parlamenter arkadaşı olan, ülkemizin tanınmış maarifçilerinden HıfzırrahmanRaşid Öymen, bir gün bana şöyle demişti: ‘Onu TBMM’de dinlerken kendimi eski Roma Senatosu’nda sanıyorum. Sanki Çiçeron konuşuyor.’ Yine eski parlamenter arkadaşlarından biri olan Prof. Turhan Feyzioğlu, Faik Ahmet BARUTÇU’nun vefatı münasebetiyle Ulus Gazetesi’nde 18 Mart 1959 tarihinde çıkan makalesinde onun için: ‘Kürsüde konuşurken, kendi kendini aşarak adeta devleşen bir parlamento hatibiydi’ diyordu. Ordu eski milletvekili Ferda Güley ise, Faik Ahmet BARUTÇU’nun 17. Vefat yıl dönümünde çıkan bir makalesinde: ‘Faik Ahmet BARUTÇU, her değerin üstünde dev bir parlamento hatibi idi. Meclis kürsüsüne çıkar çıkmaz, şövalyeler zamanındaki bir savaşçı gibi, sataşma, söz atma, hatta bazen hakaret etme oklarının delemediği zırhlar içinde, kişneyerek kendisini bekleyen atına biner, bazen atı kürsünün bir ucundan öbür ucuna koşturur, bazen mahmuzlayarak ya da kırbaçlayarak şaha kaldırır, gerektiğinde bütün hızıyla Meclis’in üstüne sürerdi. Faik Ahmet BARUTÇU kürsüye çıkmaz, kürsüyü zaptederdi. Kollarını sıvar, muhalefeti-muvafakatı ile tüm Meclis’i bir hamur gibi yoğurur, bu hamura kendi keyfine göre biçimler verir ve sonra bunları bozarak başka biçimlere sokardı. Soğuk bir Mart günü onu ağlayarak toprağa veriirken, dudaklarımdan ertesi gün gazetelerde yer alan şu sözler dökülmüştü: “Türkiye büyük Millet Meclisi kemanı kaybetti, geriye biz kemençeler kaldık diye yazmıştır.”
Aziz Basmacı kimdir?
Doğum Tarihi - Yeri: 09 Haziran 1912 - Yunanistan, Selanik Vefat Tarihi - Yeri: 14 Mart 1978 - Ankara Aziz Basmacı 1912'de Selanik'te doğdu. İstanbul Şişli Terakki Lisesi'nden mezun oldu. 1928'de Para Delisi adlı komedi oyunuyla sahneye çıktı. Halkevleri Tiyatro Kolları'nda amatör olarak çalışmalarına devam etti. 1933'te Ses Opereti'nde profesyonel olarak sahne aldı. Ses, Yeni Ses, Şen Ses, Muammer Karaca Tiyatrosu'nda çalıştı. Altmışlı yıllarda Bulvar ve Şehzadebaşı Küçük Tiyatro'da sahneye çıktı. Tiyatro'da birçok güldürü ve vodvilde sahne aldı. Halk komiği olarak popüler oldu.1946'da Şakir Sırmalı'nın yönettiği Domaniç Yolcusu/Unutulan Sır filmiyle sinema oyunculuğuna başladı. Altmıştan fazla filmde karakter oyuncusu olarak rol aldı. Onur üyesi olduğu Film-San Vakfı'nın kurucuları arasında yer aldı. 1969'da rahatsızlığı nedeniyle sanat hayatına ara veren Basmacı, trenle Ankara'ya giderken yolda geçirdiği kalp krizi nedeniyle 14 Mart 1978'de Ankara'da hayatını kaybetti.
Jülide Gülizar kimdir?
1929 yılında Adana'da doğan Gülizar, ilk ve ortaokulu Mersin'de, lise öğrenimini ise Ankara Kız Lisesinde tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1956 yılında bitiren Gülizar, avukatlık stajının ardından mesleğini tercih etmeyerek aynı yıl Ankara Radyosu'na girdi. 1968 yılında başlayan televizyon yayınlarıyla TRT'de haber spikeri olarak ekranlara çıkan Gülizar, radyo ve televizyonda kadın olarak 'ilk açık havada haber okuma', 'ilk naklen yayın' ve 'ilk röportaj' gibi birçok yeniliğe imza attı. Yaklaşık 30 yıl çalıştığı TRT'den 1982 yılında emekliye ayrılan Gülizar, emeklilik döneminde de çok sayıda ajans ve yayın kuruluşunda yazar, muhabir ve eğitmen olarak görev yaptı. 1997 yılında kurulan Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesinde dersler veren Gülizar, Kanal B televizyonunda da çeşitli programlar yapıp, söyleşiler hazırladı.
Son zamanlarını 17 Nisan 2010 yılında Ankara Kalesindeki Tarihi Kınacızade Konağında Kıvırcık usta tarafından kendisi adına açılan çalışma odasında zamanın büyük bir kısmını burada geçirdi.Misafirleri ve öğrencileri ile burada buluşup sohbet ve toplantılarını gerçekleştirdi. Bir Ankara Masalı Belgeselini buradaki çalışma odasında hazırladı..Tarihi Kınacızade Konağı Kıvırcık usta Jülide Gülizar Gazateciler Odası Yerel Ulusal Avrupalı Gazetecilerin buluşma mekanı aynı zamanda merhum Jülide Gülizarın anılarının yaşatıldığı ziyaretçilerine her zaman açık bir oda’dır.
Jülide Gülizarın anılarının yaşatıldığı ziyaretçilerine 11:00 18:00 saatleri arasında açık bir oda’dır.Jülide Gülizar 14 Mart 2011'de aramızdan ayrılmıştır.
Çok sayıda kitabı bulunan Jülide Gülizar, pek çok ödülün de sahibiydi.KİTAPLARI
Bir Konu Bir Konuk,
Where Are You Going Türkçe?
Burası Türkiye Radyoları
Yaşam, Sana Teşekkür Ederim
TR+Tv=TRT
Ah Baba Ah!
Ben Bilmem Beyim Bilir
Onlar da İnsandı
Comments