top of page
  • Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Yusuf Kurçenli, Cevdet Çağla, Melda Kalyoncu, Turgut Cansever, Nermi Uygur



Bugün 22 Şubat. Yusuf Kurçenli, Cevdet Çağla, Melda Kalyoncu, Turgut Cansever ve Nermi Uygur'un ölüm yıldönümleri.

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.

Yusuf Kurçenli kimdir?


Foto: A.Bahçekapılı

Doğum Tarihi - 1947, Çayeli Ölüm Tarihi - 22 Şubat 2012, İstanbul

1947'de Rize, Çayeli'de doğdu. İstanbul Üniversitesinde gazetecilik öğrenimi Gören Kurçenli, 1973-1980 yılları arasında TRT'de drama yönetmenliği yaptı. Sanatçı ilk sinema filmi, "Ve Recep, Ve Zehra, Ve Ayşe"yi, 1983'te beyazperdeye aktardı. Film, Berlin Festivali Akdeniz Ülkeleri Panoraması'na seçildi.

Kurçenli'nin 1985'te yönettiği ikinci filmi "Ölmez Ağacı" ise Berlin Festivali Karadeniz Ülkeleri Panoraması'nda gösterildi. Kurçenli, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ödülü'nü aldığı üçüncü filmi "Merdoğlu Ömer Bey"i 1986'da beyazperdeye aktardı.

Kurçenli'nin "At Gözlüğü" adlı filmi, 1978 TRT Cengiz Polatkan Ödülü'ne layık görülürken, "Gramofon Avrat" 1988'deki İstanbul Film Festivali'nde başarı ödülünü aldı. Sanatçının, 1990'da yönettiği "Karartma Geceleri" adlı film, 9. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde "Yılın En İyi Türk Filmi" ödülünü kazandı. Film, 1990'daki Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi 2'nci film de seçildi.

Özellikle toplumsal sorunları yansıtan filmler çeken Yusuf Kurçenli, "Antika Talanı", "Karun Hazinesi" (1997), "Noel Baba Hazinesi" (1998) ve "Kapadokya" gibi belgesellere de imza attı.

"Çemberler" adlı televizyon filmini yöneten sanatçının imza attığı filmlerden bazıları; "Özgürlüğün Bedeli", "At Gözlüğü" (1978), "Ve Recep Ve Zehra Ve Ayşe" (1983), "Merdoğlu Ömer Bey" (1986), "Gönül Garip Bir Kuştur" (1989), "Raziye" (1991), "Çözülmeler" (1994) ve "Yaseminler Tüter mi?" (1999).

"Çözülmeler" adlı filmi ile 7. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazanan Kurçenli, 1992'de de "Taşların Sırrı" adlı belgesel diziyi yönetti. 2009 yılında memleketi Çayeli'de Sevdaya Durmak isimli filmin çalışmalarına başladı. 1,5 yıldır yakasını bırakmayan kansere yenik düştü.

Yönetmen Filmografisi

Yüreğine Sor - 2009 Gurbet Kuşları - 2008 (TV Dizisi) Bebeğim - 2006 (TV Dizisi) Gönderilmemiş Mektuplar - 2002 Çemberler - 2000 (TV Dizisi) Kurşun Kalem - 2000 (TV Dizisi) Baba Evi - 1997 (TV Dizisi) Aşk Üzerine Söylenmemiş Herşey - 1995 Çözülmeler - 1994 Umut Taksi - 1993 (TV Dizisi) Taşların Sırrı - 1992 (TV Dizisi) Karartma Geceleri - 1990 Raziye - 1990 Gönül Garip Bir Kuştur - 1989 Gramofon Avrat - 1987 Merdoğlu Ömer Bey - 1986 Ölmez Ağacı - 1984 Ve Recep Ve Zehra Ve Ayşe - 1983 Savunma - 1979 (TV Filmi, TRT) At Gözlüğü - 1978 (TV Dizisi, TRT) Özgürlüğün Bedeli - 1977 (TV Filmi, TRT) Çingene Ali - 1977 (TV Filmi, TRT) Maden - 1976 (TV Filmi, TRT) Düğün Yada Davul - 1975 (TV Filmi, TRT)

Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler

Antika Talanı - 1997 / 1998 Antika Talanı: Noel Baba Hazinesi - 1998 Antika Talanı: Karun Hazinesi - 1997

Kapadokya - 1996

Atatürk'ten Anılar - 1975 / Nazmi Kal, Tülay Eratalay, Müjdat Koçer, Yusuf Kurçenli, Nilay Erol, Teoman Tarhan, Asaf Demirbaş, Önce Sezer, Metehan CANPOLAT, Aydoğan Gezer, Aydın Utku, Erol ALAÇAM (30' x 56 Bölüm)

Yönetmenliğini Yaptığı Kısa Filmler

Aşk Üzerine Söylenmemiş Her şey: Çünkü Onu Seviyorum - 1995 .... Kurmaca

Senarist Filmografisi

Yüreğine Sor - 2009 Gönderilmemiş Mektuplar - 2002 Aşk Üzerine Söylenmemiş Herşey - 1995 Çözülmeler - 1994 Karartma Geceleri - 1990 Raziye - 1990 Gönül Garip Bir Kuştur - 1989 Gramofon Avrat - 1987 Merdoğlu Ömer Bey - 1986 Ölmez Ağacı - 1984 Ve Recep Ve Zehra Ve Ayşe - 1983 Savunma - 1979 (TV Filmi, TRT)

Diğer Filmografisi

Çözülmeler - 1994 .... Yapımcı Sınıf - 2008 .... Danışman (TV Dizisi) Fırtına - 2006 .... Danışman (TV Dizisi) Ölmez Ağacı - 1984 .... Yapım Tasarım

Ödülleri At Gözlüğü - TRT Cengiz Polatkan Ödülü. 1978 Gramofon Avrat - 7. İstanbul Film Festivali Başarı Ödülü. 1988 Karatma Geceleri - 9. İstanbul Uluslararası Film Festivali Yılın En İyi Türk Filmi. 1990 Karatma Geceleri - Antalya Film Şenliği, En İyi 2. Film. 1990 Karatma Geceleri - Antalya Film Şenliği, En İyi Yönetmen. 1990 Karatma Geceleri - Yunus Nadi Ödülü Yarışması, En İyi Film. 1990 Karatma Geceleri - 35. Uluslararası Valladolid (İspanya) Film Şenliği, jüri özel ödülü. 1990 Karatma Geceleri - Kültür Bakanlığı Başarı ödülü. 1990 Çözülmeler - 13. Uluslararası İstanbul Film Festivali, En İyi Yönetmen. 1994 Çözülmeler - Sinema Yazarları Derneği (SİYAD), En İyi Film. 1994 Çözülmeler - 4. Köln Türk Filmleri Film Festivali, En İyi Film. 1994 Çözülmeler - 7. Ankara Uluslararası Film Festivali, En İyi Yönetmen. 1995 Çözülmeler - 7. Ankara Uluslararası Film Festivali, En İyi Özgün Senaryo. 1995

Kaynak Türk Sineması Veri Tabanı Internet Movie Database


Yusuf Kurçenli, Alâettin Bahçekapılı ile... (1990)

NOT: Yusuf Kurçenli ile arkadaşı, yerdeşi, meslektaşı Alâettin Bahçekapılı'nın TRT Radyoları için yaptığı bir söyleşi, ilk kez basılı olarak (23 Şubat 2022) Trabzon'un etkili gazetesi TAKA'da yayımlandı. Ayrıca Yitik Umutların Gece Bekçisi Alâettin Bahçekapılı dizi kitabının Firdes Eren'in hazırladığı 4. cildinde yer aldı.


Cevdet Çağla kimdir?



Ahmet Cevdet Çağla, 1900 yılında İstanbul Acıbadem'de dünyaya geldi. Babası Tophane İmalât-ı Harbiye Mektepleri müdürü topçu kaymakamı (Yarbay) Eşref beydir. Babası Eşref Bey ressamlık yapar, keman çalardı ve annesi Nazime hanımefendi de kıymetli bir piyanist idi.

Cevdet Çağla çok küçük yaştan itibaren bu amatör musikişinas aile topluluğu içinde büyümüş ve gerekli musiki zevk ve terbiyesini anne ve babasından almıştır. İlk musiki dersini komşuları olan Musullu Âmâ Osman'dan Türk musikisi dersi alarak başladı.

Cevdet Çağla, henüz yedi yaşlarında iken zamanın alafranga keman üstatlarından Antonyadis'den garp musikisi dersleri almaya başladı ve keman tekniğini ilerletti. Orta öğrenimini Bebek Frerler Okulunda yaparken okul orkestrasına girerek keman bilgisini ilerletti.

1916 yılında (16 yaşında) Maarif Nezareti tarafından musiki eğitimi yapması için Almanya'ya gönderildi. Lise tahsilini ve keman eğitimini tamamladıktan sonra yurda döndü ve İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi'ne başladı. Yüksel okula devam ederken Dârültâlim-i Musiki Cemiyeti’ne dâhil oldu ve aralıksız 15 yıl devam etti.

Mısır'a ve Almanya'ya giderek başarılı konserler verdi. Cemiyetin başkanlığından Kemani Reşat Bey'in çekilmesiyle onun yerine geçti. 1927 yılında İstanbul Radyosu faaliyetlerine katıldı. 1938 yılında Ankara Radyosu'nun işletmeye açılması ile "Repetitör Artistliğine" tayin oldu, 1949 yılına kadar devam etti.

Ankara'da bulunduğu yıllarda Fehmi Tokay'ın Ankara' da faaliyette bulunduğu Ankara Musiki Cemiyeti'ndeki çalışmalara katıldı. 1950 yılında İstanbul Radyosu'nun müzik yayınları şefliğine atandı. 1956 yılında Türk ve Irak hükümetleri arasındaki kültür anlaşmaları sebebiyle Bağdat Konservatuarı Keman hocalığına tayin oldu.

1959 senesinde yurda dönerek, tekrar İstanbul Radyosu müzik yayınları şefliğine tekrar başladı. Cevdet Çağla, kıymetli bir keman üstadı ve icracısı olduğu kadar, aynı zamanda büyük bir bestekârdır. Temiz icrası, klâsik üslûbu, eşlik etmedeki ustalığı, yaptığı taksimlerdeki üstün geçki tekniği ile usta keman sanatkârlarındandı.

Şed yollarını iyi bildiğinden, alışılmamış perdeleri kullanarak yaptığı sürprizli geçkileri ile tanındı. Yirminci yüzyıl Türk musikisinin en dikkate değer bestekârlarındandır. Geleneğe bağlı şarkı bestekârları arasında kendisine sağlam bir yer edinmiş, ustalıklı, başarılı, ifadeli eserler besteledi.

Klasik geleneklere bağlı olmakla beraber, eserlerinde zevkli, yadırganmayan bazı yenilikler de uyguladı.

Yüz kadar eseri olduğu bilinen Cevdet Çağla, 22 Şubat 1988 tarihinde İstanbul'da hayata veda etti. Evli olan Cevdet Çağla'nın Ahmet Çağla adında oğlu ve Hülya (Yalım) adında bir kızı var.

Cevdet Çağla’nın kendisinden on iki yaş küçük olan kız kardeşi Mebruke Çağla da bestekârdır. 1912 yılında İstanbul’da doğdu; aynı aile çevresinde yetişerek ud çalmasını öğrendi. Sazındaki ustalığını Şamlı İskender ile Fahri Kopuz’dan aldığı derslerle ve ağabeyi ile çalışarak güçlendirdi. Ahmet Mithat Efendi’nin oğlu İsfendiyar Bey’le evlendi. Eşinin teşviki ile bestekârlığa yöneldi. Şarkılarının sözlerini kendisi yazmıştır. (Dr. Nazmi Özalp, Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi,Cilt:2, S:12, Yılmaz Öztuna, Müzik Ansiklopedik Sözlük C 1 S: 191, Rahmi Kalaycıoğlu, Türk Musikisi Bestekârları Külliyatı, www.musikiklavuzu.net/?/blog/bestekarlar/cevdet-cagla

Atatürk’ün dış politikada gerçekleştirdiği ve diplomatik yolla Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından doğan duygularını Behçet Kemal Çağlar’ın Atatürk için yazdığı şiiri “Bak bahta da ikbale de nur indi Hatay'da” Cevdet Çağla, Acem Kürdi makamında Aksak şarkı olarak besteledi:

Melda Kalyoncu kimdir?

Kemal Tahir Vakfı'nın kurucusu olan Kalyoncu, yazar Refik Erduran'ın da ilk eşiydi. Nâzım Hikmet ile babaları aynı, anneleri ayrı olan Kalyoncu'nun Murat Erduran isimli bir oğlu ve Melis isimli bir torunu bulunuyor.

'Kaçış'ın tek tanığıydı

Kalyoncu ağabeyi Nâzım Hikmet'in 17 Haziran 1951'de, Refik Erduran'ın da yardımıyla Türkiye'den ayrılışının tek tanığıydı. Kalyoncu o dönem Erduran

ile nişanlıydı. Nâzım Hikmet Sovyetler Birliği'ne kaçarken, Kalyoncu ağabeyine görünmemek için bir köşeye gizlenmiş, motorun çözülüşünü, ağır ağır çalıştırılışını ve kıyıdan uzaklaşmasını izlemişti.

Kalyoncu daha sonra bir röportajında o an hissettiklerini şöyle ifade etmişti: "Ağabeyimin kaçmaktan başka yapabileceği bir şey olmadığını düşündüm."


Prof. Dr. Nermi Uygur kimdir?



(d. 15 Ocak 1925, İstanbul - ö. 21-22 Şubat 2005, İstanbul), felsefe profesörü, yazar.

Galatasaray Lisesi'nin Latince Bölümü'nü bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'nden ve Köln Üniversitesi'nden mezun olan Profesör Nermi Uygur, 1950 yılının Ocak ayında İstanbul Üniversitesi'nde asistan olarak göreve başladı. 1952'de Kültür Bilimlerinin Varlık Yapısı teziyle doktor oldu. Almanya, Fransa, Belçika'ya görevli olarak gönderilerek bisikletle dolaştığı bu ülkelerde fenomenoloji üzerine araştırmalar yaptı. Türkiye'ye dönüşte 'Husserl'de Başkasının Ben'i' teziyle doçent oldu.

'Filozof denemeci gibi çalışırsa başarıya ulaşır' düşüncesiyle edebiyata yöneldi. 1962'de 'Dilin Gücü'yle başlayıp dünyayı, felsefeyi, kültürü sorgulama serüvenini denemeler şeklinde kitaplaşırdı. 1960'lardan itibaren yazıları yurt dışında yayımlanarak tanınmaya başladı. 1966'da bursla Almanya, 1970'te Fransa ve İngiltere üniversitelerinde çalıştı. 1979 - 1981 arasında Almanya'da, Wuppertal Üniversitesi'ne konuk profesörlük yaptı. Almanya'nın Wuppertal Üniversitesi'nde Mantık, Dil, Sanat, Kültür Felsefesi ağırlıklı dersler verdi.

1992 yılındaki emekliliğinin ardından Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Felsefe tarihi dersleri vermeye başladı. 2002 yılında YÖK tarafından yeniden üniversiteyle ilişiği kesildi.

PEN (Dünya Yazarlar Birliği), Türk Dil Kurumu ve Türk Fizik Demeği'nin üyeliklerinde de bulunmuş olan Nermi Uygur, Dağcılık Kulübünün ilk üyelerinden olup, felsefede denemeci anlayışın öncüsü sayılmaktaydı.

Nermi Uygur'un, Türkçe dışında Almanca, İngilizce ve Fransızca yapıtları da bulunmaktadır.

Nermi Uygur Eserleri :

Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu, 1958; Türk Dil Kurumu 1959 Bilim Ödülü; 1998, Dilin Gücü, 1962, 1997, Felsefenin Çağrısı, 1962, 1995, Dünyagörüşü, 1963 Güneşle, 1969, 1997, İnsan Açısından Edebiyat, 1969, 1999, Türk Felsefesinin Boyutları, 1974, 1988, 2002, Kuram-Eylem Bağlamı: Çözümleyici Bir Felsefe Denemesi, 1975, 1996 Dil Yönünden Fizik Felsefesi, 1979, 1985, Yaşama Felsefesi, 1981, 1998, Kültür Kuramı, 1984, 1996, Bunalımdan Yaşama Kültürü, 1989, 1997, Çağdaş Ortamda Teknik, 1989, 2002, İçi Dışıyla Batı'nın Kültür Dünyası, 1992, 1998, Tadı Damağımda: Bir Okur-Yazarın Kitap Okuma Serüvenleri, 1995, 1996; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 1995 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Başka-Sevgisi, 1996, Salkımlar, 1998, Dipten Gelen, 1999, Denemeli Denemesiz, 1999, İçimin Sesi, 2001, Eşekler, İkindiler, Yetişimler, 2004.


Mimar Turgut Cansever Kimdi, Çabası Ne İdi?



Cansever’in şiar edindiği ifadeler şunlardı: “Niyet her şeyin başıdır”, “Umutsuzluk bize has değildir”, “Vazife dünyayı güzelleştirmektir”, “Bilgi ve seziş önceliklidir”, “Mimaride bir şeyin güzel olduğunu bize huzur, neşe, ümitlilik vermesinden anlarız.”



YAZAN: Halil İbrahim Düzenli, Dr. Öğr. Üyesi*

Samsun Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi



Mimar Turgut Cansever kimdir? Türkiye’de ismi sıkça duyulan, çeşitli eserlerine referans verilen, hem yazılı hem de mimari eserleriyle sürekli gündemimizde olan nadide mimarlarımızdan birinden bahsediyoruz. Onu çeşitli sıfatlarla tavsif edenler oldu. “Bilge mimar”,[1] “muhakkik mimar”,[2] “düşünce adamı ve mimar”[3], “yolgösterici”[4], “hatırlatıcı”[5], “sahih bir adam”[6] gibi sıfatlar onu anlatırken kullanılmıştı.[7]



Cansever 12 Eylül 1920’de Antalya’da doğdu. Nüfus cüzdanında 1 Ocak 1921 yazıyordu. Babasının çeşitli görevleri nedeniyle Antalya, Kayseri, Adana, Ankara ve Bursa İstanbul’a gelmeden önce yaşadığı şehirlerdi. Sonrası İstanbul, Galatasaray Lisesi ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde Mimarlık eğitimi. Ataları 3-4 asır önce Orta Asya’dan Edirne’ye yerleşmişti. Dedesi İstanbul Kasımpaşa Turabî Baba Tekkesi’nin son şeyhi ve Bâb-ı Âlî yüksek memuru Ali Efendi, babası Türk Ocağı kurucularından meşhur “etyemez doktor” Hasan Ferit Bey’di. Diğer dedesi Filibe’de müderris olan Mehmet Efendi, annesi kız öğretmen okulu ilk mezunlarından Hatice Saime Hanım’dı. Annesi ve babasının tanışma mekânı ise Kudüs. Gençliğinde Halil Dikmen’den ney dersleri almış, 16 yaşında resim sergisi açmıştı. Mimar Prof. Sedat Hakkı Eldem’in ise asistanlığını yapmıştı. 1949 tarihli doktorası, 1960’taki doçentlik çalışması sahasında öncü çalışmalardı. Doktorası Türkiye’de yapılan ilk sanat tarihi doktorası, doçentliği ise modern mimarinin, deyim yerindeyse, “dirayet usulüyle” o güne kadar yapılmış yegâne değerlendirmesiydi.[8]



Çeşitli yayınlarında ve hatıralarında doğduğu şehir olan Antalya ve ilkokula başladığı Ankara ile ilgili fazla bilgi yer almaz. Fakat ilkokul üçüncü sınıfa kadar okuduğu Bursa şehri ile ilgili anlattıkları defalarca alıntılanmış ve üzerinde konuşulmuştur. Bursa için şunları söylüyordu: “1928-30 yıllarında Bursa’da hanımların aralarındaki toplantılarında en çok konuşulan konu evlerin renkleriydi. Bir sokakta yeni bir evin rengi veya eski bir evin renginin sahibi tarafından değiştirilmesi ile evvelce mevcut bulunan renk dengesinin değişmesi, yeni renk düzeninin değerlendirilmesi, değişme üzerine sokakta ne gibi yeni renk düzenlemeleri yapılmasının uygun olacağı, bahçe duvarı üzerinden sokağa taşan ağacın, sarmaşığın, çiçeklerin yeni mimari denge içinde güneşli ve gölgeli saatlerdeki etkisi hanımların karşılıklı görüşleri belirtilerek değerlendiriliyordu. İnsanlar çevrelerinin sanat-kültür değeri ile en yakın bir şekilde ilgileniyor, bu alanda gelişmeyi sağlamaya çalışıyor, mimari güzelliği hayatlarının her anında yaşıyorlardı. 1928 yılında Belediye Yasası ile İçişleri Bakanlığı Görev ve Yetki Yasası kabul edildi. Bursalıların bu iki yasanın mahallenin idaresinde mahalleliye tanınan hakları yok eden hükümleri karşısında şaşkınlıklarını, teessürlerini ve gelecek endişelerini biliyorum… Avrupadaki merkezi idareyi taklit eden yönetim, halkın bu çevre bilincini ve sorumluluk duygusunu yaşatan sosyal ilişki, idare ve hukuk düzenini yıkınca şehirlerimizin ne hale düştüğü bugün görülmektedir.”[9] Bu cümleler onun mimari ve geçmiş meselelerine yaklaşımının temellerinden biridir. O, herkesin kendi çevresini oluşturma, bu oluşuma bizatihi katılma hakkından bahsediyordu. Evet, bu bir haktı. İnsan hakkı, kent hakkı, var olma bilinci ve hakkı.



Antalya Karakaş Camii






Ankara Batıkent Projesi




Sivas Kaleardı Mahallesi Projesi




Anadolu Kulübü Oteli




Beyazıt Meydanı Projesi




Demir Evleri




Türk Tarih Kurumu




Ağa Han Mimarlık Ödülü Alan Üç Eser




Pilot Şehir Önerisi




Ankara Ballıkuyumcu Toplu Konut Alanı Projesi


Peki “var olmak”, “insan olmak”, “varlık” ile mimarinin ilişkisini başka nasıl kuruyordu? Varlık, varlığın katmanları, varlığın dinamik yapısı, yaratıcı-insan, tabiat-insan ilişkileri, tabii olan-insan ürünü (suni) olan arasındaki ilişkiler gibi konularda onun yayınlanmış eserlerinde derinlemesine tahkikler görülebilir.[10] Bütün bunlar özellikle Kubbeyi Yere Koymamak adlı kendisiyle yapılmış söyleşilerden başlayarak takip edilebilir. Onun bu konular hakkındaki bir cümlesi özet mahiyetindedir: “Mimarî, tüm varlık düzeylerinde, özellikle de insanın bilinç ve bütün tarihinin mekân-zaman bağlamında tüm varlık problemleri dikkate alınarak tahlil edilmelidir.”[11] Yani mimari maddi, biyo-sosyal, rûhi insanın tüm varlık alanlarının hakkı verilerek ciddiyetle yapılması gereken bir iştir.



Turgut Cansever’in en önemli projesi Beyazıt Meydanı projesiydi (1958-1961). Kanaatimce, onun Beyazıt projesini anlamak, çok çeşitli araçlarla, yazıyla, konuşmayla, çizimlerle, diğer mimari eserleriyle anlatmak istediği “yüce gerçeği” anlamak demektir. Mimaride “yüce” ile “az”ın, “vakur” ile “asude” olanın, “neşe” ile “ahengin”, “ümit” ile “bilincin”, “ışıltılı dünya” ile “sorumluluğun”, “tezyini” olanla “irade”nin, “parça” ile “bütün”nün, “sonlu” ile “sonsuz” olanın, hasılı “insan ürünü” ile “yaratılmış” olanın ilişkisini anlamak demektir. Beyazıt Meydanı projesinde varlığın dinamik yapısı ile insanın hareketi ilişkisi üzerine çeşitlendirdiği, çoklaştırdığı, çoğullaştırdığı anlam katmanlarını her defasında yeniden keşfetmek gerektir. En azından benim için öyledir.[12] Ve bu katmanları biteviye çalışarak ve ciddiyetle kurar.



O ciddiyetinden dolayıdır ki, inşa ettiği üç eserine uluslararası Ağahan Mimarlık Ödülü verilmiştir. Bu ödülü dünyada üç kez alan tek mimar hala odur. Ödül jürisinin yapıları hakkındaki değerlendirmeleri bu çabanın nasıl göründüğünün yansımalarıdır. Ödüller Bodrum’da Ertegün Evi (1971-73)’ne 1980 yılında “yeni yapıların doğrudan taklit edilmeden eskiye sempatik bir şekilde eklenebileceğini göstererek, iki deniz kıyısı evinin kuvvetli bir tahayyül ile korunmuş olduğu için”[13]; Ankara’da yer alan Türk Tarih Kurumu (Ertur Yener ile, 1951-1967)’na “gelenekten öğrenebileceklere örneklik oluşturarak ve uygun olan mimari dili göstererek modern yapı teknolojisini geleneksel fikir ve ilkelerle birleştirdiği için” [14] verilmişti.[15] 1992 yılında ise bu kez Bodrum’daki Demir Evleri (Emine Öğün, Mehmet Öğün, Feyza Cansever ile, 1983) ödüle layık görülmüştü. Jürinin değerlendirmesi şöyleydi: “Ödül, yeni ve eski malzemeleri insicamlı bir şekilde bir araya getirip yerel mimarinin geleneksel biçimlerini yeniden tasarlayan mimarın basireti için verilmiştir. Sonuç rafine ancak basittir. Nitelikli yapılmış, güzelce yerleştirilmiş evler, mimari tasarım, zanaatkarlık/işçilik ve ticari arazi geliştirme açılarından yüksek bir standart oluşturmaktadır. Dokularıyla taş duvarlar ve yürüyüş yollarının zengin içeriği, doğal bitki örtüsüyle hassas uyum, kullanıcıları için çekici ve huzurlu bir inziva ortamı yaratmaktadır. Mütevazı, münferit binaların dikkatli yerleşimi, manzara bakış açılarını ayarlamakta ve peyzajı korumaktadır. Ölçülü iç mekanların bütüncül tasarımı, emin bir elin ürünüdür.”[16] Mimari eserlerine yapılan bu uluslararası övgüler Türkiye’de de yapıldı. Türkiye’de kendisine mimarlık çevreleri ve devlet kurumları tarafından dört büyük ödül verildi. Aşağıda sıralanan ödüllerin kamuoyuna açıklanan metinleri fazla söze gerek bırakmadan onun hakkında birçok şeyi kapsıyor. Önce ödül metinlerine bakalım.



TMMOB Mimarlar Odası tarafından verilen II. Ulusal Mimarlık Ödülleri kapsamında “Büyük Ödül (Sinan Ödülü)” 1990 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünün her yıl verdiği “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” 2005’de, TBMM Üstün Hizmet Ödülü 2007’de, T.C. Cumhurbaşkanlığı “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” 2008’de kendisine verilmişti. 1990 yılındaki “Büyük Ödül” takdimi şöyleydi: “Seçici Kurul, Büyük Ödül’ün (Sinan Ödülü), 40 yılı aşkın meslek yaşamındaki başarılı mimarlık pratiğinin yanı sıra, tasarımlarında insanlığın yapısal birikimini yorumlaması, bunu yapıtlarının düşünsel ve felsefi içeriğinde yansıtması, Türkiye mimarlığını uluslararası düzeyde temsil ederek bu mimarlığın her zaman, her yönüyle gündemde kalmasını sağlaması ve ayrıca mimarlık kültür birikiminin geçmişten günümüze sürdürülmesinde gösterdiği çabalar nedeniyle Turgut Cansever’e oybirliği ile (5-0) verilmesini kararlaştırmıştır.”[17]2005 yılındaki “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” şu açıklamayla kamuoyuna duyurulmuştu: “Her yıl verilen Ödül Türk mimarisini tarihsel kökleri ile bağlarını koparmadan yaşatarak çağdaş çizgiyi yakalayabilmiş, üstün hizmetlerinden ve geçmişi tanıması açısından Türk mimarisinde büyük bir ufuk açan, yapıtlarıyla uluslararası akademik camiada saygın bir yer edinen mimar Doç. Dr. Turgut Cansever’e verilecektir.”[18] 2008 “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” töreninde dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise ödül törenindeki konuşmasında “Cansever'in, eşsiz yapılarıyla antik çağlardan Selçuklu ve Osmanlı şaheserlerine uzanan insan odaklı Anadolu İslam mimarisi geleneğini ve formlarını, şehircilik anlayışını çağdaş ve yaratıcı biçimde dönüştürerek sunduğunu” söylemişti.[19]



Peki Cansever’in miras bıraktığı, mesuliyetini onu bir şekilde okuyup anlamaya çalışanların ve hakkında övücü nitelemelerde bulunan yöneticilerin yüklenmesi gereken en önemli şey ne idi? Herkesin adil bir şekilde insan eliyle üretilmiş güzellikten, tabii olandan payını alması için yeni şehirler, “ufkî şehirler” kurmanın zaruret olduğunu kavrayıp bu doğrultuda çaba göstermek. Bu çabayı kendisi ziyadesiyle göstermişti. Ömrünün özellikle son 30 yılında sürekli olarak şunları söyledi: “Orta Avrupa’da en büyük odak noktaları 1 milyon kişi olan, bunun etrafında beşyüz, altıyüzbin kişilik şehirler 5-6 tane, bunların etrafında ikiyüzbin kişilik şehirler, onların etrafında da yüzbin, ellibin, otuzbin kişilik ihtisas şehirlerinden oluşan metropolleri kurmak mecburiyetindeyiz. Bu, şehirleşmemizin maliyetini büyük ölçüde azaltacağı gibi, insanların evlerinden çıktıkları zaman mahallelerinde mahalleliyle karşılaşarak, selamlaşarak, eski Bursalının, eski Konyalının olduğu gibi şehrin güzelliğini yaşayarak, hayatlarının her anının insan eliyle meydana getirilmiş, dünyayı güzelleştirmiş ürünlerinin güzellikleriyle heyecanlanarak ilerleyip, işlerine gidip aynı sevgiyi, heyecanı duyarak evlerine geri dönmelerini temin eden, şehirde yaşamayı bir kültürel duyarlılık hadisesi haline getiren, yirmi günde bir gidilip dinlenen bir senfoni için olduğu gibi değil, her an yaşanan, hayatın her anını güzellik, sanat, kültür, duyarlılık duygusuyla, çevre bilinciyle meydana getiren bir çözümü gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Bunun için herkes fedakarlık yapmalıdır. Bu güzelliği Batı'dan Türkiye’ye ithal edilmiş mimarlık tasarım metotlarıyle gerçekleştiremeyiz. Peki nasıl gerçekleştiririz?” Yaptığı bu tespitlerin, çizdiği bu ufkun ve sorduğu bu sorunun cevabını Yeni Şehirler/Pilot Şehir projesiyle vermişti. Çocukluğunun Bursa’sı ile yaşlılığının İstanbul’u bir aradaydı. İnsana bizatihi insan olmaklığından kaynaklanan, hak ettiği çevreyi sunabilmenin yolları üzerinde düşünmek, gayret etmek en büyük meselesiydi. 1999 depreminden sonra yaklaşık 100 uzmanı, entelektüeli bir araya getirip 2001 ve 2003 yıllarında olmak üzere iki cilt rapor hazırlamış[20] ve ilgili bütün kurumlara, kişilere iletmişti. Ömrünün sonuna kadar, hasta yatağında dahi “acaba bir umut, bir kıpırdanış var mıdır?”[21] diye hep bekledi. O hayattayken olmadı. Ama bir “ucu açık bütünlük” olarak o miras yerinde duruyor.



2020 yılında onun en önemli projesi olan Beyazıt Meydanı tasarımı üzerine tonlarca beton dökülmüş olarak bekliyor. Akıbeti hala meçhul. 1959’da proje müsabakasını kazandığı ODTÜ Kampüsü projesi kendisine yaptırılmadı. 1980’de Ankara Batıkent için önerdiği kerpiç-ahşap toplu konut projesinden hiç mi hiç ses çıkmadı. Dedelerinin yadigârı İstanbul Kasımpaşa Türabi Baba Tekkesi’ne bilabedel hazırladığı proje dönemin belediye yöneticileri tarafından kabul edilmedi. Ağahan Mimarlık Ödüllü yapısı Türk Tarih Kurumu’na bilinçsiz ve zevksizce ekler yapıldı. Kaldırılmalarını umut ediyorum. Büyükada Anadolu Kulübü Oteli (Abdurrahman Hancı ile, 1951-57) bakımsızlığa terkedilmiş ve zemin katı tasarımın ruhundan esaslı bir şekilde ayrılan bir cephe “iyileştirmesine” (!) maruz kaldı. Ankara Ballıkuyumcu Toplu Konut Alanı projesi (2001) belediyenin emsal arttırma ve “villamsı estetik” tercihlerine kurban gitti. Zeytinburnu-Esenler yeni yerleşim projeleri (Emine Öğün ve Mehmet Öğün ile, 2005) uygulama projesi aşamasına geçilecekken birdenbire durdu. İstanbul Anadolu Yakası Adliyesi (2005) kampüsü projeleri hazırlanmış olmasına rağmen birdenbire el değiştirdi. Proje için büroya gelenler gelmez oldu. Sivas Kaleardı Projesi (Emine Öğün ile, 1998) yaklaşık 20 yıl sonra ilgili belediyenin son derece önemli sayılacak isteği ve mimar Emine Öğün’ün revizyonuyla yeni yeni uygulanıyor. Yeni Şehirler/Pilot Şehir projesi, iyi niyetli bir yorumla, yaklaşık 15 yıldır bürokrasinin tozlu raflarında beklemekte. Hala o raflarda olup olmadığını düşünmek ayrıca manidar.[22] Ve Turgut Cansever’in 60 yıllık mimarlık hayatı boyunca inşa ettiği yapıların sayısı 30’u bulmadı. Yaptığı işi ciddiyetle ve hakkını vererek yaptığı için, eserlerinin azlığına rağmen her biri birer mimari manifesto niteliği taşıdı ve taşımaya devam ediyor. Yukarıda zikredilenlerden başka İstanbul Çengelköy Sadullah Paşa Yalısı Restorasyonu (1949)[23], Adana Karatepe Açık Hava Müzesi (1977-61), İstanbul Üsküdar Salacak Çürüksulu Yalısı Restorasyonu (1968-71), İstanbul Burgazada Ataç Evi (Feyza Cansever ile, 1983-86), Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsü (Feyza Cansever ile, 1988-96)[24], Antalya Karakaş Camii (1991-99), İstanbul Kandilli Hadi Bey Yalısı Restorasyonu (Emine Öğün ile, 1994-99) bunlardandı.



Hayatındaki bütün olumsuzluklara, engellemelere rağmen mücadele azmini bırakmayan, gelecekten ümidini kesmeyen bir insan olarak Turgut Cansever’in gök kubbede bıraktığı sada her zaman duyulacaktır. Cansever’in şiar edindiği ifadeler şunlardı: “Niyet her şeyin başıdır”, “Umutsuzluk bize has değildir”, “vazife dünyayı güzelleştirmektir”, “bilgi ve seziş önceliklidir”, “mimaride bir şeyin güzel olduğunu bize huzur, neşe, ümitlilik vermesinden anlarız”[25]. Turgut Cansever 22 Şubat 2009 yılında İstanbul Çiftehavuzlar’daki evinde vefat etti. Rahmet olsun.



Not: Görseller için Emine Öğün ve Mehmet Öğün’e teşekkür ederiz. Tüm görsellerin kaynağı onların derlediği Turgut Cansever Arşivi’dir.



*Bu yazı, Kent dergisinin Ocak-Mart 2021 tarihli dördüncü sayısında yayımlanmıştır.



KAYNAKÇA



[1] Marmara Belediyeler Birliği Şehir Politikaları Merkezi, “Bilge Mimar Turgut Cansever Sempozyumu” (Beşiktaş Deniz Müzesi, İstanbul, 7 Mart 2015).



[2] Düzenli, Yahya, “Bir Medeniyet ‘Muhakkik-Mimarı’: Turgut Cansever”, Günebakış Gazetesi (Trabzon), 25 Mart 2009, s. 4.



[3] Tanyeli, Uğur, Yücel, Atilla, Turgut Cansever: Düşünce Adamı ve Mimar, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Garanti Galeri Ortak Yayını, İstanbul, 2007.



[4] Yavuz, Hilmi, “Bir Büyük Yolgösterici: Turgut Cansever”, Zaman Gazetesi, 25 Şubat 2009, s. 17.



[5] Emre, Akif, “Bir ‘Hatırlatıcı’ Olarak Turgut Cansever”, Hece, S. 148, Nisan 2009, s. 33-37.



[6] Fazlıoğlu, İhsan, “İstikâmeti Muhkem, Sahih Bir Adam: Turgut Cansever”, Anlayış, S. 70, Mart 2009, s. 36-38.



[7] Elinizdeki “Turgut Cansever yazısı” daha önce yazdığım metinlere göre epeyce kısa bir özet. Yazı, içinde yaşadığımız zamanda öne çıkarmak istediğim Cansever biyografisinden kesitleri içeriyor. Onun mimari eserleri ve yazılı eserleri ile ilgili bilgiler o yayınlarda bulunabilir. Ayrıntılı biyografisi hakkında şu yayınlara bakılabilir: Düzenli, Halil İbrahim, İdrak ve İnşa: Turgut Cansever Mimarlığının İki Düzlemi, 2. Baskı, Klasik Yay., İstanbul, 2020; Düzenli, Halil İbrahim (der.), Ufki Şehir: Turgut Cansever’in İzinde, Klasik Yay. ve Esenler Şehir Düşünce Merkezi Yay., İstanbul. 2016; Düzenli, Halil İbrahim, “Cansever, Turgut”, TDV İslam Ansiklopedisi, Zeyl Cildi, s. 249-250; Düzenli, Halil İbrahim, “Vefeyat: Turgut Cansever (1920-2009)”, İslam Araştırmaları Dergisi, sy. 22, İSAM Yay., 2010, s. 160-181. Ayrıca bkz.: Ayvazoğlu, Beşir, Dünyayı Güzelleştirmek: Turgut Cansever’le Konuşmalar, Kapı Yay., İstanbul, 2019; Tanyeli, Uğur, Yücel, Atilla, Turgut Cansever: Düşünce Adamı ve Mimar, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Garanti Galeri Ortak Yayını, İstanbul, 2007; Kara, İsmail, “Dünyayı Güzellştirme İhtirası”, Dağ Ne Kadar Yüce Olsa, Dergah Yay., s. 65-95.



[8] Doktorası 2010 yılında Faruk Deniz tarafından yayınlanmış (Sonsuz Mekânın Peşinde: Selçuk ve Osmanlı Sanatında Sütun Başlıkları, Klasik Yay., İstanbul, 2010), doçentlik tezi ise yayına hazır durumdadır. Her iki çalışmasının niteliği ve süreçlerinin ayrıntılı sunumu ve analizi için şu makalelere bakılabilir: Deniz, Faruk, “Sanat Tarihine Mimarlıktan Bakmak: Turgut Cansever ve Doktora Tezi”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, c. 7, sy. 13, 2009, s. 435-473; Deniz, Faruk, “ ‘Velhasıl Bir Doçentlik Tezi Yazdım!’ Turgut Cansever’in Modern Mimarlığın Temel Meseleleri’nin Hikayesi”, Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, c. 25, sy. 48, 2020, s. 127-160.



[9] Cansever, Turgut, İslam’da Şehir ve Mimari, 2. Baskı, Timaş Yay., İstanbul, 2006, s. 141-142.



[10] Yayınlanmış eserleri: Cansever, T., Şehir ve Mimari Üzerine Düşünceler, Ağaç Yay., İstanbul, 1992; Ev ve Şehir Üzerine Düşünceler, İnsan Yay., İstanbul, 1994; Kubbeyi Yere Koymamak, 1. Baskı, İz Yay., İstanbul, 1997 (2. Baskı: İz Yay., 2002; 3. Baskı, Timaş Yay., 2007); İslam’da Şehir ve Mimari, 1. Baskı, İz Yay., İstanbul, 1997 (2. Baskı: Timaş Yay., 2006); İstanbul’u Anlamak, 1. Baskı, İz Yay., İstanbul, 1998 (2. Baskı: Timaş Yay., 2008); Mimar Sinan, Albaraka Türk Yay., İstanbul, 2005 (2. Baskı: Klasik Yay., 2010); Osmanlı Şehri: Şiir’den Şehir’e, Timaş Yay., İstanbul, 2010; Sonsuz Mekânın Peşinde: Selçuk ve Osmanlı Sanatında Sütun Başlıkları, Klasik Yay., İstanbul, 2010.



[11] Cansever, Turgut, İslam’da Şehir ve Mimari, 2. Baskı, Timaş Yay., İstanbul, 2006, s. 14.



[12] Beyazıt Meydanı hakkında daha uzun değerlendirme ve analizler için bkz.: Düzenli, Halil İbrahim, “Bir Meydanın Uzun Yaşanmış, Kısa Yazılmış Hikayesi: Beyazıt Meydanı ve Turgut Cansever”, Hendese: Bilim, Teknoloji ve Düşünce Dergisi, sy. 8, 2020, s. 15-31.



[13] Holod, Renata and Darl Rastorfer, “Ertegün House”, Architecture and Community: Building in the Islamic World Today, Renata Holod and Darl Rastorfer (ed.), Aperture, New York, 1983, pp. 8.



[14] Holod, Renata and Darl Rastorfer, “Turkish Historical Society”, Architecture and Community: Building in the Islamic World Today, Renata Holod and Darl Rastorfer (ed.), Aperture, New York, 1983, pp. 8.



[15] Ayrıntılı analizler için bkz.: Akdoğmuş, Sedat, Turgut Cansever Düşüncesinde Yapı-Yapım Kavramları ve Türk Tarih Kurumu Binasında Mimari Detay, Yüksek Lisans Tezi, Dan.: Halil İbrahim Düzenli, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 2019.



[16] Al-Radi, Selma, and Charles Moore, “Demir Holiday Village”, Architecture for a Changing World, James Steele (ed.), Academy Editions, London, 1992, pp. 167. 1992 yılı Ağahan Ödül jürisi şu isimlerden oluşmaktadır: Balkrihna V. Doshi, Frank Gehry, Renata Holod, Fumihiko Maki, Adli Moersid, Azim Nanji, Ali Shuaibi, Doğan Tekeli, Said Zulfikar.



[17] Mimarlar Odası, II. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri, TMMOB Mimarlar Odası Yayını, Ankara, 1990. Seçici Kurul şu isimlerden oluşmaktadır: Şevki Vanlı (Bşk.) Afife Batur, Cengiz Bektaş, Erbil Coşkuner, Yıldırım Yavuz.



[18] Anadolu Ajansı, Aralık 2005.



[19] Ödül töreni 04/12/2008 tarihinde düzenlenmişti. Bkz.: https://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanligi/kultursanatodulleri/2008/



[20] Yıkıcı Depremden Etkilenecek İstanbulluları Yeni Şehirlere Yerleştirme Projesi Ön Raporu, T. Cansever (Yön.), Erkam Matbaacılık, İstanbul, 2001; Yıkıcı Depremden Etkilenecek İstanbulluları Yeni Şehirlere Yerleştirme Amaçlı Proje Önerisi: Pilot Şehir Uygulama Raporu, T. Cansever (Yön.), İstanbul, 2003. Bu raporların ve Yeni Şehirler meselesinin ayrıntılı bir değerlendirmesi için bkz.: Düzenli, Halil İbrahim, “Realizm-Ütopizm Kıskacında Şehir ve İstanbul: Ev ve Şehir Vakfı, Deprem Çalışma Grubu ve Yeni Şehirler Projesi Üzerine”, İdealkent: Kent Araştırmaları Dergisi, c. 8, sy. 22, 2017, s. 597-640. Ayrıca bkz.: Can, Aynur ve Doğan, Mahmut (haz.), Bir Şehir Kurmak: Tugut Cansever’le Konuşmalar, 3. Baskı, Klasik Yay., İstanbul, 2017; Düzenli, Halil İbrahim (der.), Ufki Şehir: Turgut Cansever’in İzinde, Klasik Yay. ve Esenler Şehir Düşünce Merkezi Yay., İstanbul. 2016.



[21] Cansever, Turgut, İslam’da Şehir ve Mimari, 2. Baskı, Timaş Yay., İstanbul, 2006, s. 231.



[22] Cansever’in dönemin başbakanına yazdığı bir mektubun da yayınlandığı bir makale şudur: Düzenli, Halil İbrahim, “İdeal Şehir Nedir ya da ‘İdeal’ Olana ‘Pratik’ Bir Adım: Turgut Cansever ve Yeni Şehirler Projesi”, Şehir ve Düşünce, Esenler Belediyesi Şehir Düşünce Merkezi Yay., sayı: 1, 2013, s. 6-11.



[23] Restorasyon projelerinin toplu bir değerlendirmesi için bkz.: Düzenli, Halil İbrahim, “Tamir, Tadil ve Tarih: Turgut Cansever Projelerinin Anlamsal İçeriği”, Ege Mimarlık, sayı: 108 , 2020, s. 48-54.



[24] Bkz.: Akkaya, Neşe Nur, Turgut Cansever ve Louis I. Kahn Mimarileri Üzerine Soruşturmalar: Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsü, Kimbell Sanat Müzesi, Yüksek Lisans Tezi, Dan.: Halil İbrahim Düzenli, Mardin Artuklu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Mardin, 2017.



[25] “Mehmet Öğün’le Turgut Cansever’in Mimarlık Dünyası Üzerine Söyleşi”, H.İ.Düzenli - A. Arlı - S. Keskin (söyleşiyi yapanlar), “Turgut Cansever” özel sayısı, Şehir & Toplum Dergisi, sayı: 12, Marmara Belediyeler Birliği Yay., 2019, s. 53.


91 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page