top of page

Turgut Özal, Ali Fuat Başgil, Şekip Ayhan Özışık, Orhan Koloğlu, Cemal Safi

  • Yazarın fotoğrafı: HaberciGazete
    HaberciGazete
  • 2 gün önce
  • 9 dakikada okunur


Bugün 17 Nisan. Turgut Özal, Ali Fuat Başgil, Şekip Ayhan Özışık, Orhan Koloğlu ve Cemal Safi'nin ölüm yıldönümleri. BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla anıyoruz.

Turgut Özal kimdir?

Turgut Özal, 13 Ekim 1927 tarihinde Malatya'da doğdu. Çocukluğunun bir döneminde pilot olmak isteyen Özal, Silifke'ye taşındıktan sonra, eşeğin üzerinden düşerek kolundan sakatlandı ve kollarından biri diğerine göre daha kısa kaldı. Bu durum pilot olma isteğinden zorunlu olarak vazgeçmesine sebep oldu. 4 yaşındayken ailesiyle birlikte Bilecik'in Söğüt ilçesine taşındı. İlk tahsilini burada tamamladı. Ortaokulu Mardin'de bitirdi. Konya Lisesi ve Kayseri Lisesi'nde öğrenim gördü. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. Daha sonra Amerika'da Texas Tech Üniversitesi'ne ihtisas yapmaya giderek burada ekonomi branşında eğitim aldı. Çalışma hayatı Turgut Özal, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından askere alındı. Terhis olduktan sonra da Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) çalışmaya başladı. 1965 Türkiye genel seçimlerinde de Süleyman Demirel'in danışmanı olarak görev aldı. 1971-1973 yılları arasında da Dünya Bankası Sanayi Dairesi'nde danışmanlık yaptı. Bunun yanında Sabancı Holding olmak üzere çeşitli şirketlerde yönetici olarak çalıştı. Siyasi kariyeri Turgut Özal, 1977 Türkiye genel seçimlerinde Milli Selamet Partisi'nden İzmir milletvekili adayı oldu, ancak seçilemedi. Daha sonra 43. Hükümet döneminde Başbakanlık Müsteşarlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı müsteşar vekilliği görevlerini yürüttü. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından da ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığına getirildi. 14 Temmuz 1982 tarihinde de vazifesinden istifa etti. Başbakanlığı Turgut Özal, 20 Mayıs 1983 tarihinde Anavatan Partisi'ni kurdu. 1983 Türkiye genel seçimlerinde de 400 kişiden oluşan parlamentoda 211 milletvekili çıkararak tek başına iktidara geldi. Bunun yanında Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni başbakanı oldu. 1987 yılında yapılan genel seçimlerde de 292 milletvekili çıkartarak yeniden çoğunluğu sağladı. İktidarda bulunduğu 1983-1991 döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık yüzde 5,2 oranında büyüdü. Suikast girişimi Turgut Özal, 18 Haziran 1988 günü Ankara Atatürk Spor Salonu'nda Kartal Demirağ isimli saldırgan tarafından düzenlenen suikasttan yaralı olarak kurtuldu. Bu girişim sırasında Özal sağ elinden yaralandı. Saldırı sonrası etrafa rastgele ateş açan korumalar ise 18 kişinin yaralanmasına sebep oldu. Bunun üzerine saldırgan önce ölüm cezasına ardından da 20 yıl hapse mahkum edildi. Fakat daha sonra Özal tarafından affedildi. Ekonomi Ekonomide serbest piyasa düzenini esas alan yapısal değişim programı Özal hükumeti döneminde uygulamaya konuldu. Ayrıca bu dönemde kişi başına düşen milli gelir 1980 yılında 1.539 dolar iken 1987 yılında 1.636 dolara yükseltildi. Turgut Özal, Türkiye'yi ithal ikamesi modelinden ihracat önderliğinde büyüme modeline dönüştürmeyi başarmış ve Türk Ekonomisi rekabete açılmıştır. Bunun yanında Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde de pek çok sanayi tesisi kurulmuştur. Cumhurbaşkanlık seçimleri Turgut Özal, 1989 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu. Bunun üzerine Sosyaldemokrat Halkçı Parti ve Doğru Yol Partisi meclise gelmeyerek seçimi boykot etti. İlk turda 247, ikinci turda 256, üçüncü turda da 263 oy alan Özal, Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. cumhurbaşkanı oldu. Bu seçimden akılda kalan ise alışamadık diyenlere, alışırsınız, alışırsınız demesidir. Körfez Savaşı yılları Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleşen en önemli olaylardan birisi I. Körfez Savaşı'dır. Bu dönemde Özal, petrol kaynaklarının kontrolünü elinde tutan Saddam Hüseyin'in Türkiye için büyük bir tehlike teşkil ettiğini ve bölgeyi hakimiyeti altında tutmasına izin verilemeyeceğini ifade etti. Bunun yanında operasyona Türk Ordusu'nun da katılıp, Misak-ı Milli sınırları içinde olan Musul ve Kerkük'e girilmesini istedi. Ancak zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay görev süresi sona ermeden 3 Aralık 1990 tarihinde kendi isteği ile emekliye ayrılması üzerine bu hedef gerçekleştirilememiştir. Ölümü Turgut Özal, 17 Nisan 1993 tarihinde 5 ülkeyi kapsayan 12 günlük Türkistan gezisinden sonra rahatsızlanarak hayatını kaybetti. Cenazesi'ne Türkiye'nin dört bir yanından yüzbinlerce kişi akın etti ve ülkede 3 günlük genel yas ilan edildi. Bunun yanında "Öldükten sonra beni İstanbul’a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmed'in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum" şeklindeki vasiyetine uyularak Vatan Caddesi üzerinde kendisi için hazırlanan anıt mezara defnedildi. Öte yandan Özal'ın bir suikaste kurban gitmiş olabileceği de yıllardır tartışılmaktadır. Turgut Özal'ın limonatasına katılan arsenikle zehirlendiği iddiasını ortaya atan eşi Semra Özal, delil olarak da saç örneğini ABD'de tahlil ettirdiğini belirtmektedir. 2 Ekim 2012 tarihinde de 19 yıl aradan sonra kabri açılarak testler yapılmıştır. Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan araştırmalar ve deliller sonucu zehir bulunduğu açıklanmıştır. Özel hayatı Turgut Özal elektrik mühendisi olarak çalıştığı 1950 yılında Ayhan İnal ile evlenmiş, ancak iki yıl sonra boşanmıştır. Daha sonra Semra Özal ile tanışmış, 31 Mayıs 1954 tarihinde de evlenmiştir. Bu birliktelikten Zeynep, Efe ve Ahmet isimli üç çocukları olmuştur.

Ali Fuat Başgil kimdir?


İlkokulu Çarşamba'da, Ortaokulu İstanbul'da bitirdi. Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması sebebiyle lise tahsilini yarıda bırakarak yedek subay teğmen rütbesiyle askerlik görevine başladı. 4 yıl Kafkas Cephesi'nde savaştı. 1918'de Fransaya giderek Lise tahsilini tamamladı. 1921 yılında Paris'te Hukuk Fakültesi'nde üniversite tahsiline başladı. Boğazlar Meselesi konulu tezi ile Doktor ünvanını kazandı. Ayrıca Paris Siyâsî Bilimler Yüksek Okulu ile Sorbon Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'nden diploma aldı. Lahey Devletler Hukuku Akademisi'nin kurslarına katıldı. Burayı bitirip sertifikasını aldıktan sonra 1920'de Türkiye'ye döndü. Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Kurumu'na Genel Müdür Yardımcısı olarak tâyin edildi. 1930 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'nde açılan imtihanı kazanarak Doçent oldu. Bir yıl sonra Profesörlüğe yükseldi. İstanbul Üniversitesi'nin kurulması üzerine Anayasa Hukuku derslerini okutmak üzere bu üniversiteye geldi. Bu görevi sırasında Mülkiye Mektebi'nde hocalık, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi'nde müdürlük yaptı. 1937'de Hatay Cumhuriyeti'nin Anayasası'nı hazırladı. 1939 yılında Ordinaryüs Profesör oldu. Türkiye'de ilk defa İş Hukuku derslerini ihdas etti, müfredat programını hazırladı ve hocalığını yaptı. 1938 - 1942 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı idi. 1947yılında Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti'ni kurdu. 1952'de Pakistan'da, 1959'da Ürdün'de toplanan İslâm Kongreleri'nde ve 1959'da Almanya'da toplanan Hukuk Kongresi'nde Türkiye'yi temsil etti. 27 Mayıs 1960 İhtilâli'nden sonra, Milli Birlik Komitesi tarafından, 147 öğretim üyesi içerisinde üniversiteden uzaklaştırıldı. Daha sonra 147'lerin özel bir kanunla üniversiteye dönmelerine imkân sağlanmasına rağmen Başgil, konuyu bir haysiyet meselesi olarak kabul ettiğinden dönüş hakkını kullanmadı. 10 Nisan 1961'de emekliliğini istedi ve politikaya girdi. 15 Ekim 1961'de Adalet Partisi Samsun listesinden bağımsız aday olarak Cumhuriyet Senatosu üyesi seçildi. Türkiye Büyük millet Meclisi'nin açılmasından sonra Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koydu. Bazı baskılardan dolayı adaylıktan çekildi ve bunun akabinde de Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden istifası istendi.. Daha sonra, "Politikanın mizacına uygun olmadığı gerekçesiyle istifa ettiğini" açıklayarak konuyu kapattı. Yurt dışına giderek Cenevre Üniversitesi'nde Türk Tarihi ve Türk Dili Kürsüleri'nde başkan olarak görev yaptı. 1965 yılında, yaş haddinden emekliye ayrılarak Türkiye'ye geldi. 17 Nisan 1967'de vefât etti. Kabri, İstanbul'da Karacaahmet Mezarlığı'ndadır. Ordinaryüs Profesör Doktor Ali Fuat Başgil, hayatı boyunca ilmin haysiyetini ve şahsî vakarını korumasını bilmiş, bir Anayasa hocası ve hukuk adamı olarak gerektiğinde kanaatlerini sözlü ve yazılı olarak açıklamıştır. Siyâsî, sosyal ve hukukî sahalarda pekçok eser yazdı. Din ve laiklik konularındaki, 27 Mayıs Ihtilâli hakkındaki görüşleri büyük ilgi uyandırmıştır.

Şekip Ayhan Özışık kimdir?


Şekip Ayhan Özışık, 2 Şubat 1932 tarihinde aslen Nevşehir’li olan Raşit ve Şaziye Özışık çiftinin oğlu olarak Ankara’da doğdu. Altı yaşındayken müzik dersleri almaya başladı. Ud çalmaya heveslense de babasının isteği ile keman dersleri almıştır. Ud çalmayı kendi başına öğrendi. İlköğrenimini Ankara’da yaptı, 1942 yılında İstanbul’a gitti. Ortakulu İstanbul’da okudu, Haydarpaşa Lisesi’nden mezun oldu. 1955 yılında İleri Türk Musikisi Konservetuarı’ndan mezun oldu. Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde çalıştı, ve 1958 yılında Ankara Radyosu’na girdi ve çalışmaya başladı. 1966 yılına kadar ankara radyosunda çalışıp bir çok eserini bu dönemde yapmıştır ki bunlardan en önemlisi “Belki bir sabah geleceksin” isimli şarkısıdır. 1966-1981 yılları arasındaki dönemde ölümüne kadar İstanbul Radyosu’nda çalıştı. Yesari Asım Arsoy ve Sadettin Kaynak gibi bestecilerden etkilendi. Askerliğini yedek subay olarak 1952 – 1954 yılları arasında Mamak Muhabere okulunda yapmıştır. Şekip Ayhan Özışık, üstün bir ud virtiyözüdür. 50li yıllarda beste yapmaya başlamış, 70lerin sonlarına dogru gayet üretken bir besteci profili çizmiştir. Eserlerinden bazıları o dönem Türk filmlerinde fon müziği olarak kullanılmıştır. Türkiye’de ilk altın plak “grafson şirketi” tarafındaki “İçin için yanıyor” adlı eserine verilmiştir. Eserlerinin çoğunun sözlerini yazacak kadar da şairliği vardı. Şekip Ayhan Özışık, Şengül Özışık’la evlenip bu evlilikten Ayşen, Hakan ve Raşit adında üç çocuğu olmuştur. Son yıllarını 1979 yılında yakalandığı gırtlak kanserinden dolayı çok kötü geçirmiştir, Londra’da olduğu ameliyattan sonra, son bir kaç yıl konuşma yetisini de kaybetmiştir. 17 Nisan 1981 tarihinde 49 yaşında İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi’nde hayata gözlerini kapatmıştır.

Şekip Ayhan Özışık’ın Besteleri : Acemkürdi-Artık yıkılsa cihan düşünmem seni bir an Acemkürdi-Bir bahar akşamında yine bana dönsen Acemkürdi-Bir gün bana geleceksin yıllardan sonra Acemkürdi-Seni çok seviyorum her zaman seveceğim Acemkürdi-Son verelim gel bu aşka Buselik-Geceleyin bir ses böler uykumu Buselik-Güzel olmaya güzel güzelsin diyemem ki Buselik-Ne güzel yaraşmış ol güzel Buselik-Olsamdı ben sema olsandı sen heva Buselik-Senindir bu şarkı senindir ey yeşil gözlüm Dügah-Bir yaz günüydü ayrılmıştık birbirimizden Hicaz-Açık bırak pencerini örtme perdeyi bu gece Hicaz-Düşünme öyle derin sonu yoktur kederin Hicaz-İstanbul’da Bağaziçi’nde Hicaz-Ne söylesem nafile gönül söz dinlemez Hicaz-Senede bir gün Hicazbuselik-Dalma gönlüm dalma hayale Hicazkar-Bilmem ki nasıl anlatsam nasıl size derdimi Hicazkar-Seviyorsam seni kabahat bende değil Hüseyni-Gözlerime bakmasaydın yüreğimi yakmasaydın Hüzzam-Açma gönül sayfasını yaprak yaprak Hüzzam-Aylar yıllar geçti yok senden bir haber Hüzzam-Bu aşkın bu sevdanın adı günah olmasın Hüzzam-Gözlerini ver bana bende gülsün sevgilim Hüzzam-Kalbimin sahibi sensin orda yalnız sen varsın Hüzzam-Menekşe gözlerde hiç vefa yokmuş Hüzzam-Nerde kaldı eski günlerimiz Karcığar-Çok yazık gençliğim yolunda oldu ziyan Karcığar-Senin güzel yüzünü senin şirin sözünü Karcığar-Unutmadım seni ben Kürdi-Bu nasıl aşk böyle Kürdi-Gurbette ah içerim eridi erim erim Kürdi-Seni andım bu gece kulakların çınlasın Kürdi-Seninle ölmek var kaderde her şey var Kürdilihicazkar-Can veresim gelir görünce seni Kürdilihicazkar-Geçti o güzel günlerimiz Mahur-Açık bırak kalbini ben gireyim Mahur-Işıklar loştu kalbim boştu Mahur-Neden çıktın karşıma Muhayyer-Geliyor benim güzelim Muhayyerkürdi-Ah şu yalnızlık gözümde yaşlar Muhayyerkürdi-Bakarım yollarına nerdesin sevgilim Muhayyerkürdi-Bende başka ben vardı Muhayyerkürdi-Birgün alev alev dayanırsam kapına Muhayyerkürdi-Böyle mi olacaktı bu aşkın hikayesi Muhayyerkürdi-Çek sevgili yine çek Muhayyerkürdi-Gel sevgili gel terketme beni Muhayyerkürdi-Herşey bırakıp gittiğin gibi duruyor Muhayyerkürdi-İçimizde bir bahar olsun Muhayyerkürdi-İçin için yanıyor yanıyor bu gönlüm Muhayyerkürdi-O beni bir bahar akşamı terk edip gitti Muhayyerkürdi-Rüzgar söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski Muhayyerkürdi-Sen sadece seviyorsun sevilmeden Muhayyerkürdi-Yalan yalan bütün sözlerin yalan Muhayyerkürdi-Yalnızım bu diyarda Nihavend-Aşkımı bilmedin gözyaşımı silmedin Nihavend-Aşkının tahtını gönlüme kurdum Nihavend-Bahar gelmiş neyleyim Nihavend-Bir şarkı olacak anlatınca seni Nihavend-Bırakmasaydım keşke ellerini Nihavend-Durma öyle kederli Nihavend-Ellerim böyle boş boş mu kalacaktı Nihavend-Gönül gel geç bu sevdadan Nihavend-Hasretinle aranda ben mekik dokuyorum Nihavend-Ne çabuk geçiverdi o eski günlerimiz Nihavend-Ne zaman geleceksin Nihavend-Ömrümün güzel çağı içimdeki bin heves Nihavend-Tek resim senden kalan Nihavend-Ufacık tefeciksin yemyeşil gözlerin vardı Nihavend-Unut onu gönlüm ismini anma Nihavend-Yıllar varki bu aşkı Nihavend-Yine hazan mevsimi geldi Rast-Ankara’da yarim kaldı Rast-Anlaşıldı yürümeyecek Rast-Ardından dökülen yaşlar dinmedi Rast-Belki bir sabah geleceksin Rast-Bu aşkın yuva yaptı içimde Rast-Gülenler gülsün bana Rast-Gülünce güller açar Rast-Gülüşün cana yakın pek kaçamak sözlerin Rast-Herşey seni bana hatırlatır Rast-İçimde bir yangın var sönmüyor Rast-Kaderin oyunları çoktur çok Rast-O muydu yanından geçen Rast-Öyle güzelsin öyle şirinsin Rast-Saçların tarumar gözlerinde nem Segah-Ağlar sensiz şu gönlüm için için derinden Segah-Bir garip aşık oldum Segah-Seni ruhum seviyor Uşşak-Bir zamanlar seni sevmiştim Uşşak-Gülelim eğlenelim Uşşak-Gün gelir de beni unutursun demiştin Uşşak-İnandım yıkıldım sevdim aldandım Uşşak-Ne sen sor ne ben söyleyeyim


Orhan Koloğlu kimdir?




Orhan Koloğlu, 1929 yılında Konya'da dünyaya gelmiştir. Galatasaray Lisesini, İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesine bağlı Gazetecilik Enstitüsünü bitirmiştir. Doktora çalışmasını Strasburg Üniversitesi Edebiyat ve Sosyal Bilimler Fakültesinde yapmıştır.

Gazetecilik hayatına 1947 yılında Sulhi Garan'ın Türk Spor adlı gazetesinde spor yazarlığı ile başlamış, 1964 yılında Son Saat, Yeni Sabah, Akşam, Yeni İstanbul gazetelerinde muhabir yazı işleri müdürü ve yazar olarak sürdürmüştür.

1970-1980 yılları arasında kısa süreli Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde çalışmıştır. 12 Mart Döneminde Beyrut'ta görevli olan Orhan Koloğlu, İhtilal sonrası Türkiye'ye çağrıldı ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile ilgili yazdığı rapor nedeniyle 15 gün Ankara Cezaevinde hapis yatmıştır.

Orhan Koloğlu, Hacettepe Üniversitesinde devrim tarihi dersleri vermiş ardından 1982-84 yılları arasında Libya'nın Trablusgarp kentindeki el-Fateh üniversitesinde öğretim görevlisi olarak bulunmuştur. Burada tarih araştırmaları yapan yazarın, Popüler Tarih ile Aydınlık'ta çeşitli yazıları yayınlanmıştır.

Orhan Koloğlu, 1995 yılında Türk Çağdaşlaşması adlı eseriyle Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülünü kazanmıştır. 2000 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti geleneksel Burhan Felek Basın Hizmet ödülüne layık görülmüştür.

2001 yılında Reklamcılar Derneği Orhan Koloğlu'nun yüzyıllık reklam arşiv koleksiyonunu satın alarak "Türkiye'de Reklamcılığın İlk Yüzyılı: 1840-1940" adıyla hem bir sergi açtı hem de kitaplaştırdı.

17 Nisan 2020'de aramızdan ayrıldı.


Cemal Safi kimdir?



Cemal, 15 Ekim 1938’de, Samsun’da Ayşe Hanım ve Mehmet Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi. Sessiz, sakin bir çocuktu.

Eğitim hayatına Sakarya İlkokulu’nda başladı. Lise öğreniminden mezun olduğunda Samsun Sanat Okulu’nun Torna Tesviye Bölümü’nden mezun oldu.

1959’da ailecek Ankara’ya taşındılar. Cemal gencecik bir delikanlı, gözünde Ankara’yı büyüte büyüte, güzel hayaller kura kura geldi buraya. Babası Mehmet Bey, burada bir otel sahibi olmuştu. 1971’e kadar işletmeciliğini üstlendiği Büyük Otel’de, Cemal de babasının yanında çalışıyordu.


Cemal Safi evlendi

Cemal, 1962’de Şükran Hanım’la hayatını birleştirdi. Bu evlilikten, Mehmet Akif, Peyami Safa ve Ebru adını verdiği üç çocuğu oldu.

Şükran Hanım’ı dünyanın en iyi eşi olarak tanımlıyordu. Cemal Safi, ailesine oldukça düşkün bir adamdı. Bir yandan da şair gibi yaşamayı seviyordu. Şükran Hanım da onun bu sevgisine saygı duyuyor ve sevgi dolu bir yuva sağlamaya çalışıyordu…

Şiir zamanları

Cemal, kalbinde kocaman bir dünya barındırıyordu. İçinde duygu yoğunluğu ile biriken cümleleri dışa vurma zamanının geldiğini fark ettiğindeyse 38 yaşındaydı. Bu yaştan sonra şiirlerini yazmaya başladı. Aslında çocukluğunda keşfetmişti kendini; şiirler yazmalıydı. Ancak ailesinin sorumluluğu, işler güçlerden, daha sonra çocuklarının da sorumluluğu üzerine eklenince, kendi deyimiyle duygularını dile getirme fırsatı bulamadı. Bu sebepten, duygularının çeşmesini ancak 38 yaşında açabilmişti işte.

Kalbinin bulduğu kuzeyi, ona, hayatta kim olduğunu öğretmenin en naif yolunu getirmişti. Yazdığı şiirler, ülkenin en ünlü simalarının ilk şarkıları olacaktı.

Cemal Safi, kendini silik bir siluet olarak hissetmekten çok ötesine sahip olmak üzereydi. Önce kalbinden, sonra kaleminden taşanlar hayatına uzun bir kırmızı halı serecekti…


Orhan Gencebay zamanları

Cemal’in şiirlerini ilk besteleyen isim, Türkiye’nin en önemli sanatçıları arasında anılacak olan Orhan Gencebay’dı. Cemal Safi duygularını ifade etmenin zamanını bulduktan sonra, şimdi notlarla buluşma zamanıydı. Çünkü o, şair olmamış, şair doğmuştu.

Şuracığa bir Cemal Safi şiirini, Orhan Gencebay sesinden bırakayım o vakit: “İçim ürperiyor, ya evde yoksan…”


90’larda Cemal Safi

Cemal Safi, şarkılara dönüşen şiirleriyle geniş kitlelerle buluşmaya hazırlanıyordu artık. Yaşamı boyunca şiirlerinin 40 tanesi Orhan Gencebay tarafından bestelenecekti, evet. Ancak başka kimler yoktu ki onun şiirlerine hayat verecek… Onur Akay, Muazzez Abacı, Muazzez Ersoy, Selçuk Tekay, Zekai Tunca, Candan Erçetin… Birçok sanatçı, Cemal Safi’nin 150 şiirinden fazlasını besteledi; güzelliğine güzellik kattı.

1990’da, “Bu Gece Kalıyorum” adını verdiği müzikli bir şiir kaseti çıkardı. 1993’e kadar yazdığı şiirlerini ise, “Vurgun” adını verdiği kitabında yayımladı. 2000’de “Sende Kalmış”, 2002’de "Kıyamete Kırk Kala” ve 2008’de de “Ya Evde Yoksan” şiir kitaplarını çıkaracaktı.

Vurgun şiirini iki buçuk saatte yazmıştı mesela. Yıllar sonra Candan Erçetin’in sesiyle hayat vereceği “Git” şiirini ise, tam sekiz ayda yazmıştı. 17 Nisan 2018'de aramızdan ayrıldı.

Comments


bottom of page