
Bugün 29 Haziran. Tahsin Saraç ve Hulki Aktunç’un ölüm yıldönümü… 27 Haziran 2022'de aramızdan ayrılan Çukurova Üniversitesi'nin değerli öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman Bozdemir de iki yıl önce bugün toprağa verildi. 28 Haziran 2022'de vefat eden ünlü oyuncu Cüneyt Arkın da iki yıl önce bugün toprakla buluşturuldu.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi sevgiyle anıyoruz.
Cüneyt Arkın kimdir?

Cüneyt Arkın, 8 Eylül 1937’de Eskişehir’de doğdu. Asıl adı Fahrettin Cüreklibatır’dı.
Eskişehir Atatürk Lisesi’ni bitirdikten sonra 1961 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.
1963 yılında ‘Artist’ dergisinin düzenlediği sinema yarışmasında birinci oldu.
Kariyerindeki dönüm noktası 1963’te askerliğini yaparken 1. Hava Jet Üssü’nde yönetmen Halit Refiğ ile tanışmasıydı.
İLK FİLMİ GURBET KUŞLARI Askerliği sonrası 1964’te Halit Refiğ’in Gurbet Kuşları filmiyle sinemaya adım attı. Filmin finalindeki kavga sahnesi, Arkın’ın kariyerinde dönüm noktası oldu. Bir süre daha duygusal-romantik jön karakterlerini canlandırdıktan sonra Halit Refiğ’in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi.
İstanbul’a gelen Medrano Sirki’nde 6 ay süreyle akrobasi eğitimi aldı. Burada öğrendiklerini Malkoçoğlu ve Battalgazi serilerinde beyaz perdeye aktararak, Türk sinemasına daha önce hiç örneği olmayan bir tarz getirdi. Kısa sürede avantürlü filmlerin en çok aranan isimlerinden biri haline geldi. Kariyeri boyunca westernden komediye, macera filmlerinden toplumsal filmlere değişik türlerde filmler çekti.
YILMAZ GÜNEY YERİNE KENDİSİNE VERİLEN ÖDÜLÜ REDDETTİ
12 Mart dönemi sırasında, 4. Altın Koza Film Festivali’nde (1972) jüri Yılmaz Güney’i Baba filmindeki rolüyle seçti. Daha sonra siyasi baskılarla oylama tekrarlandı, Güney’in yerine, ilk oylamada Yaralı Kurt filmindeki performansıyla ikinci olan Cüneyt Arkın En İyi Erkek Oyuncu seçildi. Bu karara tepki gösteren Arkın ödülü reddetti.
Cüneyt Arkın sinemasına ayrı bir renk getiren, yönetmenliğini Çetin İnanç’ın yaptığı 1982 tarihli Dünyayı Kurtaran Adam zamanla bir kült filme dönüştü. Arkın; 1980’li yıllarda Ölüm Savaşçısı, Kavga, Sürgündeki Adam ve İki Başlı Dev gibi aksiyon filmlerinden sonra, 1990’lı yıllarda polisiye dizilere yöneldi. Oyunculuğunun yanı sıra televizyon sunuculuğu ve köşe yazarlığı da yaptı.
KAZANDIĞI ÖDÜLLER
Cüneyt Arkın; 1969’da İnsanlar Yaşadıkça, 1976’da da Mağlup Edilemeyenler filmleriyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandı.
1972’de Yaralı Kurt filmiyle Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı.
Arkın’a 1999’da Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ve 2013’te Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nde Yaşam Boyu Onur Ödülü verildi.
Yine 2013’te Engelsiz Yaşam Vakfı tarafından Yaşam Boyu Meslek ve Onur Ödülü verilen Arkın, 2013’te Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün sahibi olmuştu. Arkın geçen yıl da Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülmüştü.
Arkın, 1991’de Anavatan Partisi’nden Eskişehir’de 4. sıradan milletvekili adayı olmuş ancak seçilememişti. Sonraki yıllarda ise İşçi Partisi adına düzenlenen ve bir grup bilim insanı, aydın ve sanatçının katıldığı “İşçi Partisi Hükümeti’nde Göreve Hazırız” kampanyasına katılarak, yeniden siyaset sahnesinde adını duyurmuştu.
1964’te Güler Mocan, 1970’de de Betül Işıl’la evlenen Arkın, üç çocuk babasıydı.
“BAŞUCUMDAKİ EKMEĞE BAKARAK UYURDUM”
Usta oyuncu Cüneyt Arkın, bir sosyal medya paylaşımında öğrencilik yıllarını şöyle anlatmıştı:
* İstanbul’da Tıp Fakültesi’nde okurken ilk iki yılımı Sirkeci’de bir otel odasını iki inşaat işçisiyle paylaşarak geçirdim. Ders zamanı okula gider, kalan zamanda da onlarla inşaatlarda çalışırdım. Bir yanda anatomi dersi, öte yanda inşaat işçiliği…
* Stajımı yaptıktan sonra az çok hasta tedavi edebilir duruma geldiğimde hocam Cihan Abaoğlu beni evlere hasta bakıcı olarak göndermeye başladı. Hastanın başında 24 saat bekleyip, acil durumda müdahale etmekti görevim. Fakat tabii yeri geldiğinde adamı tıraş da ediyordum, altını da temizliyordum.
* Ayda burs parası olarak 60 lira alırdım. Hasta bakıcı olarak bir eve gittiğim zaman ise günde 15 lira kazanıyordum ama ev sahiplerinin artık yemeklerini önüme koymaları çok ağrıma giderdi. İlk paramı aldığımda fırına koşup, paranın hepsiyle ekmek aldım. Çiğnemeden yuttum, patlayana kadar yedim. Sonunda da kustum.
* Ekmekleri görünce açlık korkumu yeniyor, huzur buluyordum. Yıllar sonra bile kaldığım otel odalarında baş ucumdaki komodinin üzerine bir somun ekmek koyar ancak ona bakarak uyuyabiliyordum.
EN BÜYÜK KORKUSU…
Cüneyt Arkın, en büyük korkusunu ise şu sözlerle ifade etmişti: “Hiçbir şeyden korkmadığım kadar eşimi kaybetmekten korkuyorum.”
FATMA GİRİK’E SESLENMİŞTİ: BEKLE BENİ ORADA, GELİYORUM
Cüneyt Arkın, 24 Ocak’ta vefat eden Fatma Girik’in arkasından ağlayarak “İnanamıyorum, bir dönem bitti. Nasıl dayanırım ben bu acıya… Sen ne iyi insandın. Ne kadar alçak gönüllü, dosttun. Mavi mavi bakardın… Nur içinde yat. O anlatılmaz, o hepimizin yüreğinde… Türk insanın yüreğidir o. Baştan aşağı Anadolu’dur o. Anadolu anasıdır o. Fatma’m bekle beni orada, geliyorum” demişti.
Tahsin Saraç kimdir?

1 Ocak 1930’da Muş’ta doğdu, 29 Haziran 1989’da İzmit’te yaşamını yitirdi. 1952’de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümünü bitirdi. Hakkari’de ortaokul öğretmenliği yaptı. 1953-1954 ve 1957-1959 arasında iki kez Paris’e giderek Sorbonne’da Fransız Dili ve Edebiyatı ile sesbilim üzerine eğitim gördü. Dönüşünde bir süre Trabzon Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. Ardından Gazi Eğitim Enstitüsü Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde önce asistan, sonra öğretim görevlisi oldu. Bir süre, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu ile Tercüme Bürosu’nda üye olarak çalıştı. Türkiye Öğretmenler Federasyonu ikinci başkanlığını yaptı. Tercüme, Türk Dili ve Çeviri dergilerinin yazı kurullarında çalıştı. 1971’de sağlık nedeniyle emekliye ayrıldı.

Emrullah Güney'in çizimiyle Tahsin Saraç...
İlk şiiri “Boğuntu” 1957’de Varlık dergisinde yayınlandı. Dost, Papirüs, Sanat Rehberi, Türk Dili, Varlık gibi dergilerdeki yazılarıyla tanındı. Önceleri ikili üçlü tamlamalarıyla kurguladığı şiirlerini, sonraları toplumsal konulardan kaynaklanan duyarlılıklarla işleyerek zenginleştirdi.
Özgürlük, kardeşlik, sevgi, yaşam sevinci, kavga, öltüm, çağın acıları gibi temaları işledi. Türkçe’yi kullanmaktaki özeni, imge zenginliği ve titiz kurgusuyla şiirde sağlam bir yer edindi.
Yunus Emre, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Orhan Asena, Sermet Çağan gibi Türk şiir ve oyun yazarlarının eserlerini Fransızca’ya çevirdi. Bazı Fransızca eserleri de Türçeleştirdi.
Tahsin Saraç’ın Eserleri
ŞİİR:
Bir Ölümsüz Yalnızlık (1964)
Güneş Kavgası (1968)
Direnmeler (1973)
Güvercin Kasapları (1978)
Bir Sevgiyi Görüntüleme (1980)
Toplu Şiirler (1989)
Çıplak Kayada Çimlenmek (1989)
SÖZLÜKLER:
Etude sur le subjonctif en Francais (1962)
Fransızca-Türkçe Argo Sözlüğü (1966)
Fransızca-Türkçe Büyük Sözlük (2 cilt, 1976)
ÖDÜLLERİ:
1963 Milli Eğitim Bakanlığı Üstün Başarı Ödülü “Günümüz Fransız Şiiri” (1963)
1964 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü Çağdaş Fransız Şiiri’nin genişletilmiş basımıyla
1968 Fransız Hükümeti’nden Legion d’honneur Nişanı
1970 Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Şiir Ödülü “Direnmeler” ile
1976 Macar Hükümeti’nden Endre Ady Ödülü
1986 Asya-Afrika Yazarlar Birliği Lotus Edebiyat Ödülü
Hulki Aktunç kimdir?

Tam adı, Şükrü Hulki Aktunç olan yazar, 27 Ocak 1949’da İstanbul’da doğdu. Askerî okullardaki orta ve lise yıllarından sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi, bitirmeden ayrıldı.
Yazı yaşamı, dönemin önemli dergilerinden Yeni Ufuklar’da başladı (1968). İlk kitabı Gidenler Dönmeyenler ile Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü (1977), Bir Çağ Yangını romanı ile Abdi İpekçi Ödülü’nü (1981), Bir Yer Göstericinin Hayatı ile Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü (1990) kazandı.
1976 sonrasında şiire özel bir ağırlık verdi. İnsan Aşklarının Külüdür ile Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü (1994), Istıraplar Ansiklopedisi ile de Cemal Süreya Ödülü’nü aldı (1995).
On yılı aşan bir çalışmanın ürünü olan Büyük Argo Sözlüğü (1990) gerek Türkiye’de, gerek yurtdışı Türkoloji çevrelerinde yoğun ilgi gördü. 1998 öyküye dönüş yılı oldu (Güz Her Şeyi Bilir).
Aktunç, kendisine özgü bir üslup geliştirdiği öykülerinde ve romanlarında, bir yandan ülkemiz düzyazı/anlatı geleneklerini günümüze doğru değerlendirirken, bir yandan da öncü anlatım denemelerine girişir.
Aktunç’un şiiri de bugünün insanında aradığı ‘kendiliğinden-şiirsel-bakış’ın araştırılması ve saptanmasının peşindedir; şiirimizin henüz tükenmemiş olanaklarını sınaya sınaya gelişir ve yeni bir ‘şiirsel blok’ yaratmaya yönelir.
Denemeleri (Erotologya?, 2000), içinde bulunduğumuz coğrafyanın kendisine özgü erotizmini çözümlemeye çalışan ilk yapıt sayılır.
İki öyküsü, filme dönüştürülmüştür: “Aşka Kimse Yok” (yönetmen Osman Sınav), “Bir Yer Göstericinin Hayatı” (yönetmen Tülay Eratalay).
İrlanda’da gerçekleştirilen şiir çeviri seminerleri doğrultusunda bazı şiirleri İngilizceye çevirilmiş ve Twelfth Song başlığıyla yayınlanmıştır (1998).
Pek çok esere imza atan, uzunca bir süre kanser tedavisi alan Hulki Aktunç, 29 Haziran 2011tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Hulki Aktunç’un Eserleri
Şiir:
Sır Kâtibi (1989),
Islıkla Tarihçe (1989),
Adresim Aynalar (1991),
Şarkılar (1992),
İnsan Aşklarının Külüdür (1993),
Istıraplar Ansiklopedisi (1994),
On İkinci Şarkı (1998) (Şiirlerinden bir seçme, şairin de katıldığı kolektif çeviri çalışmalarında, Theo Dorgan, Tony Curtis ve Orhan Koçak tarafından İngilizceye çevrildi: Twelfth Song.),
Bir Şeyin Varoluşu (1999),
Firak (Toplu Şiirler, 2000),
Sönmemiş Dizeler (2009).
Öykü:
Gidenler Dönmeyenler (1976)
Kurtarılmış Haziran (1977)
Ten ve Gölge (1985)
Bir Yer Göstericinin Hayatı (1989)
Güz Her Şeyi Bilir (1998)
Roman:
Bir Çağ Yangını (1981),
Son İki Eylül (1987)
Deneme:
Erotologya (2000),
Aforistika (2001).
Sözlük:
Büyük Argo Sözlüğü (1990).
Ödülleri:
1977 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü, Gidenler Dönmeyenler ile
1981 Abdi İpekçi Ödülü, Bir Çağ Yangını ile
1989 Yunus Nadi Öykü Ödülü, Bir Yer Göstericinin Hayatı ile
1994 Halil Kocagöz Şiir Ödülü, İnsan Aşkların Külüdür ile
1995 Cemal Süreya Şiir Ödülü, Istıraplar Ansiklopedisi ile
PROF.DR.SÜLEYMAN BOZDEMİR KIMDİR?

Mersin’in Aydıncık İlçesinin Eskiyörük Köyü doğumlu olan Bozdemir, Aksu İlköğretim Okulundan (1957-1962) yılları arasında mezun oldu. 1978 yılından itibaren Çukurova Üniversitesi’nde akademik yaşamına atıldı.34 yıl Ç.Ü’nde görev yapan Bozdemir 17 Mart 2012 tarihinde yaş haddinden emekli olmuştu. 20 Nisan 2017 tarihinde 3 gün süren, tam sayfa röportajı gazetemizde yayınlanan Bozdemir, "Köy Enstitüleri Kapatıldı, Laik Eğitimden Uzaklaşıldı" demişti. “Hocaların Hocası” denilen ve sayısız eserleri olan Bozdemir’in “Bir Yaşan Öyküsü, Eğitime Adanmış Bir Ömür” adlı 585 sayfadan oluşan anı kitabı yayınlanmıştı. ÇÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Bozdemir, "Köy Enstitüleri Atatürk´ün ön gördüğü eğitim felsefesini uygulamaya koyan tek eğitim kurumumuz olduğu için, unutulamaz unutturulamaz" şeklinde görüşler belirtmişti. 2020 Nisan ayından itibaren de Yeni Adana gazetesinde köşe yazıları yayınlanan Bozdemir Hocanın, en son olarak 18 Haziran 2022 tarihinde “Örnek Bir Bilim Adamı:(Merhum) Prof. Dr. Rauf Nasuhoğlu’nun Hizmetleri Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı köşe yazısı yayınlandı. 27 Haziran 2022'de kalp krizi sonucu yaşama veda eden Prof. Dr.Süleyman Bozdemir’in cenazesi Balcalı Camiinde kılınacak öğle namazından sonra Balcalı Mezarlığında toprağa verilecek (29 Haziran 2022).
Comments