top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Prof. Ortaş: Biliminsanları yoksulluğa yenik düştü!




Prof. Dr. İbrahim Ortaş yazısı...

Dünyada bilim insanlarının aldığı yıllık maaş ile karşılaştırıldığında Türkiye’deki bilim insanları dünya ortalamasının çok çok altında asgari gelir düzeyinde maaş almaktadır.

ÖZET:

Bilim insanı olma bir meslek değil, bir yaşam biçimi olarak sürekli evren, doğa, çevre, insanı biyolojik ve sosyal varlık olarak tanımaya, anlayarak deşifre etmeye çalışan bir yaşamdır. Bilim insanı, yaşamı kolaylaştırmak için bilgi üretmek ve çözümler için teknikler geliştirmeye çalışır. Her türlü otoriteden uzak, özerk ve özgür ortamda mesai kavramı ve patronu olmayan ancak çağına, doğaya ve insanlığın birikimli kültürüne karşı sorumluluk duygusu içindedir. İnsanlığın birkaç bin yıllık tarihi içinde bilgi, bilgi sahibi ve bilgelik yarattıkları kolaylaştırıcıktan dolayı toplumda hep saygı görmüş ve el üstünde tutulmuşlardır. Bilim insanları, bilginler, düşünürlerin temel amacı toplumu eğitmek, farkındalığı geliştirmek ve aydınlatmak olduğu için hiçbir zaman maaş için çalışmamışlardır. Ancak sanayi devrimi ve iletişim çağının yaratığı kentleşme, yoğun çalışma ortam ve gıdaya erişim sorunu doğal olarak geçiminin sağlanması için önceleri öğrenciler kendi aralarında topladıkları para ile sonrada kamu kaynakları yolu ile işinin dışında başka bir şey ile uğraşılmaması için akademisyene saygınlığına uygun bir maaş verilmeye başlanmıştır.

Türkiye'deki üniversitelerin ve bilim insanlarının yaşadığı onlarca yapısal sorun zorluklar yanında yaşanan hayat pahalılığı beraberinden bir dizi endişe ve eleştiriyi getirmektedir. Bu eleştirilerin ve endişelerin birçoğu, üniversitelerdeki araştırma ve akademik ortamının kaybolması, düşük bütçeli araştırma bütçeleri, yardımcı teknik eleman yetersizliği sayılabilir. Mevcut durum, bilimsel araştırmayı ve akademik çalışmaları zorlaştırmakta, maaşların yetersizliği ile birlikte nitelikli insan gücünün ülke dışına gitmesine neden olmakta ve ülkenin geleceğine büyük zarar vermektedir. Bu bağlamda görebildiğimiz sorun, kaygı ve beklentilerimizden öne çıkan bazı ana temalar:

Saygınlık ve Motivasyon: Düşük maaşların bilim insanlarının saygınlığını ve motivasyonunu düşürdüğü ve bu durumun ülkenin bilimsel üretkenliği üzerinde olumsuz etkiler yarattığı için beyin göçü ve motivasyonsuzluk yaşanmaktadır.

Bilim İnsanlarının Beyin Göçü: Yetersiz maaşlar ve çalışma koşulları nedeniyle nitelikli çok sayıda bilim insanlarının, diplomalının yurtdışına göç etmeye yönlendirildiği biliniyor. Ülkenin yetiştirdiği sınırlı sayıdaki nitelikli insan beyin göçüne uğratılmamalı. Mutlaka devletin en ciddi milli güvenlik meselesi olarak nitelikli insan gücü ülkenin geleceği için ülkemizde el sütünde tutulmalı ve korunmalıdır.

Üniversitelerin Verimlilik Durumu: Üniversitelerin verimliliği sorunu, ilk 500 sıralamasında bir üniversitemizin olmaması üniversiteden çok YÖK yasası ve uygulanan yönetim ve maaş politikaları ile doğrudan ilişkilidir. Özerk üniversite ve bilim politikası siyaset üstü bir yaklaşımla yürütülmelidir. Bilgi ve bilim, özgür düşünce konusunda üniversitelerin eleştirel tutumu kendi içinde serbest olmalı.

Eğitim ve Bilim Politikası Sorunu: Ülkenin belirlenmiş bir eğitim ve bilim politikası olmalı. Üniversitelerin ve diğer araştırma kurumlarının bilimsel üretkenliği artıracak şekilde kamu desteği gelişmiş ülkeler düzeyinde GSMH %2‘nin üzerine çıkarılmalı. Unutulmamalı ki, bilim insanları toplumun geleceğini laboraturalarında yaratan özverili meslek insanlarıdır.

Akademik Teşvikler Bilimsel İlkelere ve Kadro Durumuna Göre Yapılmaması Sorunu: Ek gelir arayışları ve ücretlerinin bilimsel çalışmaların önüne geçtiği ve araştırma faaliyetlerini teşvik etmek yerine bilimsel etkinlikleri yozlaştırdığı açık. Dünyadaki örneklerinde oluğu gibi somut ölçülen bilen nitelikli çalışma yapanlara bilimsel saygınlığı rencide etmeyecek teşvikler yapılabilir. Ancak öğretim elemanları puana mahkûm edilmemeli.

Maaşların Eşdeğerdeki Eğitimlilerden Geride Kalması : Bilim insanları, mevcut maaşları yoksulluk sınırın altında ve yetersizdir. Bilimsel araştırma yapmak ve akademik kariyer yapmak için uygun bir yaşam standardı sürdürmekte zorlandığımız ortadadır.

Günümüzde değişik ülkelerin ve üniversitelerdeki bilim insanları farklı maaşlar almaktadır. Ancak hiçbir ülkede bilim insanları aldıkları maaşla toplumun gözünden düşürülmedi. Bilgi ve birikimine saygınlığı yanında toplumdaki ağırlığı da düşünülerek ikinci ek iş, özel hizmet, puan peşinden koşturulmamalıdır. Ne yazık ki ülkemizde üniversitelerimizin bütçeleri ve üniversite çalışanlarının maaşları yoksulluk sınırının altında bulunmaktadır. Maaşlar, özellikle diğer ülkelerle karşılaştırıldığında mesleğimize ve saygınlığımıza zarar vermektedir. Bu gidişat hem akademisyenleri toplumun gözünde rencide etmekte, hem de üretkenliğini olumsuz yönde etkilemektedir.

Uygulanan maaş politikaları nedeniyle bazı bölümlerde açılan Araştırma görevlisi kadrolarına, üniversitemizin kuruluşundan bu yana son iki yılda ilk defa hiç başvuru olmamıştır. Daha da önemlisi bu kadrolara en başarılı öğrenciler yerine daha gerideki öğrencilerin başvuruları olmaktadır. Bu, çığır açan Dünya üniversitelerindekinin aksine ülkemizde geleceğin karanlığına açılan yola taş döşemek anlamındadır.

Küçük Bir Duyarlılık- Somut Bir Adım Bekliyoruz

Sonuç olarak yaşanan yüksek hayat pahalılığı, ekonomik sorunlar ve diğer sosyal sorunların çözümü bilimsel bilgi üretimine verilecek önemden geçmektedir. Bilim insanları olarak üniversitelerin mevcut bütçe ve işleyiş mekanizması içinde bütün zorluklara rağmen ülkemize yönelik idealimizden taviz vermemek için hep direndik ve fedakârlık yaptık. Bilimin evrenselliği içinde belki bilim yapabilecek ve bilim adamı onuru ile yaşayabilecek başka ülkeler bulabiliriz kendimize, ancak unutmayın ki bu ülke nitelikli, yaratıcı beyinlerin üniversitede olmadığı, laboratuvarlarında geleceği yaratmadıkları ve yeni bilginin üretilmediği bir ortamda ülkenin ileriye taşınması mümkün olmayacaktır. Ancak Türkiye'deki bilim insanlarının yaşadığı zorlukları ve maaşların yetersizliği istemeden de olsa verimsizliği ve motivasyonsuzluğu yaratmaktadır.

Öneri olarak; İstenen evrensel bir üniversite ortamı yanında asgari standartlarda yaşam koşullarının sağlanmasıdır. Yeni mezun hâkimin maaşı o hâkimi yetiştiren Profesör maaşının çok üzerine çıktı ise, aynı şekilde devlet hastanesinde çalışan Uzman Doktorun maaşı onu yetiştiren Profesörden yüksek ise burada bir çarpıklık vardır. Bir araştırma görevlisi maaşı ile memur-hizmetli maaşı arasında sadece birkaç bin TL lik bir maaş farkı bulunan koşullarda hiçbir zeki, başarılı, parlak genç araştırma görevlisi kadrosunda çalışmaz. Bilime katkımıza ve liyakatimize uygun, zekânın, çalışmanın ve başarının karşılığı olan bir maaş talep ediyoruz.

Öneri Olarak: Mevcut koşullarda Dünyadaki ülkelerin kişi başı milli gelirine uygun katsayı olan 3.7-5 katı ile çarpımı ile 90 bin TL değerinde, 2013 yılı asgari ücretin 6.5 katı ile 87 bin TL bir maaş hakkaniyetli olacaktır. Tüm Öğretin elemanlarının kıdem durumu ve emekli akademisyenlerin maaşlarının bu çerçevede düzenlenmesi emektar bilim insanlarının mağduriyetini giderecektir.

İSTEYENLER İÇİN YAZININ GENİŞ AÇILIMI aşağıda ve ekte sunulmuştur:

Türkiye’de Bilim Adamları ve Bilim Adamlığı Yok Oluyor

Akademisyenlik ve Bilgi Kaynağının Önemi

Akademisyenlik işin doğası gereği analitik düşünme beceri ve yeteneği olan, soyut düşünme, eleştirel bakış açısına sahip, azimli ve zorluklar karşısında pes etmeyen bilgi birikimine sahip olan bir kişiliğe sahiptir. Bilim Adamlarının birinci derecedeki görevi evrensel bilgi ve becerilerle donatılmış nitelikli insan gücü yetiştirmek, ileri teknoloji geliştirmek, bilim yaparak çağın sorunlarını çözecek bilgileri üretmektir. İşinin doğası gereği çoğu zaman ailesinden, sağlığından ve diğer ihtiyaçlarından fedakârlık ederek bir sorunun deşifre edilmesi ve çözümü peşinden koşmak zorundadır. Doğal olarak kadın akademisyenler için akademisyenlik daha da zorlu ve fedakârlığı gerektirmektedir. Nihayetinde akademisyen bilim insanları kendisinden çok ülkesinin ve insanlığın sorunlarına çözüm üretmek için çalışan insanlar olarak çalışmalarının zorluğundan dolayı zorunlu yaşam koşullarının bütün dünyada olduğu gibi kamu adına kamu kaynaklarından sağlanması gerekir. Bugün insanlığın yaşam standartlarını geliştirmesi, iletişimin ve ulaşımın kolaylaştırılmasını bilimsel araştırmalar sağlamıştır. Bu bağlamda bilim insanlarının üretime ve yaşam standartlarına katkısı para ile ölçülemeyecek kadar büyüktür. Akademisyenler geleceği laboratuvarlarında yaratan meslek insanlarıdır. Ayrıca gençlerimizi profesyonel meslekleri için şekillendiren ve toplumumuzu uzak geleceğe taşıyacak nesilleri yetiştiren kadrolardır.

Son dönemlerde başta ABD’de üniversitelerin paralı eğitime geçmesi, sanayiye proje yapmaları yanında, en iyi üniversite sıralamaları gibi rekabet unsurları üniversiteleri ekonominin kurallarına göre yönetilmeye zorladı. Geçen yüz yılda üniversitelerde üretilen bilginin matematik ve bilgi işlem üzerinden laboratuvarlarında teknolojiye dönüştürülmesi sonucu nitelikli insan gücünün kümelendiği üniversiteler öne çıktılar. Bu bağlamda beyin göçü alan ülke ve üniversiteler nitelikli bilim insanlarına farklı maaşlar sunmaya başladılar.

Ülkemizdeki Üniversitelerin Verimliliği Düşük, Ancak Sorumlusu Akademik Kadrolar Değildir. Üniversiteye ve Bilime Verilen Önemin Yansımasıdır

Denilebilir ki bizim ülkemizde istenilen ölçüde bilim yapılmıyor, hiçbir üniversite dünyadaki ilk 500 sırlamasında değildir

Üniversitelerin bugün ki motivasyonsuzluğu ve düşük veremliliği kişisellikten çok temelde sistemsel bir sorundur. Diğer bir ifade ile yönetim sorunudur. Evet, üniversitelerin mevcut bütçeleri ve üretim kapasitesi ve sahip olduğu nitelikli insan gücü ülkenin bilim ve üniversite politikalarının bir sonucudur (Ortaş, 2002, 2004a, b). Konu ve problem yeni değil, YÖK sonrası bilimin ilkelerine uygun olmayan yönetim ve bilim insanı yetiştirme sistemlerine müdahalelerin telafisi mümkün olmayan zararlar vereceği konusundaki bütün eleştirilere rağmen son 40 yılda gelinen durum malumun ilanıdır. Buna rağmen görevimizi en iyi şekilde başarıyla ve bize yakışan layığı ile yapmaya çalıştığımızı söyleyebilirim. Pandemi ve deprem akademik çalışmaya ve insan motivasyonuna ciddi anlamda zarar vermiştir. Ancak herkes koşulların düzelmesi ile işinin başına koşacak ve katkısını sunacaktır. Ancak bugünkü maaş durumu ve uygulanan yanlış maaş politikası ile akademisyenler yoksulluk sınırında yaşamaya mahkûm edilmektedir. Son yıllarda, akademisyenler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler içinde en alt düzeyde maaş alan grupta yer almaktadır.

DÜŞÜK MAAŞ POLİTİKASI NİTELİKLİ ELEMANLARI ÜNİVERSİTEDEN UZAKLAŞTIRIYOR

Devlet Üniversitesindeki bir Bilim İnsanı, Özel-Vakıf Üniversitelerindeki eşdeğerindeki maaşları kâğıt üstünde eşitlendi. Ancak fiili durumda çoğu akdemiysen çok düşük maaş ile çalışırken küçük bir kısmı da çok çok yüksek maaşla çalıştırılmaktadır.

Ancak kişilerin beşte biri–onda biri kadar maaş alıyorsa, devletten maaş alan bazı kesimdeki çaycı, şoför (ki bu insanlar hak ettiklerinden fazlasını değil, azını bile alıyorlar) kadar maaş alamıyorsa, birileri gecede milyonlar kazanabiliyor ve Bilim insanlarına aylık yoksulluk sınırının altında maaş reva görülüyorsa, hangi saygınlıkla çalışacak.

Nihayetinde son yıllarda birçok nitelikli mühendislik dalları başta olmak üzere Ziraat, Temel bilim alanlarında Ar-Gör sınavlarına başvuralar bile olmuyor. Kendisini iyi yetiştirmiş, dil bilen özel sektörde Ar-Gör maaşından birkaç kat maaş alabilmektedir. ÖSYM sınav sonuçlarında %1’lik dilimden öğrenci alan tıp mezunları son yıllarda yurtdışında çok başarılı çalışmalar yaptıkları için her yerden kabuller almaktadırlar. TTB’nin açıklamalarına göre Türkiye’de 2022'nin ilk dokuz ayında 2 bine yakın doktor yurt dışına gitti.

86 milyon nüfusu ile dünya sıralamasında ciddi bir üniversitesi olmayan, bilgi ve bilime ayrılan bütçelerin yetersizliği bilim yapmak isteyen ve daha iyi koşulları sunan Ülkelere beyin göçü veren ülkelerin başında gelmekteyiz. Üniversitelerin sistemi, verimliliği aynı zamanda bünyesinde tuttuğu iyi bilim inşalarına sunduğu araştırma olanakları kadar yaşam standartlarını yüksek tutacak rekabetçi maaş sistemine de gereksinim oluğu aşikârdır. Ancak bu yapılırken Üniversiteler arasındaki alt yapı ve araştırma olanakları eşitlenmelidir. Türkiye’de üniversite bitirip yurt dışında çok başarılı bilimse araştırma yapan, hatta Nobel ödülü alan Akademisyen insanlarımız bulunmaktadır.

Bizler gibi yurtdışında iş teklifi almış ancak ülkesine hizmet etmeyi benimsemiş çoğunluğun yaşam koşulları zayıfladıkça motivasyonu doğal olarak düşmektedir. Bir kısmı yeniden bir yaşam oluşturmak için risk alarak yeni bir arayışına girmektedir. Çoğunlukla gençler (%80) oranında fırsat bulduğunda yurt dışına gitmek istiyor.

Türkiye’nin muasır medeniyeler seviyesinin üzerine çıkmasının tek ve gerçekçi yolu bilgi üreten bilim kuruluşlarının niteliğinin arttırılmasından geçmektedir. Buda nitelikli insanını aşağıdan yukarıya doğru en iyileri eleme yolu ile objektif ve liyakate dayalı olarak almaktan geçer. En iyi insanı beyin göçüne ve erozyona uğratmamak için yüksek yaşam standarttı sunan gelişmiş ülkeler düzeyinde maaş sunmak zorundayız. Son edindiğim bilgiye göre son birkaç yılda on binden fazla akademisyeni ve diğer genç beyinlerin batı ülkelerine gittikleri yönündedir.

Bugün ülkemizin yaşadığı ve günden güne artan sorunların çözümü ancak eğitim ve bilimin ışığında aşılabilir. Bilimsel yöntem ve yaklaşımlar kullanılmadığı için sorunlarımızın içinden çıkamıyoruz. Bilime ve bilim insanına önem vermek ve göz bebeğimiz gibi korumak zorundayız.

Mevcut Maaş Üniversite ve Bilime ve Bilim İnsanlığına Olan Saygınlığı Düşürmektedir

Toplumun her şeye rağmen tarihsel süreç içinde bilgiye, bilime, bilim insanına ve öğretmene karşı bir saygınlığı bulunmaktadır. Çalışmanın, çabalamanın, emek vermenin ve zekânın önemi kişiyi doğal olarak farklılaştırır. Eflatun “bir bilgin isterse kısa sürede zengin de olabilir” der. Ancak bilim inanı, sanat ve felsefe insanı paradan çok gerçeğin peşinde koşan olarak anılmak ister. Ancak buna rağmen bilim insanı saygınlığına, bilgi ve çabalarına uygun olarak orta halli bir evde oturamıyor, orta halli bir arabaya binemiyor, orta halli giyinemiyor, çocuğunu orta halli bir okula gönderememenin sancısını yaşamak zorunda bırakılıyorsa BİR YERLERDE YANLIŞ VAR DEMEKTİR. Nihayetinde o en zeki ve nitelikli insanlar arasından seçilerek yükselmiş ve akademik alanda yaptığı yayınlar ile kendini akademik Dünya da kanıtlamış bir bilim insanıdır. Maalesef öğrencilerimiz bile bizim durumumuza acıyarak bakar duruma geldiler ve pek çok nitelikli öğrencimiz artık üniversitede kalmak, bilim adamı olmak istemiyor. Bu durum çalışarak bir yerlere gelmenin öneminin olmadığını gösteriyor. Düşük maaş sonucu bilim insanlarının başka gelir kaynaklarına yönelmesi, aynı zamanda bu bilim insanın toplumun gözünden düşürülmesi anlamına gelmektedir.

Türkiye’nin Sorunların Çözümü Bilim ve Üniversitelerden Geçmektedir

Türkiye birçok yönden dünyada 20. Sıralarda akademik katkı olarak ise 17. Sıralarda yer almaktadır. Mevcut jeopolitik konumunda bilimsel mevcut üretkenliği ve üretiminin niteliği ile bağımsız ve gelişmiş müreffeh bir ülke olarak var olma durumunu sürdüremez. Tek ve gerçekçi yol bilimsel üretim ve nitelikli iş olanakları ile nitelikli insanı Ar-Ge ve üretimde tutmak için bilimi öne çıkarmak ve desteklemek zorunluluğudur.

Ülkemizin içinde bulunduğu durumu ve ekonomimizin zorluklarını biliyoruz. Sorunların yapısal ve yönetsel oluğu herkesin malumu. Bu sonunlar nitelikli insan gücü ile çözüme kavuşacaktır.

Türkiye’nin sorunlarını siyasetten çok bilimin ilkeleri ekseninden araştırmaya dayalı metodolojik yaklaşımla çözümlerin bulunması ve sonuçların siyasi irade tarafından hayata geçilmesi için Ülkemiz üniversiteleri yeniden güçlü duruma getirilmelidir.

Bilimsel bilgi ve liyakatli yönetimler ile üniversitelerin katkısı ile ülkenin sorunları el birliği ile çözülebilir. Üniversitelerin, araştırma kuramlarının görüş ve önerileri sorulduğunda çözüm önerecek çok nitelikli insan gücü halen Akademide olduğunu söyleyebilirim.

Devletimiz de sorumluluk bilinci içinde hareket ederek bilim ve bilim adamlarına yakışır önem ve desteği sunmalıdır. Konu stratejik önemdedir. Konuyu dünyanın gelişmişliği perspektifinden ele alın dünya ile yarışta ülke olarak nitelik sahibi kişiler ile yol almak zorundayız. Yalnızca son 50 yılda, gelişmiş ülkelerin liderliğinde neredeyse tüm insanlık tarihinde birikenden daha fazla bilgi biriktiği bilinmektedir. Bu bilgiyi kullanıma alan ve teknolojiye dönüştürenler diğer Ülkeleri ticari olarak sömürmeye, baskı altına almaya ve refah düzeylerini arttırmaya devam etmektedir.

Mevcut Maaş Sistemi Türk Bilim Adamlarını Yoksulluk Sınırına Getirdi

Ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak temel hedefimizdir ve hep öyle olmalıdır. Bir Bilim İnsanı 30 yıllık yoğun eğitim-öğretim ve akademik aşamalar sonunda yetişmektedir. Ancak Bilim İnsanı, bugünkü ekonomik koşullarda kendisine reva görülen maaş ile büyük Atatürk'ün "HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR" sözündeki bilimin gereğini yeterince yerine getirememenin ağırlığı altında ezilmektedir. Bir Profesörün Devlet Üniversitesindeki 45200 lira (yaklaşık 1670 dolar) aynı profesör 2013 yılındaki maaşı 1950 dolar olarak hesaplanmıştı. Bir asistanın ve öğretim üyesinin maaşı YOKSULLIK SINIRINA İNMİŞTİR ve kendi mezun ettiği yeni bir üniversite mezununun özel sektördeki başlangıç maaşının dörtte biri bile değildir.

Dünyadaki meslektaşlarımızın gelirleri konusunda aşağıda verilen Tablo 1’de görüleceği üzere bizler meslektaşlarımızdan daha düşük maaş almaktayız (https://www.maaslar.org/almanya-profesor-maasi-2023-2/).

Dünyada Ülkelerin Akademisyen Maaşları Nasıl Belirleniyor?

Akademik ve bilimsel çalışmalarda bulunan bilim insanı ve araştırıcılar için maaşlar çoğunlukla kurumlar arasında da farklılık göstermekle birlikte bazı ülkelerde araştırıcılar ile özel anlaşmalarda yapılmaktadır. Ancak gelişmiş ülkelerdeki üniversiteler, araştırma kurumları ve diğer akademik kuruluşları, nitelikli ve deneyimli akademisyenleri çekmek için özel rekabetçi maaş paketleri sunmaktadır. Maaşların belirlenmesinde akademisyenin unvanı, çalışma deneyimi, uzmanlık alanı gibi faktörlere bağlı olarak büyük değişiklik gösterebilmektedir.

Gelişmiş ve Ar-Ge faaliyeti yüksek olan ülkelerde akademisyen maaşları sadece salt bordro üzerindeki maaşın ötesinde ek gelirlerde sağlanmaktadır. Örneğin, ABD’de akademisyen maaşları yıllık olarak 10 ay üzerinden belirlenir. İki aylık gelirini de ek çabaları sonucu yürüttüğü projelerden sağlar. Diğer ülkelerde akademisyen araştırma projelerinde, çalışma koşulları ve kariyerindeki başarıya bağlı olarak ek gelir elde edebilmektedirler. Çoğu araştırıcı maaşı kadar ek geliri yine proje ve fonlardan alan araştırıcılar bulunmaktadır. Ayrıca üniversiteler ve meslekler arasında ciddi farklılıklar oluşmuştur. Ancak beyin göçü çeken bir ülke olarak ABD ve İngiltere genellikle prestijli üniversitelerinde yüksek maaşlı çalışan akademisyenleri bünyesinde tutmak için özel önlem almaktadır. Avrupa ülkeleri de kendi aralarında ABD gibi olmasa da akademisyenlere rekabetçi maaşlar sunmaktadır. İsviçre, Almanya, İngiltere, İsveç, Norveç, Güney Kore ve Japonya gibi ülkeler, yüksek yaşam standartları yanında akademisyenler için cazip maaş paketleri sunmaktadırlar. Maalesef ülkemiz nitelikli insanın önemini ve ülkenin geleceğine katkısını anlayamadı veya benimseyemedi.

Birçok ülkenin bilim insanları ile konuşurken zaman zaman aldığımız maaşlar karşılaştırılır. Amerikan Üniversiteler Birliği 2023 verilerine göre; Harvard, Oxford Cemberige Üniversitesi'nde profesörlerin ortalama yıllık maaşları 200 000 dolara yaklaştı. İsviçre üniversitelerinde bir profesör aylık 18 bin Euro maaş almaktadır. Doğal olarak söz konusu gelişmiş ülkelerde alt yapı, iyi yetişmiş insan gücü ile ileri düzeyde bilgi üretimi ve teknoloji geliştirilmektedir.



2014 yılında Çekoslovakya’da fiks maaş 2500 Euro onun üzerinde. Ancak akademisyen ve araştırıcının yaptıkları yayınlar, makalelerin etki faktörü, alınan atıflar, h-faktörü, aldıkları üniversite dışı projeler ve projelerin mali boyutuna bağlı olarak ek maaş sağlanmaktadır. Verdikleri konferanslar, davetli konuşmacı olması çerçevesinde maaşları iki ile 3 katı artabiliyor. Bizde de benzer teşvik getirildi ancak hem maaşı oranı düşük hem de ciddi ölçüde kriterler netleşmediği için çok ilgi görmedi. Ayrıca farklı üniversiteler ve bölümler arasındaki araştırma alt yapıları eşit olmadığı için akademisyenler arasında haksızlığa neden oldu.

Öğretmen maaşları karşılaştırıldığında benzer şekilde eğitimciler de daha az ücret ile çalışmaktadırlar

Maaşlar genelde eğitim ve araştırma kurumlarında diğer teknik mesleklere göre daha düşük durumdadır. Bu durum ülkenin eğitim yolu ile gelişimi önünde ciddi bir değersizleştirmedir. OECD ülkelerinde ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen, yılda 25 bin 727 dolar, 15 yıllık bir öğretmen ise yılda 35 bin 99 dolar kazanmaktadır. Danimarka'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yılda 33 bin 693 dolar, 15 yıllık bir öğretmen 37 bin 925 dolar, Almanya'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yılda 37 bin 718 dolar, 15 yıllık bir öğretmen 46 bin 935 dolar, Türkiye'de ise, göreve yeni başlayan bir öğretmen 10000 Dolar (aylık 27 bin 200 TL) dolar kadar kazanmaktadır.

Akademisyen Maaşları Açlık Sınırı ve Asgari Ücrete Göre Nasıl Değişti?

Birleşik Metal-İş Araştırma Merkezi BİSAM 2023 Temmuz ayı verilerine göre açlık sınırı 11.525 TL, Yoksulluk sınırında 39.886 TL olarak hesaplanmış (Basın 16 08.2023). Sendikaların yaptığı geçim indeksi araştırmasına göre yoksulluk sınırı üniversite öğretim üyeleri için çok farklı değil çünkü çoğunluğu Doçent, Dr. Öğretim üyesi ve Ar-Görevlileri yoksulluk sınırın altında maaş almaktadırlar.

Euronews’ (https://tr.euronews.com/2023/07/06/akademisyen-maaslari-aclik-siniri-ve-asgari-ucrete-gore-nasil-degisti) akademisyenlerin eriyen maaşları konusunda yaptığı analizde; araştırma görevlileri 2023 Temmuz zamlı maaşına rağmen hala yoksulluk sınırının altında maaş almaktadır. 2013 yılından bu yana profesör en düşük maaşı almaktadır. 2013 yılında kıdemli bir profesörün maaşı asgari ücrete oranı 6.3 idi. 2014’un ikinci yarısında ise 6.6 kat, 2022’nin ikinci yarısında bu oran 4.7 idi. Seyyanen zamla birlikte profesör maaşı asgari ücretin 4.2 katına yükseldi. 2023 ikinci yarısında aylık net asgari ücret üç sene öncesine göre beşe (tam oran 4.9) katlandı. Temmuz ayı zammı ile 7/1 kıdem araştırma görevlisinin maaşı 31 bin 763 lira oldu. Araştırma görevlisinin asgari ücrete oranı ise 2.8 olacak. Bu oran 2014’ün aynı döneminde 3.9 seviyesindeydi (Şekil 1).

Tablo 2’de görüleceği üzere 2015-2023 yılları arasında dolara eşdeğer 3 yıllık kıdemli bir prof maaşının görece % 22-25 aralığında gerilediği hesaplanabilir. 2015 yılı mart ayındaki maaşı 2282 dolara eşdeğer iken 2023 yılı mart ayında 1799 dolara eşdeğer gelmektedir. Dolar enflasyonu düşünüldüğünde değişkenlik aydan aya değişiyor.

Tablo 2. 2015-2023 yılları arasında mart ayı maaşların ve dolar kuru karşılaştırılması (Kaynak https://www.turkiye.gov.tr/e-bordro-sorgulama?bordro=Detay&index=0)

Yıl TL maaş $ kuru $ maaş

2015 5.840 2,62 2.282

2016 6.708 2,88 2.329

2017 7.701 3,73 2.064

2018 8.817 3,89 2.266

2019 10.348 5,46 1.895

2020 11.609 6,36 1.825

2021 12.811 7,54 1.699

2022 18.324 14,75 1.242

2023 32.517 18,96 1.799

Üniversitelerin taze kan bilim fidanlarının maaşları “asistan” olarak bilinen araştırma görevlisi maaşı 2013 başından bu yana yoksulluk sınırının üstüne hiç çıkmadı. Akademisyenlerin maaşı aynı eğitim düzeyindeki değer mesleklerden çok daha gerilemiş durumdadır. Örneğin son iki yılda doktorlara yapılan iyileştirmeler ile performans olmayan bir hastanede 52 bin TL, performansı olan bir hastanede 70 küsur bin TL maaş alırken, 1 sınıf bir hakkim 68.900 TL, bir Prof. 46240 TL maaş almaktadır. 1980 Öncesi bir generale eşdeğer maaş alan Prof. kadrosu Bugün Albay maaşı olan 46.200 TL’ye eşdeğer almaktadır. Bir orgeneral ise 73.200 YL maaş almaktadır. Siyasi otoritenin atadığı 1/4 ündeki Genel Müdür ise 53.628 TL maaş almaktadır.




Maaşlar Ne Kadar Olmalı?

Biz bilim insanları bugün mevcut maaş politikasından dolayı asli görevimiz olan bilimsel bilgi üretmek bir yana hayatta kalma mücadelesi verir bir duruma gelmiş durumdayız. Unutulmamalıdır ki Bilim İnsanları ve Bilim İnsanlığının yok olduğu bir ülkenin nitelikli meslek insanlarını yetiştirmesi ve gelecekte varlığını devam ettirmesi mümkün değildir. Her yıl 2 milyondan fazla gencin Yüksek öğretime girmek için çırpındığı bir ülkedeyiz. Bu gençlerin geleceğimizi nasıl inşa edecekleri bilim insanlarının niteliklerine bağlı olduğu kadar motivasyonlarına da bağlıdır. Bu motivasyon yok edilirse Üniversitelerde eğitim alan genç nesillerimizde bundan olumsuz etkilenir. Gelişmiş ülkeler ile artarak derinleşen geri kalmışlık daha da derinleşir.

Ancak akademik yaşam biçiminin gerektiği zorlu koşular için bunca çabalarımıza karşılık açlık sınırında ve bizden daha düşük maaş alan insanlarımızı görmekteyiz. Bu hayat pahalılığında zorlu yaşam durumunda kendi maaşımızı dile getirmeye utandığımı da belirtmek isterim. Ancak mesai kavramı olmadan iş yerinde laboratuvarda, tarlada, hastanede, atölyede, evde çalışan ve yazarak üreten bilim insanları olarak maaşı düşünmeden ülkemize yakışır fikri-vicdanı ve irfanı hür insanlar yetiştirmek, sağlıklı bir toplum içinde yaşamımızı hep beraber sürdürebilmemiz için yaşam standartlarımızı asgari düzeyde sağlayacak bir ücret durumunun genel müdür, hâkim ve Doktorlar için sağlandığı gibi akademisyenler içinde sağlanması gerekir. Ücret piramidinin en tepesinde bilim ve bilim insanı olmak zorundadır. Bilim insanı ürettiği bilgi ve teknoloji ile bir toplumun/ülkenin geleceğini inşa edendir. Sahip oluğu çalışkanlık, azim, gözlem yapma soyut düşünme ve analitik düşünme yeteneği sayesinde doğanın ve toplumun yasalarını deşifre eden, anlayan ve bilime dönüştürendir, geleceği laboratuvarlarında yaratanlardır.

Bilindiği üzere son yıllarda yaşanan yüksek enflasyon ve yüksek kurdan dolayı çoğu meslektaşımız kongrelere gidememektedir. Geçmişte döviz kurunun düşük olduğu yıllarda Üniversiteden destek alınmadan kongrelere gidilebiliyor ve belirli bir yere kadar özel harcama yapılıyordu. Ancak artık günümüz koşullarda bir doların 27.2 TL olduğu, resmi enflasyonun %60’ların üzerinde olduğu hayat pahalılığında yoksulluk sınırında evin geçimini düşünmekten sağlıklı akademik çalışma yapmak çok da mümkün görülmemektedir. Yakın geçmişte İtalya’da Pisa’da bir akademisyen arkadaşımla yanı masada aynı yemeği yedik. Karşımda oturan İtalyan akademisyen benden 4 katı daha fazla maaş almaktaydı. İster istemez insan düşünen bir varlık olarak kendi durumunu ve koşulları analiz ediyor ve çarpıklığı görüyor ve içine sindiremiyor.

Bilim ve bilimsel gelişme, teknolojik ve Ülkemiz için stratejik bir konu oluğu için bilimde tasarruf edilmez “hocanın emeğinin karşılığı tasarrufa takılmamalıdır”. Abbas Güçlünün 12 Mayıs 2013 tarihli köşe yazısında YÖK Başkanının “YÖK başkanı olarak Türkiye’nin neresine giderse gitsin, kendisine en fazla sorulan soru, “ne olacak bizim maaşlar?” oluyormuş diye yazmıştı. Bugün eminim çok daha fazlasını soracaklardır.

Her ülkedeki çalışanların maaşları genelde ülkenin gelir düzeyi asgari geçim düzeyi ve işin niteliğine, kişinin eğitim düzeyine bağlı olarak değişkenlikler göstermektedir. Genelde gelişmiş refah düzeyi yüksek ülkelerde kişisel tatmini sağlayacak düzeydedir. Birçok Avrupa ülkesinde kişi başı milli gelir ortalaması 4-5 katı ile çarpılarak akademisyen minimum maaşları belirlenir. Türkiye’de aylık kişi başı milli gelir döviz kurlarına göre çok sık değişmekle birlikte ortalama 760 USD olarak alınırsa 3.7-5 katı, yani profesör maaşı 3300 dolar düzeyinde yaklaşık 90 bin TL. Veya Prof. Maaşı 2013 yılı asgari ücretin 6.5 katı gerçeği (Şekil 1 verileri) ile günümüze uyarlanırsa 87 bin TL bir maaş hakkaniyetli olacaktır. Buna bağlı olarak da Doçent, Dr. Öğretim üyesi, Öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi kadrosu maaşları aynı şekilde arttırılmalıdır. Emekli akademisyenlerin maaşlarının bu çerçevede düzenlenmesi emektar bilim inşalarının mağduriyetini giderecektir.

Kaynakça

Ortaş, İ., Üniversite Hocalarının Maaşı-3 Üniversite Çalışanlarının Maaşlının diğer Ülkelerdeki Eşdeğerleri ile.

Ortaş, İ., 2002. Üniversitelerin sorunları-1. Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi 2, 3.

Ortaş, İ., 2004a. Öğretim üyesi ya da bilim insanı kimdir. Pivolka, Yıl 3, 11-16.

Ortaş, İ., 2004b. Üniversite özerkliği nedir. Üniversite ve Toplum 4, 1-7.

Ortaş, İ., 2022. Dünya Ve Türkiye’de Üniversite Olgusuna Yaklaşımlar: Çukurova Üniversitesi Örneği. Anı Yayıncılık, Ankara.

20 Ağustos 2023 Adana

23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page