top of page
  • Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Niyazi Ağırnaslı, Cahit Külebi, Hasan İzzettin Dinamo, Şeref Akdik, S.Necati Güneri, Engin İnal, Erdoğan Özen, Safa Giray, Murat Sökmenoğlu



Bugün 20 Haziran. Niyazi Ağırnaslı, Hasan İzzettin Dinamo, Cahit Külebi, Şeref Akdik, Süleyman Necati Güneri, Engin İnal, Erdoğan Özen, Safa Giray, Murat Sökmenoğlu’nun ölüm yıldönümleri…

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.

Niyazi Ağırnaslı kimdir?



senatör, hukukçu, siyaset adamı

Kayseri’nin Melikgazi ilçesinin Ağırnas köyünde doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar Kalemi Kâtipliği ve Bütçe Encümeni Bürosu Memurluğu, Şef Yardımcılığı, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Raportörlüğü ve Başraportörlüğü, Kozan Hazine Avukatlığı, Serbest Avukatlık, Cumhuriyet Senatosu Ankara Üyeliği (15 Ekim 1961 – 5 Haziran 1966) yapmıştır. 20 Haziran 1987 tarihinde öldü. Evli ve üç çocuk babasıdır.

12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde birçok demokratik kitle örgütünün yanı sıra Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile Erdal Eren’in de savunmasını da yapmış olan Ağırnaslı, TİP, Devrimci Avukatlar Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Yüksek Yetenekli Çocukları Koruma Derneği gibi kurumlarda yöneticilik yapmıştı. Ağırnaslı bunların yanında Sabahattin Ali, Abidin Dino, Pertev Boratav, Behice Boran, Sadun Aren, Muvaffak Şeref, Mihri Belli, Hikmet Kıvılcımlı gibi önemli isimlerin de avukatlığını yaptı. Yaşamını hukukun üstünlüğünün sağlanabilmesine adamış olan Ağırnaslı, bu mücadele içerisinde birçok kez de cezalarla karşılaştı. Ağırnaslı ayrıca 7 Ekim 2014 günü Kobane’de IŞID’e karşı savaşırken yaşamını yitiren Suphi Nejat Ağırnaslı’nın da dedesi.

Cahit Külebi kimdir?



Cahit KÜLEBİ (d. Tokat, Zile, Çeltek Köyü, 10 Ocak 1917 – ö. Ankara, 20 Haziran 1997)

Mahmut Cahit, Nazmi Cahit, Cahit Külebi imzalarını da kullanan ve tam adı “Mahmut Cahit Erencan” olan Cahit Külebi, Niksar Gazi Ahmet Danişment İlkokulu’nu (1929) ve Sivas Lisesi’ni bitirdi (1936). İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olarak İstanbul Üniversitesi-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu (1940).

Edebiyat çevrelerinde Cahit Külebi olarak tanınmış olduğu için sonradan soyadını Külebi olarak değiştirdi.

Antalya ve Ankara’da edebiyat öğretmenliği, milli eğitim müfettişliği (1956-1960) yaptı. Kültür ataşesi ve öğrenci müfettişi olarak İsviçre’de bulundu (1960-1964), yurda dönünce iki yıl kadar Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcılığı yaptı (1970-1971) ve yeniden Milli Eğitim Bakanlığı’nda başmüfettiş olarak çalıştı (1971-1973). 1972 sonunda görevinden ayrıldı, Türk Dil Kurumu genel yazmanı (ekim 1976-haziran 1983) oldu. TDK’nın yapı değiştirmesi sonrası kurumdan ayrıldı.

1983’te SODEP ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin kuruluşunda yer aldı.

Son yılları, yakınlarının ölümlerine duyduğu acılarla, üzüntülerle geçti. 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara’da yaşama gözlerini yumdu.

Cahit Külebi’nin Edebi Kişiliği

İlk şiirlerini lise sıralarıdayken Sivas Erkek Lisesi’nin Toplantı adlı dergisinde, daha sonra Yücel dergisinde “Sivas Erkek Lisesi-Ahmet” imzasıyla yayımladı (1935). İstanbul’a gelişinden sonra Mahmut Cahit ve Nazmi Cahit imzasıyla Gençlik dergisinde şiirleri çıktı (haziran ve temmuz 1938). Varlık ve Sokak dergilerinde Cahit Erencan imzasını kullanan Külebi, daha sonra İnsan, Yaratış, Türk Dili, Kültür Dünyası, Söz ve Hisar dergilerinde yazdı.

Türk Dili dergisinin yöneticileri arasında yer aldı. 1940-1950 yıllarını kapsayan Yeni Şiir akımında kendine özel bir yer edindi.

“Aydın bir saz şairi içtenliği, bir Karacaoğlan rahatlığı ve temiz bir dille zaman zaman kötümser, güvensiz, kendi türküsünü söyledi. Yarım kafiyeler, iç sesler, duygu ve düşüncelerine eklediği zarif benzetmeler ve söyleyişindeki titizlikle en sevilen şairler arasına girdi. Yurt köşelerinin manzara ve insan gerçeklerini, modem bir biçim ve yeni bir romantizmle yaşatış, anılarla güçlü içten bir duyarlık; başlıca özellikleridir” (Behçet Necatigil). “

Atatürk Kurtuluş Savaşında” adlı şiiri Nevit Kodallı tarafından Atatürk Oratoryosu olarak bestelendi.

Külebi, şiir serüvenini şöyle açıklar:

“Ben hep yaşamdan yola çıktım. Bunun içindir ki hadi övünelim, Anadolu’nun türküsünü ilk kez başkalarından ayrı bir biçimde söyledim. Gerçekleri anlattım. Gücüm yettiğince de içine şiir katabildiğim için, bu tutumumu beğenmeyen art düşüncelilere, küçümseyicilere rastlamadım. Bugün 20 yaşında yazdığım şiirler bile güncelliğini tüketmiyorlarsa, elbette başka niteliklerinin yanı sıra, bu sürekli gerçeğin kalıcılığından güç alıyorlar.”

Cahit Külebi, şiirinin özelliklerini de şöyle sıralar:

“Benim şiirim halkçıdır. Toplumculuk da halkçılığın içinde yer alır. Halkçılık, toplumculuktan daha geniş ve kapsamlıdır. Elbette benim şiirimde, herhangi bir belirtisi yoktur. Herhangi bir belirtiye dayanarak da şiir yazmıyorum. Toplumcu ülkelerde de artık öğreti açısından şiir yazma modası gittikçe azalmaktadır. Ama, toplumculuktan çok halkçılığı benimsemiş bir insan olduğum için, toplumculuğuma gölge düşürmenin yanılgı olduğunu belirtmek isterim. Ben halkçı bir şairim.”

Cahit Külebi’nin Eserleri:

ŞİİR:

  • Adamın Biri (1946)

  • Rüzgâr (1949)

  • Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952)

  • Yeşeren Otlar (1955)

  • Süt (1965)

  • Şiirler (1969)

  • Türk Mavisi (1973)

  • Sıkıntı ve Umut (1977)

  • Yangın (1980)

  • Bütün Şiirleri (1982)

  • Güz Türküleri (1991)

  • Bütün Şiirleri (1997)

ANI:

  • İçi Sevda Dolu Yolculuk 1986

DÜZ YAZI:

  • Şiir Her Zaman 1985

ÖDÜLLERİ:

  • 1955 Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülü Yeşeren Otlar ile

  • 1981 Yeditepe Şiir Armağanı Yangın ile

Cahit Külebi’nin Şiirlerinden Örnekler:

ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA

I

Edirne’den Ardahan’a kadar

Bir toprak uzanır,

Boz kanatlı üveyikler üstünden uçar

Ardahan’dan Edirne’ye

Edirne’den Ardahan’a kadar.Kop dağı’nda akar bir çeşme var

Serçe parmak kalınlığında suyu

Haram etmiş gece gündüz uykuyu

Akar da akar.Samsun’un evleri denize bakar

Sokakları yosun içinde.

Çaparlar, takalar, mavnalar

Bilyalar gibi suyun yüzünde

Bir iner bir kalkar.


İstanbul’dan bir yar sevdim Adamı günaha sokar.

Savaştepe köprüsünden geçen trenler Sel olur İzmir’e akar, İzmir’in denizi kız, kızı deniz Sokakları hem kız, hem deniz kokar.

Güneyde mis kokulu bir ağaç Yuvarlak yaprakları ince, Yaz gelip de güneş vurunca Dallarından bal akar.

Bu toprak bizim yurdumuzdur; Deli gönül yücesine çıkar. Bir üveyik olur ,uçar gider Ardahan’dan Edirne’ye Edirne’den Ardahan’a kadar. Bir gün kara bulutlar göklerimizde konaklamıştı

II Yaylılar gelip geçiyordu güneyden, Örtük kara perdeler sallanıyordu, Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen, Milletin yüreği kan ağlıyordu.

Askerler gelip geçiyordu güneyden, Yaralı, hasta, yorgun askerler. Akşam olmuştu, yurda toplanıyordu Sağ kalan yiğitler birer birer.

Analar haber soruyordu güneyden Tarlalar kadar, ırmaklar kadar durgun analar, Örtük kara perdeler sallanıyordu Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen Ama kalanlar anayurtta toplanıyordu.

III Gökyüzünde kara kara bulutlar Başımıza nerden geldiniz! Bizler konukseveriz ama Düşmanları sevmeyiz.

Gökyüzünde kara kara bulutlar! Harmanlar çürüdü yüzünden! Sizinle görecek işimiz yok Gidin üstümüzden!

Mavi değil artık denizlerimiz! Tarlalar sürülmez oldu! Sütü kesildi davarların! Öksüz kaldı bebelerimiz!

Gökyüzünde kara kara bulutlar Hayın mı hayın! Bir gün gelir hesabını sorarız Buralarda durmayın.

Ne bulutlar gitti, ne göklerden bir haber geldi. Bu seferde padişahlara seslendi.

IV Biz yoksul bir milletiz Gözlerimizde solgun ışıklar yanar. Nasılsa yenilmişiz bir kere Ama uzun sürmez o kadar!

Bir yüce umutları umut etmişiz kendimize Gerdeğe girmedik kızlar, tüy gibi çocuklar, Yiğitler, ihtiyarlar, Bu toprak için yaşıyoruz! Yol verin bize!

Bu toprak bizim yurdumuzdur! Deli gönül yücesine çıkar! Bir üveyik olur uçar gider. Ardahan’dan Edirne’ye Edirne’den Ardahan’a kadar.

Ne bulutlar gitti, ne padişahlardan bir haber geldi. Kemal Paşa derler bir yiğit vardı. Bu sefer de millet türkülerle Kemal Paşaya haber saldı.

V Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan! Savaş girer gibi yetiş bize! Yetiş bize, çöllerde bile olsan! İnanç doldur, güç doldur içimize! Bin kere yurdumuzu kurtaran! Bir görseydin ağlardın hâlimize! Kuşun kanadında türküler Kemal Paşanın gönlüne vardı, Cevabından önce kendi geldi.

VI Bir gemi yanaştı Samsuna sabaha karşı Selâm durdu kayığı, çaparı, takası, Selâm durdu tayfası Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman Duman değildi bu! Memleketin uçup giden kaygılarıydı. Samsun limanına bu gemiden atılan Demir değil! Sarılan anayurda Kemal Paşanın kollarıydı. Selâm vererek Anadolu çocuklarına Çıkarken yüce komutan Karadeniz’in hâlini görmeliydi. Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar Kalktı takalar, İzin verseydi Kemal Paşa Ardından gürleyip giderlerdi. Erzurum’a kadar. Bu ne inançtı ki, Kemal Paşa Atının teri kurumadan Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde

VII Bir selâm gibi gitti Erzurum’a, Bin selâm gibi geldi Sivas’a Erzurum’dan. Dağlar alçaldı yol vermeğe, Temizlendi ılkımından karından. Analar bacılar yola döküldü, Cephane taşıdı arkasından. Irmaklar suyundan faydalattı, Ağaçlar daldasından. Yer gök inledi bir yol daha Kurtuluş savaşından.

VIII Biz biliriz bizim işlerimizi İşimiz kimseden sorulmamıştır. Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle Başımız bir kere eğilmemiştir.

Kuzumuz var, yaylalarda meleşir, Çeşmemiz var, gece gündüz söyleşir. Yazımız var, pehlivanlar güreşir, Bu toprağa kimse girememiştir.

Davranı da deli gönül davranı! Kemal Paşa dinlemiyor fermanı! Anası, bacası, kızı kızanı Bizim gibi millet görülmemiştir. İnönü’de iki kılıç gibiydik düşmanla biz.

IX İnönü’de iki kılıç karşı karşıya Aşk olsun birinciye su veren kılıççıya!

İnönü’de iki kılıç karşı karşıya Aşk olsun birincinin yapıldığı çarşıya!

Birinci kılıca su veren usta Hakkı, yiğitliği, sevgiyi Bu kılıcın kabzasına işlemiş tek nakışta.

Birinci kılıçla dövüşen yiğit vur ki! Anandan emdiğin süt helal ola!

Birinci kılıçla dövüşen yiğit vur ki! Gelinler, çocuklar ağlamaya!

Birinci kılıçla dövüşen yiğit vur ki! Önü al önlüklü yüzü peçeli Hanım kızlar nişansız kalmaya!

Vur ki anam babam, vur ki kardaşım! Hayın düşman yurdumuza almaya!

X Bizim süvarimiz amma da ata biner! Ayağı yere değer, başı göğe değer.

Bizim piyademiz yola yeğin gider Bastığında toprağı ezer!

Bizim topçumuz narası hay babam hay! Gülleden beter.

Sağdıçlarım! Sizin gibi yiğitleri oldukça Bu millet yaşar.

Düşman koymuş meydanları kaçıyordu.

XI Kattı Kemal Paşanın ordusu düşmanı uğruna Pişman eti anasından doğduğuna. Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler, Veryansın etti topçu, Veryansın etti piyadeler.

Kattı Kemal Paşanın ordusu sürdü gitti, Yetiştikçe vurdu düşmana. Hayın düşman sarhoş gibi sallana sallana On beş günde İzmiri dar buldu, Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu. Kaçtı gemiler. Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı, Ahmetler, Bekirler, Aliler, Mahmutlar, Kâzımlar, İsmailler Peşlerinden yettiler, Diz çöküp Kordon boyuna Ta yürekten çekip tetiği Gemilere yaylım ateş ettiler. Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa! Atının teri kurumadan Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde.

XII Sana borçluyuz ta derinden! Çünkü yurdumuzu sen kurtardın, Hasta, yorgun düşmüştük, Yaralarımızı iyice sardın.

Yiğittin, inanç doluydun yapıcıydın, Sanatkârdın, denizler kadar engin; Kimsenin görmediğini görürdü Sevgiyle bakan gözlerin.

Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet Yüzyıllar boyunca geri kalmış; Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz Her yanından yaralar almış.

Dedin ki: Bir güzel savaşmalı Kurmak için yeniden; Bilgiyle, inançla, coşkunlukla “Öğün, çalış, güven!”

Sana borçluyuz ta derinden! Işığısın bu yurdun. Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize, Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun.

Hürriyeti sen yaydın içimize, Halkçıyız dedin halk içinden, İnançta hür yetiştirdin bizi, Borçluyuz sana ta derinden!

Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti, Bu milleti temiz ellerin. Sana borçluyuz ta derinden En büyüğü Mustafa Kemallerin!

XIII Davullar zurnalar dövende Biz seni hatırlarız.

Binip trene gezende Biz seni hatırlarız.

Önce adını öğrenir çocuklarımız Eli kalem tutup yazanda.

Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük! Kemal Paşa! Ölümsüz insan! Şanlı Atatürk!

Cahit KÜLEBİ

HİKÂYE


Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz!

Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz!

Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz!

Benim doğduğum köyleri Akşamları eşkıyalar basardı. Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz!

Benim doğduğum köylerde Kuzey rüzgârları eserdi, Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır Öp biraz!

Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin! Benim doğduğum köyler de güzeldi, Sen de anlat doğduğun yerleri, Anlat biraz!

Hasan İzzettin Dinamo kimdir?



1909’da Trabzon Akçaabat’ın Ahanda Köyü’nde doğdu. 20 Haziran 1989’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Babasının 1. Dünya Savaşı’nda şehit düşmesi üzerine Darüleytam’a yerleştirildi. 17 yaşına kadar orada kaldı. Sivas Öğretmen Okulu’nu bitirdi. Malatya ve Adıyaman’da iki yıl öğretmenlik yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü’ne girdi. Ama son sınıfta yasadışı siyasi eylemlere katılmakla suçlanıp tutuklandı ve 4 yıla hüküm giydi. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Cezaevinden çıktıktan sonra askerlik hizmetini yaparken bu kez “Yeni Edebiyat” dergisinde yayınlanan şiirleri nedeniyle suçlandı. Sıkıyönetim mahkemesince 1 yıl hapse mahkum edildi. 1950’den sonra fotoğrafçılık yaptı. Takma isimlerle görgü ve çocuk kitapları yazdı. 6-7 Eylül olaylarının ardından bir kez daha tutuklandı. 6 ay cezaevinde kaldı ve “suçsuz” bulunup salıverildi. Çeviriler yapıp özel dersler vererek hayatını kazandı.

İlk şiiri 1925 yılında Giresun’da çıkan “İzler” dergisinde yayımlandı. Ardından Servet-i Fünun ve Sivas’ta yayınlanan “Adım” dergisi şiirlerini yayınladı. İlk şiir ve düzyazılarından bir kısmını, iki arkadaşıyla birlikte Adsız Kitap isimli kitapta derledi. Başlangıçta hece ölçüsüyle şiirler yazdı. Daha sonra serbest vezne yöneldi. İlk şiirlerinde Faruk Nafiz Çamlıbel, sonrakilerde Nâzım Hikmet etkisi görülür. Şiirlerinde zengin bir çağrışım düzeniyle doğayı ve yaşamın çeşitli kesitlerini vermeyi, bir yandan da toplumsal gerçeği kavramak ister. Şiirlerini uzun bir süre kitaplaştırmadı. İlk şiir kitabı “Deniz Feneri” 1937’de basıldı.


Dinamo, gazeteci-yazar Alâettin Bahçekapılı ile evinde... (1970'ler...)

Hasan İzzettin Dinamo’nun Eserleri:

ŞİİR:

  • Deniz Feneri (1937)

  • Karacaahmet Senfonisi (1960)

  • Özgürlük Türküsü (1971)

  • Mapushanemden Şiirler (1974)

  • Sürgün Şiirleri (1975)

  • Gecekondumdan Şiirler (1976)

  • Çoban Şiirleri (1982)

  • Nazım’dan Meltemler (1989)

  • Tuyuğlar (1990)

ROMAN:

  • Kutsal İsyan (sekiz cilt, 1966-1968)

  • Ateş Yılları (1968)

  • Savaş ve Açlar (1968)

  • Kutsal Barış (yedi cilt, 1972-1976)

  • Öksüz Musa (1973)

  • Musa’nın Mapushanesi (1974)

  • Koyun Baba (1976)

  • Musa’nın Gecekondusu (1976)

  • Açlık (1982)

  • Türk Kelebeği (1981)

  • Adalet Sıtması (1983)

  • Anadolu’da Bir Yunan Askeri (1988)

ÖYKÜ:

  • Savaşta Çocuklar (1981)

ANI:

  • 6-7 Eylül Kasırgası (1971)

  • 2. Dünya Savaşı’ndan Edebiyat Anıları (1984)

  • TKP ve Aydınlar (1989)

ÖDÜLLERİ

  • 1977 Orhan Kemal Roman Armağanı, Kutsal Barış ile

104 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page