Bugün 5 Ocak. Türk sinemasının duayenlerinden Münir Özkul'un, Ünlü mimar, gazeteci, yazar Aydın Boysan'ın, şair,yazar Arif Nihat Asya'nın, dünya şampiyonu güreşçi Hamit Kaplan'ın ve karikatürist Ramiz Gökçe'nin ölüm yıldönümleri.
Bugün aynı zamanda terör örgütü militanlarına karşı koyarken şehit edilen polis memuru Fethi Sekin ve adliye çalışanı Musa Can'ın da ölüm yıldönümü.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Münir Özkul kimdir?
Türk tiyatro ve sinema oyuncusu. Türk tiyatro ve sinema tarihine damgasını vurmuş önemli isimlerden biridir. İsmail Dümbüllü'den devraldığı ünlü "kavuk"la tiyatro sahnelerindeki başarısını; canlandırdığı "Yaşar Usta", "Turşucu Yaşar" ve "Kel Mahmut" gibi karakterlerle de sinema oyunculuğundaki ustalığını gözler önüne sermiştir. Türk sinema tarihinde özellikle, karakter oyunculuğunda başta gösterilen isimler arasındadır. Münir Özkul, 15 Ağustos 1925 tarihinde İstanbul'un Bakırköy semtinde, eski Osmanlı paşalarından birinin torunu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlarda tiyatroya merak salmış olan Özkul, İstanbul Erkek Lisesi'ndeki eğitiminin ardından oyuncu olmaya karar vererek gözünü sahnelere dikti. O zamana kadar yaşamını sürdürdüğü ve aşinası olduğu Bakırköy'de bulunan Halkevi'nde oyunculuğa adım attı. İlk amatör sahne deneyimlerini burada 1940 yılında gerçekleştiren Özkul, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda bir süre oynadıktan sonra Ankara Devlet Tiyatrosu'na geçti. Ardından da, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuk kariyerine devam etmeye başladı ve artık bağımsız çalışabilecek düzeye geldiğine kanaat getirerek, özel sektöre geçiş yaparak 1948 yılında Ses Tiyatrosu'nda sergilenen oyunlarda rol almaya başladı. Ancak buradaki çalışması uzun soluklu olamadı ve hemen ardından yine özel bir tiyatro olan Küçük Sahne'ye geçti. Küçük Sahne, genç oyuncunun kariyerinin yükselişinde bir dönüm noktası oldu. Çünkü, ilk defa önemli bir oyunda rol alma şansı doğdu. Sadri Alışık, Nevin Akkaya, Şükran Güngör ve Cahit Irgat gibi güçlü oyuncularla, yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul'un yaptığı ve Steinback'in aynı adlı romanından tiyatroya uyarlanan "Fareler ve İnsanlar"da oynadı. Yeteneği Musin Ertuğrul'un gözünden kaçmayan Özkul, Küçük Sahne'de ayrıca, "Yarış", "Onikinci Gece", "Aşağıdan Yukarı" ve "Karışık İş" gibi başarılı oyunlarda da yer aldı. 1960 yılında arkadaşlarının isteği doğrultusunda Aksaray Bulvar Tiyatrosu'nu kurdu ve oyunlar sergilemeye başladı. 1962'de Bulvar Tiyatrosu, Münir Özkul Tiyatrosu adını alır. Tiyatro sahnelerinden "tesadüfen" film setlerine geçişi 40'lı yılların sonuna denk düşen Özkul, askerliğini yaptığı dönemde, "Vatan ve Namık Kemal" adlı filmde yönetmen asistanlığı yapan arkadaşı Sırrı Gültekin'i ziyaret için Yeşilçam'a gittiği birgün ilk defa bir filmde figüran olarak rol aldı. Üniformalı bir figüran arayışı içinde olan arkadaşının ricasını kırmayarak, biraz da komik bir anı olsun diye kamera karşısına geçti ve rol aldığı 400'ün üzerinde filmle, Türk sinemasına damgasını vuran önemli karakter oyuncuları arasına girmesini sağlayacak sinema serüveni böylece başlamış oldu. Münir Özkul, 1949 yılında ilk kez rol aldığı film "Vatan ve Namık Kemal"dir. Vatan ve Namık Kemal filminde "soldan sekizinci asker" rolüyle figüran olarak başlar sinemaya. Ardından 1951 yılında, senaryosu İhsan Koza ile Nazım Hikmet tarafından yazılan ve Vedat Ar'ın yönetmenliğinde çekilen "Üçüncü Selim'in Gözdesi" adlı bir İpek Film yapımında yer aldı. Hemen ardından, 1951'de, yine birer İpek Film yapımı olan "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" ile "Lale Devri"nde yardımcı oyuncu olarak kamera karşısına geçen Özkul, aynı yıl, Muhsin Ertuğrul'un yönetmenliğinde çekilen "Evli mi Bekar mı" ve Baha Gelenbevi'nin yönettiği "Barbaros Hayrettin Paşa" adlı filmlerde başrol oynadı. Yabancı sinemanın tipik karakterlerinden etkilenen Türk sinemasında, Burhan Felek tarafından Lorel-Hardi ikilisinin kendi kültürümüze uyarlanmasıyla dönüştüğü Edi-Büdü ikilisinin 1952 yılında sinemaya aktarılmış versiyonu olan "Edi ile Büdü Tiyatrocu" ve "Edi ile Büdü" filmlerinde Vasfi Rıza Zobu ile birlikte rol alan Özkul, artık sinema çevrelerinde adını duyurmaya, halktan büyük ilgi görmeye başlamıştı. İlk yıllarında genellikle İpek Film yapımlarında yer alan oyuncu, çoğu zaman komedi türü filmlerde rol aldı ve özellikle mimikleriyle, samimi tavırlarıyla halk tarafından kısa sürede benimsendi. Ancak asıl başarısını Arzu Film yapımlarıyla yakaladı. 1953 yılında, Muhsin Ertuğrul'un yönettiği "Halıcı Kız" filminde yer aldıktan sonra kariyerinin önü iyice açıldı. Aynı yıl, fantastik bir komedi olan ve senaryosu yine İhsan İpekçi ile Nazım Hikmet tarafından yazılan "Balıkçı Güzeli/1002. Gece" ve ardından, 1956'da çekilen "Kalbimin Şarkısı" adlı duygusal film ile karakter oyunculuğuna doğru yönelişe geçen Özkul, "Miras Uğrunda" ve Zeki Müren'in başrolünü oynadığı "Altın Kafes" ile oyunculuk gücünü ortaya koyarak; dram, duygusal, komedi gibi farklı türlerde her kalıba girebilen bir oyuncu olduğu kanısını pekiştirmeye başladı. Sinema çalışmalarının yanı sıra, gönül verdiği tiyatro sahnelerini de bırakmayan Özkul, 1957 yılında Devlet Tiyatroları'nın yönetmenliğine getirildi. Sanat kariyerinde adeta bir atılım olarak değerlendirilebilecek bu gelişmenin ardından, Küçük Sahne'yi terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, sanatçının profesyonel oyunculuğa adım attığı Küçük Sahne'nin, ustasını kaybetmesiyle birlikte daha fazla tutunamayarak dağılmasına neden oldu. 1960 ile 1970 yılları arasında kırkın üzerinde filmde rol alan Özkul, daha önce Atlan Karındaş'la birlikte tiyatro sahnesine de aktardığı ve oyunun inanılmaz başarısı sonucunda, 1971 yılında Türk tiyatro ve ortaoyunu üstadı İsmail Dümbüllü'den "ortaoyuncular kavuğu"nu devralmasını sağlayan, Sadık Şendil'in yazdığı "Kanlı Nigar" adlı muhteşem eserin sinema versiyonunda da yer aldı. 1968 yılında, Ülkü Erakalın'ın yönetmenliğinde çekilen filmde, Belgin Doruk ve Selma Güneri'yle birlikte rol aldı. Türk sinemasının en verimli dönemlerinden olan 70'li yıllara gelindiğinde, geniş bir oyuncu kadrosuna sahip, aile filmlerinde rol almaya başlayan Özkul, özellikle Adile Naşit'le iyi bir ikili oluşturdu ve bu ikili halk tarafından da çok sevildi; benimsendi. Yakışıklı olmasa da, hatta çirkince bir yüze, uzun ve ince bir fiziğe sahip olsa da birkaç filmde jön rollerde yer alan ve hiçbir zaman kötü rollere yakıştırılamayan Özkul, özellikle bu yıllarda Türk sinemasının klişe konularında "fakir ama gururlu", iyi kalpli, babacan karakterleri canlandırdı. Münir Özkul, 1972 yılında, başrollerini Hülya Koçyiğit ile Tarık Akan'ın paylaştığı "Sev Kardeşim" adlı Ertem Eğilmez filmindeki başarılı performansıyla, Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülüne layık görüldü. 70'li yıllarda, Ertem Eğilmez imzalı filmlerde unutulmaz rollere hayat veren, ağlatan duygusal replikleri o etkileyici sesiyle Türk izleyicisinin hafızasına kazıyan Özkul, "Neşeli Günler", "Mavi Boncuk", "Aile Şerefi", "Gırgıriye" serileri, "Gülen Gözler" ve "Bizim Aile" gibi filmlerle karakter oyunculuğundaki ustalığını ortaya koydu. Sanatçının unutulmaz rolleri arasında zirveyi ele geçirense, "Hababam Sınıfı" seri fimlerinde canlandırdığı, disiplinli, ancak yufka yürekli öğretmen "Kel Mahmut" karakteri oldu. Öyle ki, bu tipleme neredeyse adını aşarak sanatçının lakabı haline geldi ve bu şekilde anılmaya başlandı. 80'li yıllarda duraklama dönemine giren Yeşilçam'da video filmlerine yönelişi izleyen Özkul, bu dönemde kalitesi düşük birtakım sinema ve video filmlerinde rol aldı. Ardından, tek televizyonlu dönemin sonlarına doğru dizi çekimlerinin artış göstermesiyle birlikte, 1987 yılında TRT'de yayınlanmak üzere çekilen "Uzaylı Zekiye" adlı dizi için kamera önüne geçti. Bu dizinin ardından birkaç filmde daha rol alan ünlü oyuncu, içkiye olan düşkünlüğünün de etkisiyle sağlığı ile ilgili sorunlar yaşamaya başladı ve özel projeler dışında herhangi bir çalışma yapmadı. Hayatının önemli bir kısmını alkolle savaşarak geçirdi. 1990'lı yılların ortasında alkolü tamamen bıraktı. 1995 yılında, Kemal Sunal'la birlikte, "Şaban ile Şirin" adlı filmde yer aldı. 90'lı yılların ikinci yarısında, bilhassa özel televizyon kanallarının sayısı artış gösterdikçe, Yeşilçam'a olan rağbet azalmış; televizyon ekranlarına yönelik çalışmalar; özellikle de dizi yapımları ön plana çıkmıştı. Ancak bu furyadan kendini uzak tutan Özkul, 1996'da, izleyiciden büyük ilgi gören ve senaryosu Kandemir Konduk tarafından yazılan "Ana Kuzusu" adlı dizide Perihan Savaş ve Ayşen Gruda ile birlikte rol aldı. Aynı yıl, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle, jübilesini yaparak tiyatro sahnelerine veda etti. Yaşamı boyunca pekçok tiyatro ve sinema yapımında emeği geçmesine rağmen, zaman zaman ciddi maddi zorluklar içine girmiş olan Özkul'a, bu geceden elde edilen gelirle bir ev alındı. Yine 1996 yılında, Veli Çelik'in yönetmenliğinde çekilen televizyon filmi "Ay Işığında Saklıdır"da, Aydan Şener ve Toprak Sergen'le birlikte yer aldı. Ardından, 1998 yılında, Hamdi Alkan'ın "Reyting Hamdi" adlı televizyon eğlence programında, kısa bir süre için Yarmagül tiplemesinin dedesi rolünü canlandırdı. Sanat yaşamı boyunca 400'e yakın sinema filminde ve sayısını kendisinin bile tam olarak bilmediği sayıda tiyatro oyununda rol alan Münir Özkul adına, 26 Mart 2005 tarihinde İstanbul Beylikdüzü Academia Center içerisinde "Münir Özkul Sahnesi" açılmıştır. İçkiye düşkünlüğüyle bilinen sanatçı, özel hayatında da inişli çıkışlı bir seyir izleyerek dört evlilik gerçekleştirmiştir. İlk evliliğini Şadan Hanım'la yapan Özkul, kısa süren bu birlikteliğin ardından Suna Selen ile hayatını birleştirmiş ve bu evlilikten Güner (d. 1 Şubat 1966) adında bir kızı olmuştur. Kızları sekiz yaşındayken, 1974 yılında çift boşanma kararı almıştır. Sonrasında Özkul, Tophaneli Örümcek Yaşar lakabıyla anılan Yaşar Hanım'la üçüncü evliliğini gerçekleştirmiş; ancak bu da uzun sürmemiştir. Son olarak, halen yaşamını birlikte sürdürdüğü Umman Hanım ile evlenmiştir. Mankenlik ve CNN Türk'te televizyon programcılığı yapan kızı Güner Özkul'un girişimiyle, 2005 yılında, sanatçıyı birçok yönden ele alan ve yaşamının bir dönemine farklı şekillerde tanıklık etmiş kişilerin kaleme aldığı yazılardan derlenmiş, "Aktör Dediğin Nedir Ki? / Münir Özkul Kitabı" adlı bir kitap yayımlanmıştır. 1998 yılında, T.C. Kültür Bakanlığı, Münir Özkul'a Devlet Sanatçısı ünvanını vermiştir. Özkul, İsmail Dümbüllü'den aldığı ünlü kavuğu, 1989 yılında tiyatro oyuncusu Ferhan Şensoy'a devretmiştir. 1991 yılında ise, en önemli tiyatro ödülleri arasında gösterilen, Dümbüllü Ödülü'ne layık görülmüştür. 8 Nisan 2007 tarihinde, Mizah Üretenler Derneği, Karikatürcüler Derneği ve Bakırköylü Sanatçılar Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen "II. Mizah Ödülleri" töreninde, Münir Özkul Özel Ödülü, ünlü tiyatrocu Nejat Uygur'a verilmiştir. 2003 yılından bu yana Demans hastalığı ile yaşayan Münir Özkul, evinden dışarıya çıkmak ve kimseyle görüşmek istemiyor. Hastalığı yüzünden geçmişe dair birçok şeyi hatırlamıyor ve ölen arkadaşlarının yaşadıklarını sanıyor. 1 Nisan 1996'da Atatürk Kültür Merkezi'nde Münir Özkul için düzenlenen veda töreninde, jübilesini yaparak tiyatro sahnelerine veda etti. Gecenin sonunda Münir Özkul sahneye geldi ve artık onunla özdeşleşmiş tiradı okudu: "Aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz bu hoş kubbede bir hoş seda olarak kalır. (...) Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır durur sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perdeee!" 2015 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Yönetmeliği kapsamında, sinema alanında ödüllendirildi.
Oynadığı Tiyatro oyunlarından bazıları : Fareler ve İnsanlar Karakolda Yarış Sevgili Gölge Hamlet Kanlı Nigar Yorgun Matador Keşanlı Ali Destanı Sersem Kocanın Kurnaz Karısı Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu İbişin Rüyası Arpa Ambarı Toreadorlar Valsi Aşk Aşk Aşk Çayhane Soyut Padişah İstanbul'u Satıyorum Hababam Sınıfı FİLMOGRAFİSİ: Reyting Hamdi (Sipahi Dede) (TV Dizisi) (1998) Ay Işığında Saklıdır (1996) Nasreddin Hoca (1993) Al Dudaklım (1993) Arabesk (1988) Acı Gurbet (1988) A Ay (1988) Afife Jale (1987) Kuşatma 2 / Şok (1987) Aile Pansiyonu (1987) Günah (1987) Kadersiz Kullar (1987) Yaşamaya Mecburum (1987) Yıllar (1987) Uzaylı Zekiye (1987) Otobüs Yolcuları / İhsaniye - Karasu (1987) Ana Kucağı (1986) Kızlar Sınıfı Tatilde (1986) Babalar da Ağlar (1986) Dayak Cennetten Çıkma (1986) Elmayı Kim Isırdı (1986) Milyarder Mahmut (1986) Büyük Günah (1985) Ya Ya Ya Şa Şa Şa (1985) Deliye Hergün Bayram (1985) Çalınan Hayat (1985) Duyar Mısın Feryadımı (1985) Sarı Öküz Parası (1985) Şaşkın Gelin (1984) Geçim Otobüsü (1984) Çaresizim (1984) Kızlar Sınıfı (1984) Gırgıriyede Büyük Seçim (1984) Şaşkın Ördek (1983) Dostlar Sağolsun (1983) İlişki (1983) Gırgıriyede Cümbüş Var (1983) Gazap Rüzgarı (1982) Bir Yudum Mutluluk (1982) Islak Mendil (1982) Ağlayan Gülmedi mi? (1982) Altın Kafes (1982) Buyurun Cümbüşe (1982) Talih Kuşu (1982) Adile Teyze (1982) Şıngırdak Şadiye (1982) Görgüsüzler Muratın amcası (1982) Beni Unutma Fıratın babası (1982) Deliler Koğuşu (1981) Bizim Sokak (1981) Gırgıriyede Şenlik Var (1981) Gırgıriye Emin (1981) Banker Bilo (1980) İbişo (1980) Erkek Güzeli Sefil Bilo (1979) Gelinciklerim (1979) Aşkın Gözyaşları (1979) İbiş in Rüyası Nahit (1979) Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor (1978) Neşeli Günler Kazım (1978) Cennetin Çocukları Hasan (1977) Gülen Gözler Yaşar (1977) Hababam Sınıfı Tatilde (1977) Aşk Dediğin Laftır (1976) Aile Şerefi Rıza (1976) Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976) İşte Hayat (1975) Gülşah (1975) Bizim Aile / Merhaba (1975) Hababam Sınıfı (1975) Gece Kuşu Zehra (1975) Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı Kel Mahmut (1975) Beş Milyoncuk Borç Verir Misin Münir (1975) Hasret (1974) Beş Tavuk Bir Horoz (1974) Gariban (1974) Mavi Boncuk Baba (1974) Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1974) Salak Milyoner Mehmet Çavuş (1974) Niyet Rıfkı (1973) Çulsuz Ali (1973) Izdırap (1973) Şaban İstanbul'da (1973) Kaynanam Kudurdu (1973) Oh Olsun Burhan (1973) Yalancı Yarim Derviş (1973) O Ağacın Altında (1972) Üç Sevgili (1972) Karamanın Koyunu (1972) Ver Allahım Ver (1972) Yiğitlerin Kaderi (1972) Tatlı Dillim (1972) Sev Kardeşim (1972) Senede Bir Gün (1971) Kezban Paris'te (1971) Son Hıçkırık Ferhat (1971) Bebek Gibi Maşallah (1971) Beklenen Şarkı (1971) Solan Bir Yaprak Gibi (1971) Donkişot Sahte Şövalye (1971) Yedi Kocalı Hürmüz (1971) Beyoğlu Güzeli (1971) Aşk Uğruna (1971) Beyaz Kelebekler (1971) Gönül Hırsızı (1971) Hayatım Senindir (1971) İbiş Gangsterlere Karşı (1971) İşte Deve İşte Hendek (1971) Kadifeden Kesesi (1971) Tophaneli Murat (1971) Ayşecik Ve Sihirli Cüceler Rüyalar Ülkesinde (1971) Aşk Hikayesi (1971) Hayat Sevince Güzel (1971) Tatlı Meleğim (1970) Kara Dutum (1970) Bütün Aşklar Tatlı Başlar (1970) Kalbimin Efendisi (1970) Yuvasız Kuşlar (1970) Yumruk Pazarı (1970) Ali İle Veli (1970) Allı Yemeni (1970) Berduş Kız (1970) Dikkat Kan Aranıyor (1970) Dönme Bana Sevgilim (1970) Yavrum (1970) Küçük Hanımefendi (1970) Şoför Nebahat (1970) Son Kızgın Adam Mavi (1970) Hayatım Sana Feda (1970) Seven Ne Yapmaz (1970) Arım, Balım, Peteğim (1970) Sevgili Babam (1969) Boş Çerçeve (1969) Uykusuz Geceler (1969) Gelin Ayşem (1969) Nisan Yağmuru (1969) Sevdalı Gelin (1969) Ayşecik'le Ömercik (1969) Fakir Kızı Leyla (1969) Bana Derler Fosforlu (1969) Nilgün (1968) Artık Sevmiyeceğim (1968) Kanlı Nigar (1968) İstanbul'da Cümbüş Var (1968) Kara Gözlüm Efkarlanma (1968) Yayla Kartalı (1968) Urfa İstanbul (1968) Kalbimdeki Yabancı (1968) Çifte Tabancalı Damat (1967) Elveda (1967) Sürtüğün Kızı (1967) Yaşlı Gözler (1967) Bir Millet Uyanıyor (1966) Denizciler Geliyor (1966) Ben Bir Sokak Kadınıyım (1966) Aşkın Kanunu (1966) Seni Sevmiyorum (1966) Fakir Bir Kız Sevdim Kaptan (1966) Kan Gövdeyi Götürdü (1965) Senede Bir Gün (1965) Kart Horoz (1965) İnatçı Gelin (1965) Bilen Kazanıyor (1965) Seveceksen Yiğit Sev (1965) Şoför Nebahat Bizde Kabahat (1965) Şekerli Misin Vay Vay (1965) Yalancının Mumu (1965) Cezmi Band 007.5 (1965) Gönül Kuşu (1965) Dokunma Bozulurum (1965) Kahreden Kurşun (1965) Bir Bahar Akşamı (1961) Yumurcak (1961) Yaman Gazeteci (1961) Taş Bebek (1960) Gurbet (1959) Altın Kafes (1958) İftira (1958) Miras Uğrunda (1956) Kalbimin Şarkısı (1956) Bir Aşk Hikayesi (1955) Tuş / Bir Aşk Hikayesi (1955) Balıkçı Güzeli / 1002. Gece (1953) Edi İle Büdü (1952) Edi İle Büdü Tiyatrocu (1952) Barbaros Hayrettin Paşa (1951) Evli Mi Bekar Mı (1951) Lale Devri (1951) Yavuz Sultan Selim Ve Yeniçeri Hasan (1951) Üçüncü Selim'ın Gözdesi (1951) Vatan ve Namık Kemal (1949)
Aydın Boysan kimdir?
17 Haziran 1921’de İstanbul’da doğan mimar ve gazeteci olan Aydın Boysan, Öğretmen Nevreste Hanım ile muhasebeci Esat Boysan’ın çocuğu olarak dünyaya geldi. 1939 yılında Pertevniyal Lisesi’ni, 1945’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdi. Mesleğini 1999’a kadar ara vermeden sürdürdü. Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer aldı; yönetim kurulu üyesi, ilk genel sekreteri ve İstanbul şube başkanı oldu. 1957-1972 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders verdi. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandı. Kendi kitaplarını basmak için Bas Yayınları’nı kurdu (1984-1993). Aralıksız olarak on yıl Hürriyet ve üç yıl Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 5 Ocak 2018'de aramızdan ayrıldı.
(Soldan) Refik Durbaş, Aydın Boysan, Alâettin Bahçekapılı
MİMARLIK KARİYERİ BOYUNCA TASARLADIĞI YAPILAR
Hakkâri vilâyet konağı (ilk projesi). Hürriyet Medya Towers, Güneşli, İstanbul. Sütlüce’deki Arçelik binası. Arçelik Çayırova Fabrikası, İstanbul, 1967 Nasaş Alüminyum Tesisleri, Gebze-Kocaeli[3] Turistik Otel Termal, Uludağ-Bursa Eczacıbaşı binası (Şimdi yıkıldı, yerinde Kanyon Alışveriş Merkezi var). İpekkağıt Karamürsel yapısı. Orhangazi Döktaş binası. Çorlu Aymar binası. Mimar Sinan Üniversitesi Kültür Merkezi. Çatalca'daki Nesin Vakfı binaları restorayonu.
AYDIN BOYSAN’IN KİTAPLARI
Mizah Paldır Güldür Yangın Var Umut Simit Yalan Oldu mu Ya! Fısıltı Dostluk Aldanmak Söylesem Bir Türlü Dünyayı Severek Yollarda Uzaklardan Yıl 2046 Uzay Anıları İstanbul Esintileri Leke Bırakan Gölgeler Yaşama Sevinci Sev ve Yaşa Damlalar Zaman Geçerken Aynalar Yüzler ve Yürekler Felekten Bir Gün İstanbul'un Kuytu Köşeleri Neşeye Şarkı Nereye Gitti İstanbul? Merak Uyanınca Uzun Yaşamanın Sırrı Hayat Tatlı Zehir Ayıp Olmadan Şerefe Binbir Yaşam Sahnesi Yıldızlardan Bile Uzaklarda Bir Ömür yetmiyor Ne Hos Zamanlardi
Arif Nihat Asya kimdir?
7 Şubat 1904 tarihinde İstanbul'un Çatalca ilçesinde dünyaya gelen ve Bayrak şiiriyle bilinen Türk şair, öğretmen ve siyasetçidir.
Henüz bebekken babası veba hastalığından ölmüştür ve annesi de yeni bir evlilik yapıp Filistin'e gitmiştir. Annesiz ve babasız kalan Arif Nihat Asya, akrabaları tarafından büyütülmüştür.
Eğitim hayatını sırasıyla Örçünlü Köy Mektebi, Gülşen-i Maarif Rüştiyesi, Darü'l-Muallimin-i Aliye okullarından mezun olarak tamamlamıştır.
1928'de mezuniyetinin ardından edebiyat öğretmeni göreviyle Adana'ya tayini çıkmış, Adana Kız ve Erkek Lisesi'nde bir süre öğretmenlik ve idarecilik yapmıştır.
1933'te Adana'da Ahmet Remzi Akyürek ile tanışarak Mevlevilikte şeyhlik makamına kadar yükselerek tasavvufi şiirler kaleme aldı. 1940 yılında Adana'nın düşman işgalinen kurtuluşunun kutlandığı tören için Bayrak şiirini yayınlamıştı ve kendisinin tüm Türkiye tarafından tanınmasını sağlamıştı.
Malatya Lisesi'ne müdür olarak atanan Arif Nihat Asya, müdürlük görevi esnasında Hasan Ali Yücel ile sert bir tartışma yaşamıştır ve bunun üzerine huzursuz olarak edebiyat öğretmeni olarak Adana Erkek Lisesi'ne dönüş yapmıştır.
1950'deki Türkiye seçimlerinde Demokrat Parti'den aday oldu ve seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Bir dönem sürdürdüğü milletvekilliği görevini dönem sonu bırakarak politika defterini kapadı ve yeniden edebiyat öğretmenliğine döndü.
Eskişehir Lisesi'nde bir süre öğretmenlik yaptı ve ardından 1955'te Ankara Gazi Lisesi'ne geçiş yaptı. Aynı zamanda iki yıl boyunca Kıbrıs'ta Lefkoşa Erkek Lisesi'nde görev aldı. 1962'de Ankara'ya dönen Arif Nihat Asya, Gazi Lisesi'nden emekli oldu.
Emekliliğinin ardından İstanbul'da Yeni İstanbul ve Babıali'de Sabah adlı gazetelerde yazılar yazdı. 1974 yılının Aralık ayı sonunda hastalandı ve hastaneye yatırıldı. Tedavi gördüğü sırada 5 Ocak 1975'te hayata gözlerini yumdu.
BAYRAK ŞİİRİ
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, Işık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selâmlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver. Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düştüğümüz gün Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı Yüksek yerlerde açan çiçeğim. Senin altında doğdum. Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yer yüzünde yer beğen! Nereye dikilmek istersen, Söyle, seni oraya dikeyim!
AĞIT ŞİİRİ
Ağlayın, parmakları nur Sularından kınalı kızlarım Ağlasın Meraga göklerinden Meraga'ya bakıp yıldızlarım
Yollara Kürşadlar uzanmış ölü Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü Yiğitlerim uyur gurbet ellerde Kimi Semerkant'ta bekler beni Kimi Caber'de
Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok Ben nasıl varım? Ağla ey Tanrı dağlarından İndirilmiş Tanrım
Şu yakın suların Kolu neden bükülmez Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin Benden doğar, bana dökülmez?
Ben ki ateşle konuşurdum.selle konuşurdum İdil'le Tuna'yla Nil'le konuşurdum ''Sangaryos''u ''Sakarya'' yapan ''İkonyom''u ''Konya'' yapan Dille konuşurdum
ANNE ŞİİRİ
İlk kundağın Ben oldum, yavrum; İlk oyuncağın Ben oldum.
Acı nedir Tatlı nedir... bilmezdin Dilin damağın Ben oldum. Elinin ermediği Dilinin dönmediği Çağlarda, yavrum Kolun kanadın Ben oldum Dilin dudağın Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye Gördüklerini Sakladım gözlerden Gülücüklerini... Tülün duvağın Ben oldum!
Artık isterlerse adımı Söylemesinler bana 'Onun Annesi' diyorlar... Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini İki etmiyeyim diye Öyle çırpındım ki Ve seni öyle sevdim sana O kadar ısındım ki Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim Gün oldu kırdın... İncinmedim; İlk oyuncağın Ben oldum.. Yavrum Son oyuncağın Ben oldum...
Layık değildim Layık gördüler Annen oldum yavrum Annen oldum!
Hamit Kaplan kimdir?
Amasya'nın Hamamözü ilçesinde 20 Eylül 1934 yılında dünyaya gelen Hamit Kaplan, antrenör Adil Cindemir'in hocalığında genç yaşında minder güreşlerine başladı. 1965'e kadar katıldığı ulusal ve uluslararası müsabakalarda,geçilmesi zor başarılara imza attı. 1965'te güreşi bırakan ve ticarete atılan Kaplan, 5 Ocak 1976'da Çorum yakınlarında geçirdiği kaza sonucu 42 yaşında yaşamını yitirdi.
Efsane sporcunun kariyerinde elde ettiği bazı şampiyonluklar şöyle: “1954 Balkan Şampiyonası (grekoromen), 1955 Akdeniz Oyunları Barcelona (grekoromen), 1956 Uluslararası Budapeşte (grekoromen), 1956 Dünya Şampiyonası İstanbul (serbest), 1956 Melbourne Olimpiyat Oyunları (serbest), 1957 Dünya Şampiyonası (serbest), 1957 Dünya Şampiyonası İstanbul (serbest), 1958 Balkan Şampiyonası (serbest), 1959 Dünya Şampiyonası Tahran (serbest), 1959 Akdeniz Oyunları Beyrut (serbest) ve 1960 Dünya Şampiyonası Budapeşte (serbest).”
Sporcunun ayrıca uluslararası 10 müsabakada ikinciliği, 4 müsabakada da üçüncülüğü bulunuyor.
Ramiz Gökçe kimdir?
Karikatürist. (İstanbul 1900 – ay. y. 1952).
Ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladı. Öğrencilik yıllarında ilk karikatürü Şeytan dergisinde yayımlandı (1916). Daha sonra yaşamını çizerlikle kazanan sanatçı, Karikatür, Yedigün, Akbaba, Karagöz, Yeni Sabah gibi dergi ve gazetelerde çizdi. Peri, Mizah ve Salon dergilerini çıkardı. Alfabe’yi resimledi. Yarattığı Tombul Teyze, Sıska Dayı, Çömez tipleriyle tanındı.
Fethi Sekin kimdir?
Fethi Sekin, 1973'te Elazığ'ın Baskil ilçesine bağlı Doğancık köyünde doğdu.
Lise eğitimi sonrası girdiği Samsun 19 Mayıs Polis Meslek Yüksekokulundan 1995'te mezun olan Sekin, polisliğe Kilis'te başladı. Buradaki görevinin ardından 1999'da Bingöl'e tayini çıkan Sekin, kentte 3 yıl görev yaptıktan sonra 2002'de İzmir'de görevlendirildi.
Tüm Türkiye'ye adını "kahraman" olarak duyuracağı İzmir'de 15 yıl görev yapan Sekin, evli ve 2 çocuk babasıydı.
Teröristlerin planını bozdu
İzmir Adliyesi'ne saldırı planlayan PKK'lı 2 terörist, patlayıcı yüklü otomobille 5 Ocak 2017'de saat 16.00 civarında adliye önüne geldi.
Sürücü koltuğundaki terörist, aracın direksiyonunu kırıp otomobiliyle İzmir Adliyesi C Kapısı önünde bulunan polis memuru Oğuzhan Batuhan Atik'e çarptı. Planları dahilinde olmadığı anlaşılan bu olayla panikleyen teröristler, eylemi gerçekleştirmek için araçtan inip yaya olarak uzaklaştı.
Caddenin karşısına geçen teröristler, bomba yüklü otomobili patlattı. Patlama sesi üzerine bölgede görevli polis memuru Fethi Sekin, teröristlerle çatışmaya girdi. Teröristlerden birini etkisiz hale getiren Sekin, diğer teröristin bir aracın arkasından açtığı ateş sonucu şehit oldu.
Fethi Sekin'i şehit eden terörist de polisler tarafından etkisiz hale getirildi.
"Fethi Sekin" adı, ülkenin dört bir yanında yaşatılıyor
Kahramanlığın sembol ismi Fethi Sekin, 7 Ocak 2017'de memleketi Elazığ'ın Baskil ilçesine bağlı Doğancık köyünde son yolculuğuna uğurlandı.
Hain saldırının ardından adliyeye gelen İzmirliler, Türk bayraklarıyla teröre karşı birlik mesajı verdi. Adliye önünde saldırı ve çatışmanın yaşandığı İslam Kerimov Caddesi'nin ismi, "Şehit Polis Fethi Sekin Caddesi" olarak değiştirildi.
Yurt genelinde birçok yere şehit polisin adı verildi, böylece Fethi Sekin ismi ölümsüzleştirildi. Türkiye çapında birçok spor organizasyonu Fethi Sekin anısına yapıldı.
Memleketi Elazığ'daki şehir hastanesine ve İzmir'deki bir okula da adı verilen Sekin'in ismi, cadde ve sokaklardan parklara, okullardan kütüphanelere kadar birçok yerde yaşatılıyor.
Musa Can kimdir?
Şehit Musa Can ise 1969 yılında Tokat'ın Turhal ilçesine bağlı Çayıraltı köyünde doğdu.
Evli ve 3 çocuk babası olan Can, daha önce çalıştığı kurumun kapatılması sonrası İzmir Adliyesinde görev yapmaya başladı.
Can, 12. Asliye Ceza Mahkemesinde olaydan 5 yıl önce çalışmaya başladı, emekliliğine kısa bir süre kala İzmir Adliyesi C kapısı önündeki terör saldırısında, silah seslerini duyması üzerine camdan bakarken bir kurşunun isabet etmesi sonucu şehit oldu.
Can'ın cenazesi 7 Ocak 2017'de Uzundere Cemevi'nde düzenlenen törenin ardından Uzundere Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Bombayı getirdiği öne sürülen sanıklar yargılandı
İzmir Adliyesi C Blok girişinde 5 Ocak 2017'de bombalı araç ve uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda 2 örgüt mensubu etkisiz hale getirilmiş, teröristlerle çatışmaya giren trafik polisi Fethi Sekin ile adliye çalışanı Musa Can şehit olmuş, 19 kişi yaralanmıştı.
Olayda kullanılan otomobili temin eden ve 1 Ocak 2017'de Hakkari Esendere Sınır Kapısı'ndan yurt dışına çıktığı belirlenen Abdulkahar Karasaç ile irtibatı olduğu öne sürülen İsa Zorlu yakalanmış, hakkında dava açılan Zorlu ilk duruşmada tahliye edilmişti.
Saldırıda kullanılan mühimmatları, saldırıdan 6 ay önce Mardin'den İzmir'e taşıdığı ve teröristlere teslim ettiği öne sürülen Delil Hıso da Suriye'de yakalanarak Türkiye'ye getirilmişti.
Hıso hakkında hazırlanan iddianamede, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" ve "kamu görevlisini kasten öldürmek" suçlarından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmişti. Sanık için ayrıca 19 kez "kasten yaralama", 24 kez "patlayıcı madde kullanarak mala zarar vermek" ve 1 kez de "kamu malına zarar vermek" suçlarından cezalandırılması talep edilmişti.
Mahkeme heyeti, sanık Hıso'nun adliye saldırısına dahil olduğuna dair bir delil elde edilemediği gerekçesiyle bu olaya ilişkin suçlardan beraatine karar vermişti.
Heyet, sanığın savunmaları dikkate alınarak silahlı terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan YPG güdümünde eylem ve faaliyetlerde bulunduğuna kanaat getirildiğini bildirmişti.
Hıso "terör örgütü PKK'ya üye olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmış, İsa Zorlu ise tüm suçlardan beraat etmişti.
Saldırının planlayıcılarından olan ve Terörden Arananlar Listesi'nde "gri kategori"de aranan terörist Karasaç ise 14 Haziran'da MİT'in operasyonuyla etkisiz hale getirilmişti.
Komentari