top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Korkut Akın yazdı: "Resim yapmak sanatın özüdür"




Sanat; ilk insandan bu yana yaşamımızda var, hem de hiç eksilmeden sürekli artarak, hepimizi iyiye, doğruya, güzele taşıyor.

Belki önce toprağa (yumuşak olduğu için) bir şeyler çiziktirdi insan, ardından barındığı mağaranın duvarlarına çizdi yapacaklarını, yapmak istediklerini… Dağı taşı boyadı, yetmedi yüzünü bedenini boyadı, yetmedi bedenini kattı dans etti, yetmedi sesi kattı yanına, yetmedi dekorlar oluşturup daha uzun anlattı, yetmedi taşı yonttu, yetmedi hepsini bir araya getirdi… Bitmez tükenmezdi ki yetsin! Giderek estet bir kaygıyla hayatı yansıttı tüm bu yaptıklarıyla. İnsanlar anlatılanların kendilerinin de hikâyesi olduğunu anladığında merak, heyecan, umut ve coşkuyla izledi o öyküleri. Sonra yorumladı kendince…


Herkesin yapması gerek…

Herkes izlesin, herkes katılsın istediler bir süre sonra. Yaşananlar, yapılıp bitirilenler bir parçasıydı insanın; birer ucundan tuttular, katkıda bulundular. Kendilerince boyadı, seslendirdi, yonttu, oynadılar. Beğenmeyip bir daha yaptılar… Beğenmeyip yine yeniden yaşadılar.

Sanat, sadece izlenip geçilecek bir olgu olma aşamasını çoktan geçti. Üzerine yorum yapılması gereken, estetik bir yaşam biçimi oldu. Kimi yazdı, kimi boyadı, kimi seslendirdi, kimi yonttu, kimi gizliden gizliye yaydı, apaçık yayılanların yanı sıra.

Bir süre sonra o merak, heyecan, umut ve coşku geleceğin -hep beklenen- güzel günlerinin rehberi oldu. İşte, en tam da o nedenle sanat tüm karanlığın (siyaset başta, tüm zorluklar, sıkıntılar, baskılar, istenmeyen uygulamalar, hayatı karartmayı hedefleyen kararlar oluşturuyor bu karanlığı) karşısında başı dik durmayı sağladı. Nerede bir sorun varsa çözümü sanatla birliktedir, bu kabul edilmeli ve o şekilde yürünmelidir haksızlıkların, kötülüklerin üzerine…

İşte, en tam da bu nedenle sanatçılar (ama gerçek sanatçılar) haksızlıklara karşı mücadele eder; ne kazanç umurlarındadır ne de yaşamları. Bir lokma bir hırka ile meramlarını anlatırlar elden geldiğince. Bir tek resim satamamış, bir tek nota duyuramamış, bir taş yontamamış, bir sahneye çıkamamış olabilirler, ama umutları vardır ve ondan, ölüm pahasına vazgeçmezler. İsterler ki, en güzel günleri ayrımsız birlikte yaşayalım.



Biri de Zeliş!

Zeliha Demirel, ressam. Sert renkleri seven, güçlü fırça darbeleriyle zorlu yaşamın karşısına dikilen bir ressam. Renklerinde, fırça darbelerinde o sertliği görüyorsunuz. O sertlik, “yılmadım, siz zorsanız ben onurluyum” diyen, yaşamın tüm güçlüklerine karşı duran bir seçim. Günümüzün sosyal, siyasal, ekonomik -ve artık pandemik de- sorunlarına karşı dirençli olmak, katı tutum almak sanatçının asli görevi. Zeliha, yani Zeliş de asli görevini yerine getiriyor. Kimi zaman tuvalinin başında, elinde boyaları ve fırçası, kimi zaman elinde kanaviçeyle gergefin başında, kimi zaman tiyatro sahnesinde kimi zaman bir boş çerçeveyle sokakta… ama hep bir yerlerde, hep bir şeyler anlatma sevdasında.



Umut heyecan ve coşku…

İstanbul’un en gözde caddesinin en kalabalık saatlerinde performans sergilerken görebilirsiniz onu. Ya önemli bir konuyu gündeme getiriyordur ya da gündemdeki birini destekleyip kamuoyu oluşturuyordur. Sahi, bunun geliri olur mu? Aklınızdaki soru buysa; umut, heyecan, merak ve sanata çağrı tek yanıt olacaktır.

Gözlerindeki ışığı görmelisiniz, tam o an! Nasıl da kararlı, nasıl da çağırıyor herkesi yanına! İşin kötüsü o ki, bizim ülkemizde… bir nefes alın, dinlenin biraz, bir öykü anlatayım, sözün burasında…

Türklere ‘barbar’ denilmesi, yeşili sevmemelerindendir. Dağı taşı betona boğmak en başta gelen icraatıdır siyasi erkin. Hiçbir şey bu baldan tatlı ranttan geri durmalarını sağlayamaz. Bir ‘barbar’ da sanatı sevmedikleri için ben diyorum… Sanatın, sanatçının yanındayız diyenler, sadece kısa günün kârı peşinde hep. Oysa sanat bütün kötülükleri de yener. Sosyal, siyasal, ekonomik, ekolojik, pandemik sorunların çözümü sanatla mümkündür.

Şimdi dönelim… bırakın elinden tutmayı, desteklemeyi, yerelinden merkezisine bütün iktidarlar engel olmak istiyor Zeliha Demirel’e. Dünyadaki birçok büyük kentte benzeri performanslar sergilenir, yetkililer de ondan bir şeyler kapmaya çalışır ve kendisine çekidüzen verirken. Onlardan bir çözüm önerisi süzmek için çabalarken.


Hepimizi eve kapattınız, kısıtlama adı altında hapsettiniz; maske mesafe hijyen gözetmeyen patronlar (haksız yere işten çıkarmaları da unutmamalı) daha bir sömürdü emekçilerini. Hepimiz, bitsin bu sorunlu süreç diye uydu kurallara; ama egemen erki oluşturanlar vur patlasın çal oynasın… Soruların yanıtı ya cop ya haksız gözaltı ya da işten çıkarılma. Bir de kadın cinayetleri var, en yakınlarının elinden çıkan. Dut yemiş bülbül bütün yetkililer.

Bu haksız ve hadsiz baskılara, uygulamalara, yoksulluğu, ayrımcılığa tepkidir Zeliha Demirel’in o sert renkleri. İşte o nedenle daha bir önemlidir, daha bir anlamlıdır, daha bir evrenseldir. Daha bir davetkârdır güzel günlere…


Korkut Akın yazdı...



187 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page