top of page
Yazarın fotoğrafıKorkut Akın

Ahmet Özer'den "Mordoğan"



Ahmet Özer’den “Mordoğan” : Gün taşıyor ufkumuzdan


Korkut Akın


“Şiir, karşılığı olan bir yazın türü. Gelecekte kurulacak güzel dünyanın bir tuğlası olma değerini taşır. Şiirin matematiksel örgü, imge varsıllığı olduğunu öğrendim. Şiir, dilin yarattığı mimaridir” diyor Ahmet Özer, kendisiyle yapılan bir söyleşide. Dize dize, sözcük sözcük, hatta hece hece, harf harf işlenen yükselen bir mimari. Depreme de dayanıklı hem. Öyle, üç beş saniyelik depremleri saymıyorum bile, toplumsal depremlere dayanıklı bir yapı.

Sadece kurmak yetmiyor, birbiriyle uyumu, anlaşmaları, konuşup koklaşmaları sağlanmalı… Çünkü “Sanat, içimizdeki pası, kiri silmek, umudu diri tutmak için kaçınılmazdır."


Hepsi bir arada…

Üretken bir şair Ahmet Özer. Düzyazıda da ürünleri var. Öğretmenliğiyse öğrencilerinin sözleriyle sınırlı değil. 50 yılı aşkın süre şiir üretmiş, hâlâ da üretiyor.

Dünya Kitap’ta, her ay yazıları çıkardı. Trabzon, Ordu ve Ankara üçgeninde, Gündoğdu Sanımer, ama illa da Arslan Pulathaneli muhakkak geçerdi. Demek ki sadece üretken değil, vefakâr da.


“şimdi ne karanfil satan çiçekçiler ne yazlık sinemalar ne de çizgisiz bir alnım kaldı o günler yolculuğa çıkardı sevdiklerimiz ufkun sonsuzluğunda yiten sesleriyle saçlarında rüzgar yüzünde şiirler taşıyan çılgın bir hayatın kırlarında akardık.”

Elli yıl, boyu kadar kitap, yazılar, söyleşiler, konferanslar, dersler… Doğal olarak ilk anlamını yitirmiş sözcükler. Şimdi, pandemi koşullarında da karanfil satan çiçekçiler kalmadı. Yüzüne hasret şimdi sevenler birbirlerinin.

Şiirin en büyük özelliği, bana sorarsanız, günün gündemine, ‘mana ve ehemmiyetine’ uyması. Göğüs kafesinde bir kuşun öttüğü, kanını alevleyen sevgiliye yazılmış dizeler, aradan geçen yıllara meydan okuyup çıkıyor karşımıza, yine yeniden yol göstermek, rehberlik etmek için.


Sesini bulmak o mekânda…

“bir şarkıydı yaşadıklarımız sevmeyi de anlatıyordu ayrılıkları da köylerden geçiyordu / kentlerin kapılarına tanık oluyordu”

Sahi hepimiz için geçerli değil mi bu dizelerde anlatılan. Hepimiz için bir şarkı değil mi yaşam, kimi zaman mutlu kimi zaman hüzünlü. “özlemi çoğaltarak geçtiğimiz toprak / rayların akışından denize çıkıyordu”


Öyle bir çağ ki, yangınlar yeri…

Başka bir yüzyılda yaşasaydık bu kadar hızlı, bu kadar şaşırtıcı gelişmelerin yaşanmasına tanık olur muyduk, bilemiyorum. Her dönemin kendine özgü güzelliği, farklılığı, heyecanı vardır, ama 20. yüzyıl bir başka. Öncekilere bakarak atağa kalkmış, gerek toplumsal gerek teknolojik gerekse sanatsal gelişmenin hızına ayak uydurmanın gerçekten güç olduğu bir süreç (x, y, z kuşağı diyoruz… postmodern dilimizden düşmüyor…) yaşıyoruz. Sonrakilere ne ad vereceğiz, ben merak ediyorum, ya siz?

“ah incinmesin anılar sevdiğimde / sözümü hırka bilen elleri suyu biçimleyen”

Ahmet Özer, dokuz kitabındaki şiirleri bir arada sunduğu Mordoğan’da, kendi çağının panoramasını da çiziyor. Yüksek sesle meydanlarda okunan şiirlerden sakin, “karıncanın su içtiği” dizelere uzanan upuzun bir yol bu yaşam denilen süreç. Toplu eserlerin, bir arada basılan kitapların en büyük katkısı da karşılaştırma, bir başka deyişle mukayese olanağı vermesi. Yaşam ne denli engebeli ve dolambaçlıysa şiir de (aslına bakarsanız sanatın bütün dalları da) o denli zorlu olacak, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” diyecek. Oradan el alanlar daha bir ileri götürecek yaşamı.

Evet, evet, tam da öyle… Sanatın yaşamı şekillendirdiğine inanıyorum. Sanat bütün kötülükleri yener. Bakın görün, bizim ülkemizde de -önünde sonunda- galibiyetini ilan edecek.

Bir diğer özelliğiyse sanatın, yetinmemesi… Yeni maceralara atılacak, yeni hataları, kötülükleri yok etmek için sürdürecek mücadelesini.


Geçmişten geleceğe…

Alâettin Bahçekapılı’nın hazırladığı “Nâzım, Sen Gittin Gideli, 50. Ölüm Yıldönümünde Nâzım Hikmet’e Mektuplar”da (BRT Yayınları, Mayıs 2014), “düşünüyorum da senin şiirin olmasaydı, hatta biraz da söz aramızda, senin yasaklı şiirin olmasaydı ne biz şiirin yolunda yürürdük, ne de ben bunca şiiri ezberleyebilirdim” diye yazmış Ahmet Özer. Elini tutan ve/veya el veren Nâzım Usta imiş…

Şiirine de yansıyor, belli bir dönem için bu etki.

“ilk kez yansıyor yüzleri dizelerime haziran sabahını tazeliyor zaman kollarında savrulacağı yıllar serilmemiş ufkuna nâzım’ın ne çankırı ne bursa ne ölümü yenmek karadeniz’de yer almamış şiirlerinde aşkları yedeğinde ömrünün.”


“Defterler el yazımı taşıyor”

Her ne kadar Nâzım Hikmet şiirleriyle serpilip gelişse de, Karadeniz, o yeşil Karadeniz kıyılarının börtüşü böceği, ağacı yaprağı, sesi soluğu, genel hatlarıyla doğa öğretmeni olmuş Ahmet Özer’in, kendisine Nâzım şiirleri getiren babasını da unutmadan.

“sözcükler kanıyor göğsümde biliyorum bir dizeyle soluk alsam kanama duracak yürüyorum gecenin kollarında”

Öylece, bıkmadan, usanmadan, yerinmeden, yüksünmeden yazıyor Ahmet Özer, yazdıkça da büyüyüp gelişiyor.


Deniz için…

“Deniz”lerimiz çoğalıyor. Adını Deniz Gezmiş’ten alan –ve geçenlerde, bir faşist tarafından hunharca katledilen- Deniz Poyraz için yazmış sanki…

“kapı açılsa / sen girsen yüzünde gençliğin ışıltılı gülüşü yaşıyorsun / sonsuzluğunda düşlerimizin suyun ve ateşin hünerini taşıyarak ellerini yitirdik kardeşim: dünya üşüyor.”


“Üst üste yağmalanmış adalar”

1946 doğumlu, aslına bakarsanız 68 kuşağından Ahmet Özer, isyankâr gençliğin içinden sıyrılıp gelince yol arkadaşlarını unut(a)mıyor aradan onca yıl geçse de. Kimine adadığı, kimine doğrudan, kimine de “anlayana”, kimininse sadece ezgisi yansımış şiirleri belki bir dönemin tanıklığı, ama daha çok da şiir okuyacak yeni kuşak gençlere bir deniz feneri.

708 sayfalık “Mordoğan”da en çok o dizelerde kalakaldım. O duygu yükü beni de çekti içine… ben de omuzladım o güzel insanları.

Çok alıntı yaptım, ama elimde değildi, isterdim ki, sadece Ahmet Özer dizeleriyle bir yazı olsundu… İsterdim ki, şiiri kendisini anlatsındı Ahmet Özer’i… Ama biliyorum, siz elinize alınca “Mordoğan”ı, kendinizin tarihini bulacak, yolunuzu çizeceksiniz.

“… farklı yüzlerde eskimeyen yüzü aramak gündüz yaratabilmek bin yıllık karanlıktan yine de düşlerimizin kurulu saatidir kurşun altındaki siperden dipdiri insanlık yaratmak.”



Mordoğan Ahmet Özer Toplu şiirler Klaros Yayınları Ocak 2021, 708 s.

158 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page