top of page
  • Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Fazıl Küçük, Sami Yetik, Etem Tem, Lale Oraloğlu, Nezihe Becerikli, Oktay Duran



Bugün 15 Ocak. Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesinin simge adı Fazıl Küçük, Ünlü empresyonist ressam Sami Yetik, Atatürk'ün fotoğrafçısı olarak tanınan Etem Tem, tiyatro ve sinemanın büyük sanatçısı Lale Oraloğlu ve balerin Nezihe Becerikli'nin ölüm yıldönümleri.

Matbaa sektörünün duayeni Oktay Duran'a da önceki yıl bugün yitirdik.

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.



Fazıl Küçük kimdir?



14 Mart 1906'da Lefkoşa dünyaya gelen Küçük, Lefkoşa Sarayönü Mektebinde 1912'de ilkokula başladı.

Küçük, 1926'da İstanbul Tıp Fakültesinde tıp öğrenimine başlarken, 1934'te İsviçre'deki Lozan Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamladı.

1937'de Kıbrıs'a hekim olarak dönen Küçük, İsviçre'den getirdiği tıbbi araç gereçlerle hastaları tedavi etmeye başladı ve cuma günleri yoksulları ücretsiz muayene etti.

Halkçı bir kişiliği olan Dr. Küçük'ün bu davranışı, mesleğinde de kendini gösterirken, ilaç almaya gücü yetmeyen hastalarına laboratuvarında ilaçlar hazırladı ve alınacak ilaçların ise ücretini kendi karşıladı.

Dr. Küçük, Kıbrıs Türk halkının sorunlarına karşı derin bir ilgi göstermekte ve işinden arta kalan vaktini buna harcamaktaydı.

1946'da Süheyla Küçük ile evlenen Küçük, bir kız ve bir erkek olmak üzere 2 çocuk sahibi oldu.





Siyasi mücadelesi

Dr. Fazıl Küçük'ün, aktif siyasi hayata atılması, her ne kadar adaya döndüğü 1937'de başlasa da siyasi faaliyetleri 1930'lara kadar uzanıyor.

1930'lu yılların başında, üniversite öğrencisiyken, Türk Maarifinin İngiliz müdürler tarafından yönetilmesinde ısrar edenlere karşı mücadele ederek başladı.

Kıbrıs'ta Türklerin sesini duyurabileceği bir gazete ihtiyacını hisseden Dr. Küçük, İngiliz Sömürge İdaresinden aldığı yayım izniyle 14 Mart 1942'de Halkın Sesi gazetesini çıkardı.

Küçük, Halkın Sesi gazetesindeki makalelerinde daha çok toplumsal konulara ağırlık verirken, Evkaf İdaresi ile Türk okullarının yönetiminin Kıbrıslı Türklere devredilmesi için mücadele etti.

Öte yandan 21 Mart 1943'te Lefkoşa Belediye Meclis üyesi olarak seçilerek 6 yıl boyunca bu görevde bulunan Küçük, aynı yıl oluşturulan Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumunun kurucuları arasında yer aldı.

Küçük, 23 Nisan 1944'te Kıbrıs Milli Türk Halk Partisini (KMTHK) kurdu ve parti başkanlığını üstlendi. Küçük'ün parti programındaki ana hedeflerden biri de Ada'nın Yunanistan'a ilhakını (ENOSİS) önlemekti.

1954 sonrası Kıbrıs uluslararası arenada ilgi çeken bir konu haline gelirken Dr. Küçük, İngilizler ve Rumların ENOSİS taleplerine karşı mücadelesini hızlandırdı. 15 Ağustos 1955'te, partisinin ismi kongre kararı ile "Kıbrıs Türktür Partisi" şeklinde değiştirilmişti.

Dr. Fazıl Küçük, 1 Nisan 1955'te, Kıbrıs'taki Türk halkını yok edip Ada'yı Yunanistan'a bağlamak amacıyla kurulan terör örgütü EOKA'nın Kıbrıs'ta eylemlerini başlatmasının ardından, ilk önce Kıbrıs Türk Mukavemet Birliğini, daha sonra da Eylül 1955'te "Volkan" adlı gizli örgütü kurdu.

Türk Mukavemet Teşkilatında "Ağrı" kod adıyla en üst rütbede

Küçük, Kıbrıslı Türkleri, işçi birlikleri, çiftçiler birliği, esnaf odaları, kooperatifler, gençlik teşkilatları kurmaları konusunda örgütledi. Küçük, 1958'de kurulan Türk Mukavemet Teşkilatında (TMT) "Ağrı" kod adıyla en üst rütbede görev aldı.

Mücadelenin en zor günleri olan 1958'de Türkiye'ye giden Küçük, Kıbrıs ile ilgili Türkiye'nin her tarafında düzenlenen büyük mitinglerde Kıbrıs Türklerinin davasını müdafaa eden konuşmalar yaptı ve mücadelenin Türkiye'de benimsenmesinde etkili oldu.

Küçük, 11 Şubat 1959'da Zürih'te Türkiye ve Yunanistan dışişleri bakanları arasında varılan anlaşma üzerine, Londra'da 17 Şubat 1959'da yapılan konferansta Kıbrıs Türk halkını temsil etti ve 19 Şubat 1959'da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş anlaşmalarını imzaladı.

16 Ağustos 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığına Kıbrıs Rum halkı adına Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu III. Makarios, Cumhurbaşkanı Yardımcılığına da Kıbrıs Türk halkı adına Küçük getirildi.

Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklere karşı saldırılarının başlaması üzerine 21 Aralık 1963'te on binlerce Türk, göçmen durumuna düştü ve yüzlerce Türk de çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden hunharca katledildi.

Küçük, 1963'teki toplumlar arası çatışmalardan sonra oluşturulan Genel Komitenin başkanı oldu ve 28 Aralık 1967'de kurulan "Geçici Kıbrıs Türk Yönetiminin" Başkanlığına getirildi.

Fazıl Küçük, o dönem belirli bölgelerde sıkışan Kıbrıs Türk halkının ana vatana bağlılığını vurgulayarak halkının milli mücadeleye direncinin kuvvetlenmesi için çabaladı.

Dr. Fazıl Küçük, 18 Şubat 1973'te Cumhurbaşkan Muavinliğinden ayrılarak, yerini Rauf R. Denktaş'a bıraktı. Ancak gazetesindeki mücadeleyi sürdürerek, Halkın Sesi'ni Kıbrıs Türkü'nün davasına bayrak yapmaya devam etti. Siyaset hayatını sürdürdü. Halkın haklı taleplerini savunmaktan geri kalmadı. Dr. Küçük, 1980'li yılların başında yakalandığı hastalık günlerinde de yazılarını aralıklarla sürdürüyordu.

1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) kurulmasını büyük bir sevinçle karşılayan Küçük, ölümünden önce verdiği son demeçte de hastalığının geçtiğini söyleyerek, KKTC'nin kurulmasını görmesi ile hayata yeniden kavuştuğunu vurguluyordu.

Küçük, 15 Ocak 1984'te 78 yaşında Londra'da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Küçük'ün naaşı 23 Ocak 1984'te Lefkoşa Anıttepe'de defnedildi.

Eşi Süheyla Küçük ise 8 Haziran 2020'de yaşamını yitirdi.


Sami Yetik kimdir?



Türk empresyonist ressam Sami Yetik 1878’de İstanbul’da doğdu. Resim eğitimini Kuleli Askeri Lisesi’nde Osman Nuri Paşa, Mekteb-i Harbiye’de Hoca Ali Rıza ve Sanayi-i Nefise Mektebin’de Salvatore Valeri, Zarzecki gibi önemli ressamlardan aldı. Sanatçı 1910 yılında gittiği Paris’te Académie Julian’da Jean Paul Laurens’in öğrencisi olmuştur. 1912 yılında yurda döndükten sonra çeşitli okullarda resim öğretmenliği yapmıştır. 1917 yılında açılan Şişli Atölyesi’nde 1914 Kuşağı ressamlarıyla birlikte savaş temalı resimler yapmıştır. 1940 yılında Ressamlarımız isimli bir kitabı yayınlanmıştır.

Kalın boya dokusu, geniş fırça vuruşları, ışıklı renk tonlamaları ile empresyonist bir üslupla yaptığı resimlerinin ana temasını İstanbul, Ankara, Bursa ve Edirne’den yaptığı peyzajlar oluşturmuştur. Beykoz, Yuşa Tepesi, Hisarlar, Sarıyer, Maçka, İstinye, Yedikule betimlemeleri sanatçının İstanbul görünümlerinden bazılarıdır.



Şişli Atölyesi, I. Dünya Savaşı sırasında 1917 yılında açılmıştır. Celal Esad Arseven anılarında, Atölyenin Şişli’de büyük ahşap bir binada olduğunu belirtir. Atölyenin çevresindeki araziye siperler açıldığını, model olarak kullanılmak üzere buraya bir manga asker, atlar, silah ve üniformalar gönderildiğini anlatır. 1914 yılında 1. Dünya Savaşı’nın başlaması ile yurt dışı eğitiminden dönen Sami Yetik, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Ali Sami Boyar ve Namık İsmail gibi ressamlar, Şişli Atölye’sinde toplanarak savaş temalı resimler yapmışlar ve bu resimler ilk kez 1918 yılında Galatasaraylılar Yurdu’nda daha sonra Viyana’da sergilenmiştir.

1910 yılı civarında Avrupa sınavını kazanarak yurt dışına resim eğitimi için gönderilen ve 1914 yılında yurda geri dönen Şişli Atölyesi ressamları, 1914 Kuşağı veya Çallı Kuşağı adıyla anılan grubun üyelerindendir. Feyhaman Duran, Mehmet Ruhi Arel, Nazmi Ziya Güran ve Hüseyin Avni Lifij 1914 Kuşağı’nın diğer temsilcileridir.

Sami Yetik eserleri


Süleymaniye Camii


Yıldız Parkı’nda Gezinti



Etem Tem kimdir?



Atatürk'ün fotoğrafçısı olarak tanınan sanatçı 1901'de doğdu. 15 Ocak 1971'de vefat etti. Kurtuluş Savaşı sırasında çektiği fotoğraflarla bu tarihsel olayı ölümsüzleştirdi.

Afyon Kocatepe Saat 05:30 Etem Tem, Afyon Kocatepe'de yarattığı "anıt fotoğrafı" Büyük Taarruz sabahı Afyon Kocatepe'de. (26.08.1922)


Afyon Kocatepe Saat 05:30 Etem Tem, Afyon Kocatepe'de yarattığı "anıt fotoğrafı" nasıl çektiğini, ülkenin kaderini belirleyen o sabahı ve ardından gelen günlerde neler yaşandığını Fikret Otyam ile 1960 yılında yaptığı söyleşide şöyle anlatmıştı: " O sabah Kocatepe'de bulunuyorduk. Taaruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu... Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı... Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. Saat 11'di... O gün 7x11 boyunda sekiz on rulo film çektim. Bir kaç tane 10x15 cam... Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı... Gece ric'ate (geri çekilme) başladılar. 2 Eylül'de Uşak'a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi. Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi traş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı. Bir aralık odayı işaret etti: "A be.... Bu bir başkumandan odasına yakışmaz" dedi. Salih (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi. Zira o gün Trikopis getirilecekti. Gazi, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti: "Çok güzel, " dedi. " 9 Eylül'dü... Kadifekale'ye çıkmıştık. Zaman güneş batımına yakındı. Deniz pırıl pırıldı... Şehir ayaklar altındaydı... Körfezde bazı vapurlar vardı...Dumanlıydı vapurlar... Bir rapor geldi. Süvarilerimiz İzmir'e girmişti...."Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri.." emri yerine getirilmişti. İzmir bizimdi yine... "Sonra mı?.. Ha, evet... Sonra otomobillerle şehre girdik. İlk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe'de çektiğim sekiz on rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık... Sonra yeniden geldik. Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce "fotoğraflarınız bir harika!" diye bağırdı. Baktım fotoğraflar daha yaş yaştı... Doya doya baktım...Hakikaten birer harikaydı...Taa Uşak'tan İzmir'e kadar bu anı bekliyordum. Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Ertesi günü gelip almak üzere karargaha, Bornova'ya döndük. Ertesi sabah otomobille indik İzmir'e... Millet yollara dökülmüştü... Bayram vardı... "Biraz sonra Mustafa Kemal gelecek" dedik... Görmeliydiniz o anı... İzmir yanıyordu... Ne dost ne düşman belliydi... Cayır cayır yanıyordu İzmir... Fotoğrafçı dükkanının olduğu yere güçlükle varabildik. Fakat ne görelim?.. dükkan yanmıştı... Uşak'ta o ahır bozması yerde yıkaya bildiğim birkaç film kalmıştı elimde... Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkanıyla birlikte yandı kül oldu..." Bu fotoğrafla ilgili olarak Falih Rıfkı Atay, "Bir 26 Ağustos Yıldönümü" yazısında şöyle diyecektir: "Fotoğraf objektifi, tarihe bu kadar canlı bir eser bırakmamıştır." Kaynak:1- Fikret Otyam, "Etem Tem" röportajı, Ulus Gazetesi, 4 Aralık 1960, Ankara. 2- Falih Rıfkı Atay, " Bir 26 Ağustos Yıldönümü" Milliyet Gazetesi, 26 Ağustos 1928

Lale Oraloğlu kimdir?



1924 yılında İzmir’de doğdu. Dame de Sion, Şişli Terakki, Sainte-Pulchérie Fransız Lisesi, Nişantaşı Ortaokulu ve Alman Lisesi’nde eğitim gördü. 400 metre yüzme şampiyonluğu ve Türkiye gülle atma ikinciliği olan Oraloğlu, 7 yaşında piyano çalmaya başladı. Konservatuvarın piyano, sonra da şan bölümünde çalıştı. Sanat eğitimini konservatuvarda tamamlayan sanatçı, gazetecilik de yaptı. Ayrıca, oyuncu Alev Oraloğlu’nun annesidir. Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi mezunu olan sanatçı dört dil biliyordu. Oraloğlu, katıldığı tiyatro kurslarında Muhsin Ertuğrul’un dikkatini çekti ve 1951 yılında açılan Küçük Sahne’de profesyonel olarak çalışmaya başladı. 1951-60 arasında 35 filmde başrol oynadı. Tiyatrosunu annesi 90 yaşına geldiği ve yanında olması gerektiği için 1987 yılında kapattı. Oyuncu olarak adım attığı sinemanın çeşitli yönleriyle uğraştı, senaryo yazdı ve yönetmenlik denemesinde bulundu. Yeşilçamın Görünmeyen Kadınları isimli belgesele, Türk sinemasının ilk üç kadın yönetmeniyle birlikte, kendisinin yaşamı da konu oldu. Türk Filmleri Yarışması’nda Kırık Çanaklardaki oyunuyla aldığı En İyi Kadın Oyuncu ödülü (1961), 2000 yılında Avni Dilligil Tiyatro Jüri Özel Ödülü gibi bazı ödüller kazandı. 1 Aralık 2001’de sanat hayatının 50. yılını, Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen bir geceyle kutladı. 26 Kasım 2006 tarihinde rol aldığı “Candan Öte” adlı dizi filmin seslendirmesinden çıktıktan sonra beyin kanaması geçirerek Özel Umut Hastanesi’ne kaldırılan Oraloğlu (83), tedavisi sürerken zatürree oldu, ayrıca kalp sorunları da yaşadı. Tiyatro ve sinema sanatçısı Lale Oraloğlu 15 Ocak 2007’de saat 14.45’te, 26 Aralık tarihinden bu yana yoğun bakım ünitesinde tedavi gördüğü Özel Umut Hastanesi’nde vefat etti. Filmleri Yönetmen Bir Kadın Tuzağı (1971) Hüdaverdi-Pırtık (1971) Hızlı Hızır (1972) Ölüm Bebekleri (1972) Yapımcı Sevdiğim Sendin (1955) Senarist Sevdiğim Sendin (1955) Kırık Çanaklar (1960) ‘Hatırla Sevgilim (1961) Oyuncu Yavuz Sultan Selim Ağlıyor (1952) Yıldırım Beyazıt ve Timurlenk (1952) Kanlı Para (1953) Altı Ölü Var/İpsala Cinayeti (1953) Yanola Nilgün (1954) İki Ateş Arasında (1954) Ödülleri Türk Filmleri Yarışması, 1961 En İyi Kadın Oyuncu (Kırık Çanaklar) TFDD I. Türk Film Festivali, 1953 En iyi kadın oyuncu (Ayfer Feray ve Nedret Güvenç’le birlikte.)


Nezihe Becerikli kimdir?



Nezihe Becerikli, sanat yaşamına 1932 yılında oynanan ‘‘Yalova Türküsü’’ ve ‘‘Sarı Zeybek’’ adlı müzikli oyunda balerin olarak başladı. Emekli olduğu güne kadar 100'ün üzerinde eserde önemli roller üstlenen sanatçının rol aldığı belli başlı oyunlar arasında, ‘‘On Yılın Destanı’’, ‘‘Deli Dolu’’, ‘‘Bulunmaz Uşak’’, ‘‘İpekçi Merhum’’, ‘‘Yaşlı Kız’’, ‘‘Küçük Hanımın Babası’’, ‘‘Çat Kapı’’ ve ‘‘Sekiz Kadın’’ bulunuyor. 15 Ocak 2000'de 83 yaşındayken vefat etti.


OKTAY DURAN KİMDİR


TGC Onursal Üyesi Oktay Duran, İzmir’de 1941 yılında doğdu.Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Fakültesi’nden mezun oldu. Ekonomi dalında araştırmalar yaptı. Ambalaj ve baskı tekniği üzerinde uzmanlaştı. 1988 yılında Basım Sanayimiz Kağıt ve Karton Üretiminin Ülkemizdeki Durumu” isimli tezi ile yüksek lisans çalışmasını tamamladı. Basım İşletmeciliği tezi ile 1991 yılında doktor unvanı aldı. Cem Ofset Matbaacılık San. A.Ş. ve Sümer Yayın Matbaacılık San. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı, Kartonsan A.Ş. Murahhas Üyesi ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak çalıştı. Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi İletişim fakültelerinde öğretim görevlisi olarak bulundu. İstanbul Sanayi Odası’nda üç dönem Yönetim Kurulu Üyesi ve Meclis Başkan Vekili olarak çalışmalarını sürdürdü. Adını taşıyan Matbaa Meslek Lisesi yaptırdı. Evli ve iki erkek çocuk babasıydı. 15 Ocak 2022 tarihinde vefat etti.

45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page