top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

EŞİK Platformu'nun Çağrısıyla Kadınlar Meclis'te


28. dönem Meclis yasama döneminin fiilen başladığı 3 Ekim günü ülkenin her yerinden Eşitlik İçin Kadın Platformu gönüllüleri kadın vekillerle birlikte basın açıklaması yaptı. İlk sözü alan Eşik gönüllüsü Hülya Gülbahar ziyaretlerinin sebebini anlattıktan sonra sözü CHP, EMEP, YSP ve TİP'li kadın vekillere verdi. Daha sonra hep birlikte meclis bahçesinde bekleyen çok sayıda EŞİK gönüllüleri ve çeşitli örgütlerden kadınlarla buluştular. Burada EŞİK gönüllüsü kadınlar basına şu açıklamayı sundular: EŞİTLİK ve ÖZGÜRLÜKTEN VAZGEÇMEDİK, VAZGEÇMEYECEĞİZ ! Bugün 81 ilden Eşitlik İçin Kadın Platformu gönüllüleri olarak Meclis’teyiz. Eşitlik ve özgürlükten yana kadın vekillerle birlikte kadın erkek eşitliğinin bir demokrasi meselesi olduğunu, kadına ve haklarına saygı duymayanların yapacaklarını söyledikleri yasal değişikliklerle geleceğimizi belirlemesine, hayatlarımızı, umutlarımızı ve özgürlüğümüzü gasp etmesine izin vermeyeceğimizi dile getirmek üzere buradayız. Kadın erkek eşitliğine karşı söylemler, Mayıs 2023 seçimleri sürecinde iktidar bloğunun seçim gündeminin ana başlıklarından birini oluşturdu. Seçim sonrasında ardı ardına yapılan açıklamalarla, bu söylemlerin hızla yasalaştırılarak kalıcı hale getirilmesi süreci başlatıldı. Kadınları toplumdan izole ederek, itaatkar ev köleleri konumuna hapsetmek ve insanın varoluşu kadar eski cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi yasaklanabilir bir fikirmiş gibi suç haline getirmek niyeti net olarak ortaya konuldu. Esasen 2010 yılında kamuoyu önünde ilk kez dile getirilen ‘kadın-erkek eşit değildir, eşitlik fıtrata aykırı’ anlayışı, bugün iktidarın temel yasaları değiştirerek kalıcı hale getirmek istediği toplum anlayışıdır. Devletlere kadın erkek eşitliğini sağlamak suretiyle kadına karşı şiddeti önleme görevi yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz olarak çekilmek, kadını ‘erkeğin malı’ döver, sever, hatta boyun eğmezse öldürür anlayışına hizmet eden en kritik geri adımlardan biri olmuştur. Şimdi sil baştan Medeni Yasa, sil baştan Anayasa yazma girişimleri ile ülkenin tüm kaynaklarına el konulduğu gibi hayatlarımıza da el konulmak istenmektedir. ÖNCE YASALARA SAYGI İktidar, organize eşitlik ve laiklik karşıtı çevreleri arkasına alarak, bir bütün olarak kadın erkek eşitliğini ortadan kaldırmak niyetiyle Anayasa ve Medeni Yasa gibi temel yasaların eşitlikçi içeriğini devre dışı bırakmaya çalışmaktadır. “Aileyi koruma” adı altında kadınların ve çocukların baskı ve şiddete mahkum edildiği reisli bir aile modeli tüm topluma dayatılmaktadır. Nafaka hakkı, boşanmanın hızlandırılması, aile arabuluculuğu, karma eğitim, erkekleri mağdur ettiği iddia edilen 6284 sayılı şiddet yasası tartışmaya açılarak toplumdaki eşitlik fikri ve kadınların hayatları ve emekleri değersizleştirmeye çalışılmaktadır. Bu amaçla 81 ilde yapılan aile çalıştaylarında, milyonlarca kadını temsil eden bağımsız kadın örgütlerine ve erkek şiddetine maruz kalan binlerce kadına yıllardır ücretsiz destek veren Baroların çoğuna söz verilmedi. Ama kadınları "aile" dışında yok sayan, aile içinde ise her türlü şiddete boyun eğerek, reisi erkek olan ailenin hizmetini gör "son sığınağın ailedir" anlayışını temsil eden Diyanet İşleri Başkanlığı ve kimi illerde ilahiyat fakülteleri gibi dini kuruluşlara başrol verildi. Medeni Yasa ve laik, eşitlikçi aile hukuku; seküler dindar, genç yaşlı, yoksul zengin, köylü kentli, A partili B partili fark etmeksizin bu ülkede yaşayan herkesin, kadın, erkek, çocuk hepimizin eşit yurttaşlık güvencesidir. Medeni Yasa kadınların eşit yurttaşlık hakkı ve doğumdan ölüme tüm haklarına saygı demektir. Eşitliği sağlayan yasaları her fırsatta aşındıran iktidarın “Medeni Yasa’nın aile hukuku bölümünü sil baştan ele alacağız” demesi bir tehlike işaretidir. Bu nedenle EŞİK olarak 3 yıldır, "Yasalara dokunmayın, uygulayın" diyoruz. Çünkü her dokunduklarında bozduklarını biliyoruz. ÖNCE ANAYASAYA SAYGI İktidar bir yandan, kendi döneminde defalarca değiştirerek bir AKP Anayasası haline getirdiği Anayasa’yı bile onlarca kez ayaklar altına almasına karşın, Meclis’e yeni Anayasa teklifi sunacağını söylüyor. Demokratik tartışma ve uzlaşma ortamının sıfırlandığı koşullarda, kapalı kapılar ardında yazılan taslağın sivil ve özgürlükçü bir Anayasa olacağını iddia ediyor. Demokratik muhalefete yönelik baskıların gölgesinde, türlü çeşit adaletsizlikler ve kirli bilgiler ablukasında gerçekleşen seçimler sonucunda oluşan bu meclisin Anayasa yapma yetkisi yoktur. Mecliste yer alan partiler seçim sürecinde toplumdan yeni bir Anayasa yapma yetkisi istememiştir. Bu meclis Anayasa Meclisi değildir. ÖNCE KADINLARA SAYGI Seçimlerden önce “başörtüsüne güvence” söylemiyle meclise getirilen anayasa değişiklik önerisiyle, başörtülü başörtüsüz tüm kadınların eğitim hakkından çalışma hakkına kadar tüm haklarının adım adım yok edileceği bir toplum hayali ortaya dökülmüştür. Kadınların ne giyeceklerinin, nasıl giyineceklerinin Anayasa konusu yapılması başlı başına hem kadınlara hem de Anayasa’ya saygısızlıktır. Devletin Anayasal görevi tüm bireylerin hak ve özgürlüklerini korumaktır. Kadınları başörtülü başörtüsüz diye ayırmak eşitlik ve laiklik ilkelerini Anayasa’dan silmek demektir. ÖNCE VAROLUŞA SAYGI Nefret suçlarını önleyecek hükümler içereceği iddiasıyla gündeme getirilen yeni Anayasa taslağını hazırlayan iktidarın, her gün her dakika RTÜK, Aile Bakanlığı gibi kamu kurumlarını da bir parçası yaparak LGBTİ+'lara karşı nefret suçu işliyor olması trajik bir ikilem olmasından öte, insan haklarına karşı büyük bir saygısızlıktır. LGBTİ evliliklere anayasal yasak getirme girişimleri ile ayrımcılık anayasal hale getirilmeye, aile çeşitliliği ve evlilik eşitliği yok edilmeye çalışılmaktadır. Anayasa'nın aile ile ilgili 41 maddesinde önerilen değişikliğin bir amacı da, erkek çok eşliliğinin önünün anayasal olarak açılmasıdır. Yeni Anayasa gündeminin bir parçası olmayın, bu oyunu bozun, müzakere dahi etmeyin. GELECEK YÜZYILDA NASIL YAŞAYACAĞIMIZI BELİRLEMEK BİZİM ELİMİZDE Bu gidişe dur demek için yapılması gereken tek şey; amasız fakatsız, hiçbir gerekçe öne sürmeden toplumsal muhalefetin tüm kesimlerinin ve muhalefet partilerinin ortak bir karşı duruş sergilemesidir. ‘Yok canım, o kadar da değil’ diyen; iktidarın tek derdi ekonomik krizi gölgelemek diyerek olan biteni görmezden gelen; kadın haklarının tırpanlanmasını daha sonra, hiç gelmeyen uygun bir zamanda konuşulacak ikincil bir mesele olarak gören; laikliği çekinerek savunan ya da sözünü etmeyen tüm toplumsal kesimleri, tüm kadınları ve laiklik ve eşitlikten yana tüm milletvekillerini göreve çağırıyoruz. Bu tarihi çağrıyı üç yılı aşkın süredir kesintisiz olarak Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı, Sosyalist Güç Birliği gibi siyasi ittifaklardan kadınları, bağımsız kadınları, bağımsız kadın ve LGBTİ+ örgütlerini buluşturan Eşitlik İçin Kadın Platformu olarak yapıyoruz. Eşit ve özgür bir gelecek için, Türkiye muhalefetini de ortak hareket ederek kadınların ve ülkenin geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılında nasıl yaşayacağımıza, ne giyip ne giymeyeceğimize biz kadınlar karar vereceğiz. Birlikte başaracağımızdan eminiz.

18 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page