Bugün 29 Nisan. Ali Fethi Okyar, İlker Başbuğ ve Müfide Ferit Tek'in doğum günü.
Ali Fethi Okyar kimdir?
III. Ordu mensubu subay olduğu sıralar İttihat ve Terakki Cemiyeti ile tanıştı ve önde gelen isimlerinden biri oldu. Trablusgarp ve Balkan Savaşları sırasında görev aldı. İttihat ve Terakki'den IV. dönem Manastır ve V. dönem İstanbul Meclis-i Mebûsan mebusluğu yaptı. Osmanlı'nın Paris Sefirlği Askerî Ataşemiliterliği görevinde bulundu. II. Meşrutiyet beyannamesini bizzat kendisi yazdı ve kısa bir süre İttihat ve Terakki Fırkası Umumi Kâtipliği görevinde bulundu. Osmanlı'nın Sofya Sefirliği görevini gerçekleştirdi. Sofya Sefirliği sırasında İsmail Hakkı'nın kızı Galibe ile tanıştı ve onunla evlendi. Mondros Mütakeresi sonrasında kurulan Ahmet İzzet kabinesinde 14 Ekim-8 Kasım 1918 arasında kısa bir dönem Dahiliye Nazırı olarak bulundu. Hürriyetperver Avam Fırkası'nı kurdu ve reisliğini yaptı. Mustafa Kemal ile Minber gazetesini kurdu ve başyazarı olarak çalıştı. Mart 1919'da Damat Ferit hükûmeti tarafından İngilizlerin “Türk savaş suçlularının” tutuklanması talebi sonrasında yakalandı. Bekirağa Bölüğü ve Arabyan Hanı'nda tutuldu. 28 Mayıs 1919’da İngilizler tarafından Malta'ya sürüldü. 30 Nisan 1921 tarihine kadar burada kaldı.
Malta sürgünü sonrasında Ankara hükûmetine katıldı ve Milli Mücadele'de rol oynadı. 15 Ağustos 1921'de İstanbul vekili seçilerek, TBMM'de 10 Ekim 1921-9 Temmuz 1922 arasında Dahiliye Vekili olarak görev aldı. TBMM İcra Vekilleri Heyeti Reisi ve Dahiliye Nazırı olarak 14 Ağustos-27 Ekim 1923 tarihlerinde çalıştı. Cumhuriyet ilanı sonrasında 1 Kasım 1923-22 Kasım 1924 arasında TBMM Reisi olarak görevinin başında bulundu. 22 Kasım 1924'te Türkiye'nin II. Başvekili olarak seçildi. 3 Mart 1925 tarihine kadar Başvekil ve Müdafaa-i Milliye Vekili görevlerini yerine getirdi. Bu tarihten sonra Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği görevine atandı. 12 Ağustos 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu. 1930'da Belediye seçimlerine katıldı. 17 Kasım 1930'da partiyi fesh etti. 19 Mart 1934’te Londra Büyükelçisi olarak atandı ve 7 Nisan 1934’te göreve başladı. Kendisine "Okyar" soyadını bizzat Atatürk verdi. Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra 1939'da Refik Saydam kabinesinde Adliye Vakili olarak görev yaptı. Kalp rahatsızlığının nüksetmesi ile 1941’de Adliye Vekilliği görevinden istifa etti ve iki aylık izinler alarak meclis çalışmalarına katılmamaya başladı. 7 Mayıs 1943 tarihinde İstanbul Nişantaşı’ndaki evinde vefat etti ve Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’na defnedildi.
Eğitimi
1880'de Rumeli Eyaleti'nde yer alan Pirlepe'de doğdu. Babası Osmanlı Hariciye Nezaretinde memur olarak görev yapan ve aynı zamanda Ali Fethi küçük yaşta iken vefat eden İsmail Hakkı Bey'dir. Annesi ise Fatma Hanım'dır. Sekiz yaşına kadar Pirlepe’de yaşamına devam etti. İlk öğrenimini 1891’de o dönemin Manastır Valisi olan dayısı Müderris İbrahim Ethem Efendi'nin yanında tamamladı. İbtidai Numune Mektebi’ni ve Manastır Askeri Rüştiyesi’ni bitirdi. Manastır Askerî İdâdîsi’nde tahsiline devam etti. Mustafa Kemal ile arkadaşlıkları burada başladı ve 1897’de idadiyi tamamladı. Aynı zamanda memleket meseleleri bu dönemde ilgisini çekmeye başladı ve Namık Kemal'in eserlerini okumaya başladı.[15]
1898’de İstanbul’da bulunan Mekteb-i Harbiyye’ye girdi. Manastır’dan İstanbul’a Hacı Dâvut vapuruyla içlerinde Mustafa Kemal’in de bulunduğu on yedi öğrenci ile geldi.[16] Bu dönemde Ali Fuat, Şevket, Cafer Tayyar, Kara Vasıf, Mürsel gibi simalarla tanıştı ve arkadaşlık yapma imkân buldu. Yabancı postanelerden ülkeye İttihat ve Terakki sayesinde[17] getirilen yasaklı yayınlar düşünce hayatını etkilemeye başladı. Mustafa Kemal ile Manastır’da askerî idâdî esnasında başlayan dostlukları Harbiye yıllarında da ilerlemeye devam etti.[16] Montesquieu, Voltaire, Rousseau, Mirebeau ve Robespierre'nin eserlerini okuma imkânı buldu. Tevfik Fikret'in eserleri de okunanlardan biriydi. Bu eserlerin kendi dünyalarında bıraktıkları izlenimlerle; sürgün, baskı ve hürriyet üzerine arkadaşları ile bir araya geldikleri zaman tartışmalara girildiğinde dahil oldu. Harbiye'de ilk sınıftan itibaren öğrenciler iki bölüğe ayrılıyordu. Bölüm birincileri bölük sorumlusu oluyordu ve bölüm sorumluları başçavuş olduklarından, ikinci sınıfta hastalanması dışında bölüm birinciliğini ve başçavuşluğunu devam ettirdi.[18] 1900'de "Piyade Teğmen" rütbesiyle Harbiye'den mezun olmasıyla Harp Akademisi'ne başladı. Burada Harbiye'de arkadaşlarıyla yürüttükleri çalışmaları devam ettirdi. Düşünce dünyası ile ders hayatını birbirine karıştırmamaya dikkat ederken, okul ve sınıf birinciliklerini korumasını bildi. 1903'te Harp Akademisi'ni "Kurmay Yüzbaşı" rütbesini alarak LVI. dönem birincisi olarak tamamladı.
Askerlik
1904’te Selânik’te bulunan Üçüncü Ordu’nun kadrosunda kurmay yüzbaşı olarak göreve başladı. Üçüncü Ordu’nun 13. Süvari Alayı’nda ilk olarak göreve başladı. 13. Süvari Alayı’nda sekizer ay olmak üzere süvari, piyade, topçu kıtalarında staj eğitiminde bulundu. Yaklaşık iki yıl süren staj eğitimi sırasında Bulgar, Sırp ve Yunan çeteci ve komitacı birlikleri ile dağlarda karşı karşıya geldi. Kolağası rütbesine 1906'da terfi ettirildi. 30 Nisan 1906'da Edirne Mekteb-i Hayriyesi'ne kendisinin gitmek istemedğine dair yoğun israrlarına rağmen ders nazır muavini olarak atandı. Ağustos 1906'da Mahçova Mıntıka Kumandanlığı'na atansa da Kestiriye'ye gönderildi. Kestiriye'de komitacılık ve çetecilik faaliyetleri ile uğraşmak zorunda kalırken, dokuz ay burada görev yaptı. Kestiriye'de bulunduğu sıralarda İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üyeliğine Erkan-ı Harp mensuplarından Binbaşı İsmail Hakkı aracılık etti. Binbaşı İsmail Hakkı, kendisine Manastır'a gitmesini öğütleyerek Enver ile tanışmasını istedi. Birkaç gün sonra Manastır'a gittikten sonra Enver'in rehberliği ile üyesi oldu. Kesriye'ye döndü ve burada bir merkezinin açılmasına yardımcı oldu.[21] Selanik Riboğça Şark Şimendifer Hattı Müfettişliği'ne 1 Mart 1907'de getirildi. Bu dönemde 3. Ordu Müşiri İbrahim Paşa'nın kurmay heyetinde yer aldığında Reval görüşmeleri sonrasında daha etkin hale gelen özellikle Yunan subayların komutasındaki 3000 kişilik çetelerle, Strebne'de kendisi de çatışmalarda önemli rol oynadı. Rumeli Müfettişi Hüseyin Hilmi Paşa'nın teklifiyle Selanik Jandarma Zabıtan Mektebi'nin kumandanı olarak 21 Mart 1908'de atandı ve "Binbaşı" rütbesine terfi ettirildi.[22]
12 Ocak 1909'da Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa tarafından Paris Ataşemiliterliği'ne atanmasından sonra 6 Mart 1909'da İstanbul'a geldi ve buradan Paris'e geçti. Diplomasi becerisi bakımından bu dönemde kazanımlar elde ederken, asker kimliğinin gelişimine katkıda bulunacak tecrübe de edindi. Kendisinin gelişimini sağladığı gibi gerekli makamlara ilettiği bilgiler ile de askeri teknolojiler bakımından ülkesinin de tecrübe kazanmasına gayret etti. Burada Büyükelçi Rıfat Paşa ile iyi anlaştı ve 1911 yılına kadar görevini sürdürdü. O yıllarda pek çok silâh arkadaşının aksine siyaseti tercih etmedi. Bu arada Fransız demokrasisini ve parlamenter yapısını araştırdı. Böylece daha sonraki yıllarda siyasi hayatında yolunu çizecek olan liberal anlayışın temellerini atmış oldu. 22 Haziran'da Fransa tarafından tarafsız devletleri kendi ittifak cephesine çekmek için yaptığı Nancy bölgesindeki manevralara davet edien Osmanlı heyetinde yer aldı. Almanya'nın Ren bölgesinde Fransa'ya gözdağı vermek için yaptığı manevralara karşı 12-18 Eylül 1910 arasında 13. ve 14. Kolorduları ile Fransa'nın yapacağı, yanıt niteliğindeki Picardie manevralarını izlemek için 29 Haziran 1910'da görevlendirildi. Heyet eşliğinde Paris’e yollanan Kolağası rütbesindeki Mustafa Kemal ve Selahattin Bey ile Picardie manevralarını beraber takip etti.[26] 1910-1911 arasında zamanının büyük çoğunluğunu manevralar hakkında raporlar yazarak, payitaht ve Erkan-ı Harbiye'yi bilgilendirmek ile geçti.
Trablusgarp Savaşı
Kendi talebiyle İşkodra Kuva-i Mürettebesi Erkânı Harbiyesi'ne 25 Haziran 1911'de görevlendirildi ve İşkodra'ya Tiryeste üzerinden gitti. 3 Temmuz 1911'de görevine başlamasıyla iki buçuk aylık görevine devam etti. 29 Eylül 1911'de İtalya, Osmanlı'ya Trablusgarp için savaş ilan etti. Osmanlı hükûmetinin diplomatik yollarla olayın çözüleceğine dair inancı nedeniyle İttihat ve Terakki ileri gelenleri toplanma kararı aldı. Ali Fethi, Mustafa Kemal'i Enver'in yanına götürdü. Enver, "gönüllü insanlarla oraya gidilmesi gerektiğini" söyledi. Ali Fethi, Mustafa Kemal, Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Eşref, Süleyman Askerî gibi isimlerin bulunduğu on kişi ile Enver'in evinde toplanıldı. Toplantı sonrasında yerli halkın silahlandırılarak savaşılması kararı alındı. Ali Fethi önce Paris'e geçti ve Trablusgarp'a geçilmesi konusunda Paris Sefiri Rıfat'tan yardım istedi. Fransız Sosyalist Paritsi liderlerinden Jean Jaures ve yazar Pierre Loti'den de yardım istedi ve ikisi İtalya'nın işgalini eleştiren makaleler yazdı. Yanına aldığı Paris'te eğitim gören beş askerî tıp doktoru ile Marsilyalı kayıkçı kayığıyla önce Tunus'un Sfax limanına vardı ve buradaki müslümanların yardımı ile 12 Ekim 1911'de Trablusgarp'a geldi. Karargahı Aziziye'da bulunan Neşet Paşa tarafından kurmay başkanlığı teklif edildi. Harbiye Nezâreti tarafından Albay Neşet'in komuya ettiği 42. Tümen'in kurmay başkanı yapıldı.
Yerli halkı teşkilatlandırmaya ve birlik haline getirmeye çabaladı; İtalyan birliklerine karşı saldırıya geçecek duruma getirilmesinde başarılı oldu. 2 Kasım 1911'de birlikleri Trablus yolu üzerinde İtalyan birliklerine saldırdı; geri çekilmelerini sağlayarak fazla zayiat vermelerine neden oldu. Kasım ayı içerisinde saldırıları devam etti ve Hani yolunun kuzeyinde İtalyan birliklerinin top ateşi sonucunda mevkilerini terk etmesini sağladı. Saldırıların başarılı olmasından sonra İtalyanların sivil halka karşı eylemlerinin olduğu gerekçesiyle 3 Kasım'da Fırka Kumandanlığına yolladığı iletide bu durumun Avrupa devletleri nezdinde protesto edilmesini istedi. Karargahta durarak asker ve halkın moralinin bozulabileceğini, kurulan düzen ve disiplinin çözülebileceğini düşünerek tümen kurmay başkanlığı görevinden bağışlanması istedi. İtalyanların boşaltılan evleri keşfi sırasında hücüm sanılarak harekete geçildiği ama mitralyöz ateşi sonrasında zor bir durum içinde kaldıklarını ama başarılı müdafa ile geri çekilmelerinin sağalndığını iletti. Ayn Zara'yı direniş birlikleri 27 Kasım'da geri aldı. 1 Aralık'ta İtalyanların yeniden saldırısı üzerine Ali Fethi ve Neşet Paşa, askerleri ve gönüllüleri saldırmaları için 2 Aralık'ta yolladı. Fakat karadan ve denizden yoğun ateş sonucunda direniş birlikleri ilk yenilgilerini aldı ve Ayn Zara kaybedildi. 19 Aralık'ta İtalyan birlikleri yeniden saldırıya geçti ama Sedra yakınında yapılan muharebeyi kaybetti ve Ayn Zara'ya geri çekildi. İtalyanlar, Homs kazasına düzenlediği saldırılarda başarı sağlayamadı.
İtalyan birliklerinin önemli şehir kıyı merkezlerinde düzenlediği Ocak 1912'deki saldırılar yoğun bir çatışma altında gerçekleşti. Gerilla mücadelesi ile direnişciler, İtalyanları zor durumda bıraktı. Bu durum karşısında 23 Nisan ve 17 Mayıs arasında on iki ada İtalyanlar tarafından işgal edildi. Fakat savaş sırasında, Balkan Harbi'nin başlamasıyla Ali Fethi ve diğer subaylar payitahta geri dönmek zorunda kaldı.
Balkan Harbi
Savaş başladığında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye'de yetkilendirilmişti. Harbiye Nazırı Nazım Paşa'dan görev talep etti ve Bahr-i Sefid Boğazı Kuvay-ı Mirettebe Erkan-ı Harbiye Riyaseti'ne 25 Kasım 1912'de komutan olarak atandı. 29 Ocak 1913'te Londra Konferansı başarısız bir şekilde dağılınca Bulgar orduları taarruza yeniden başladı ve Çatalca hattını geçemeyince Edirne'yi kuşattı ve Gelibolu'ya doğru hareket etmişti; Bolayır Kolordusunu dar bir hatta sıkıştırdı. Savaş planları dahilinde Bolayır hattında ve Şarköy'de çıkarma öngörüldü. Hedefte Bulgarları iki hat arasında bırakarak yenilmelerini sağlamak ve Edirne'yi geri almak vardı. Bolayır Kolordusu Komutanı Fahri Paşa olmak üzere Kurmay Ali Fethi ve Hareket Şube Müdürü ise Mustafa Kemal idi. Aynı zamanda Şarköy'den çıkarma yapacak Onuncu Kolordu Komutanı Hurşit Paşa ve Kurmayı Enver Paşa idi. Bolayır Kolordusu ve Onuncu Kolordu subayları 7 Şubat 1913'te Kuvay-ı Müretteba Komutanlık Karargahı'nda durum değerlendirmesi yaptı. Fakat 10. Kolordu'yu çatışma alanına taşıyacak vapurların geliş saati sıkıntı oldu ama Fahri Paşa ve Ali Fethi'nin bundan haberi yoktu. Bu yüzden dolayı Balayır Kolordusu 8 Şubat'ta taarruza başladı. Şarköy'deki çıkarma gelmeyince büyük zayiat verildi. Onuncu Kolordu çıkarması beklenirken, Bulgar birliklerinin Şarköy üzerinden çıkarma yapmasıyla beraber Bolayır Kolordusu çok sayıda kayıp verdi.
Enver Paşa tüm kayıplara rağmen Şarköy'den taarruz yapmak için yeniden ısrar etti. Fakat yaşanan durum sonrasında Fahri Paşa, Ali Fethi ve Mustafa Kemal buna karşı çıktı. Enver Paşa, Bolayır'a gelerek durumun aslında o kadar kötü olmadığını söyledi. Bolayır Muharebesi ve Şarköy Çıkarması, Osmanlı ordusunun yenilmesi ile sonuçlandı. İki kolordudaki komutanlar, yaşanan yenilgiyi birbirlerinin üzerine atmaya çalıştı. Yaşanan süreç, İttihatçı komutanlar arasında anlaşmazlıklar yaşandığını gün yüzüne çıkardı. Yenilgi sonucunda Ali Fethi ve Mustafa Kemal istifa etmek istedi ama istifaları kabul edilmedi. 26 Mart'ta Edirne'ye Bulgarlar girdi ve 30 Mayıs'ta Londra Antlaşması ile resmen elden çıktı.
Temmuz 1913'te Sırbistan ve Bulgaristan kazandıkları topraklar üzerinde anlaşmazlık yaşayınca II. Balkan Harbi çıktı. Bulgarlar bu durum karşısında ön saflarda savunmak maksadıyla Trakya'da az birlik bırakarak geri çekildi. İttihat ve Terakki hükûmeti bunu fırsat bildi. Hurşit Paşa'nın idare ettiği ve Mustafa Kemal ile Ali Fethi'nin olduğu Bolayır Kolordusu ve Fahri Paşa'nın komuta ettiği Enver'in kurmay olduğu kolordu, Edirne'ye girmeye çalıştı. 21 Temmuz'da ilk şehre süvari kolunun başında olan Enver girdi ve Edirne geri alındı. Balkan Harbi sonrasında büyük mağlubiyetin nedenleri ve sonuçları, subaylar arasında da büyük bir tartışma oldu. 1913'te elif harfini rumuz olarak kullanan yazarı belli olmayan "Balkan Harbinde Neden Münhezim Olduk" adlı bir kitap ve onun ikinci kısmı olan "Balkan Harbinde Askerî Mağlubiyetlerimizin Esbâbı" adlı yayınlar neşredildi. Kitapta "yenilginin Bolayır'da kolordunun yalnız başına muzaffer olma isteğinden olduğunun" yazılması üzerine yanıt olarak Ali Fethi, muharebenin neden başarısız olduğundan bahsettiği yirmi altı sayfadan oluşan "Bolayır Muharebesinde Adem-i Muvaffakiyetin Esbâbı" adlı kitapçık yazdı. Kitapta yenilginin sebebini Onuncu Kolordu'nun zamanında çıkarmayı gerçekleştiremediğinden olduğunu belirtti.14 Eylül 1913'te savaştan döndükten hemen sonra askerlikten istifa etti.
Siyaset
Kesriye'de İsmail Hakkı'nın aracılığı ve Enver'in onayı ile İttihat ve Terakki'nin üyesi olan Ali Fethi, kısa bir süre sonra Selanik merkezinde görevlendirildi. İsmail Canbulat, Mithat Şükrü, Topçu Rasim ve Hamdi'den oluşan Selanik merkez heyetinin üyesi oldu. Mustafa Kemal'in Ekim 1907'de Selanik'te III. Ordu'ya tayin olmasıyla onun cemiyete üye olmasını sağladı ve aynı zamanda ileriki yıllarda Mustafa İsmet'in de cemiyete üye olmasında aracılık etti. Bu dönemde III. Ordu ile alakalı işlerle uğraşırken bir taraftan da cemiyete yeni üyeler kazandırmaya çalıştı. Cemiyetin üye sayısının artmaya başlamasıyla bölükler oluşturuldu ve bu bölüklerin idaresi kendisine bırakıldı. Paris ve Selanik, cemiyetin iki merkezi olduktan sonra Selanik ile diğer cemiyetlerin irtibatı Ali Fethi aracılığıyla gerçekleştirilmeye başlandı. Bu konumuyla beraber, cemiyetin ileri gelen ve nüfuzlu kişilerinden biri oldu.
Balkanlardaki durumu netleştirmek için İngiliz Kralı VII. Edward ve Rus Çarı II. Nikola'nın Rus üssü Reval'de görüşmelere başlaması ve aynı şekilde II. Abdülhamit'in bu görüşmelerden sonra İttihat ve Terakki'yi daha sıkı bir şekilde gözlemlemeye çalışması, cemiyet üyelerini rahatsız etti. 25 Haziran 1908'de Ali Fethi ve cemiyetin ileri gelenleri durumu ele almak için Selanik merkezinin reisi olan Manyasizade Refik'in evinde toplandı. II. Abdülhamit'in cemiyete girenlerin tasviyesi ve tespiti için Priştine 18. Fırka Kumandanı Birinci Ferik Şemsi Paşa'yı görevlendirdiği, faaliyete geçmeden isyan edilmesi gerektiği ve gerekirse öldrülmesi lazım olduğu kararı alındı. 3 Temmuz 1908'de Resneli Niyazı olmak üzere üç subay ve 150 kişilik grup isyanı başlattı. Daha sonra diğer ileri gelenlerde isyana çeşitli yerlerde katıldı. Rumeli'de Selanik, Serez, İstip, Priştine gibi yerlerde meydana gelen gösteriler ve payitahtta gönderilen telgraflar sonrasında payitaht büyük bir halk hareketi olduğunu düşündü. Şemsi Paşa tehlikesini atlatmak için yine Manyasizade Refik'in evinde Ali Fethi ve diğer ileri gelenler toplandı. Mülazım Atıf, Şemsi Paşa'nın öldürülmesi fikrini ortaya attı ve bizzat kendisi üstlendi. 7 Temmuz'da Manastır Postanesi çıkışında Mülazım Atıf tarafından öldürüldü.[38] 22 Temmuz'u 23 Temmuz'a bağlayan gece Manyasizade Refik'in evinde Ali Fethi, diğer isimler, Manastır ve Üsküp sorumlularının da katılması ile yeniden toplantı yapıldı. Artık meşrutiyet ilanının yapılması kararı alındı. Mehmet Talat, bir beyannamenin hazırlanması önerisini sundu ve genel görüş sonrasında Ali Fethi'ye bizzat kendisinin beyannameyi yazmasını söyledi. Son oylama sonucunda bu öneri de kabul edildi. Toplantı devam ederken Ali Fethi kendi kelimeleri ile diğer bir odada beyannameyi kaleme aldı.[39][40]
Osmanlı Meclis-i Mebûsanı'nın II. Dönemi için 13 Nisan 1912'de yapılan seçimde Manastır Milletvekili oldu. Meclisin kapatılmasından sonra orduya dönerek 17 Kasım 1912'de Çanakkale Boğazı Müretteb Kuvvetler Kurmay Başkanlığına atandı. 13 Ekim 1913'te Sofya Elçisi oldu. Aynı dönemde askeri ataşe olarak Sofya'da bulunan Mustafa Kemal'le dostluğu burada pekişti. Meclis-i Mebusan'ın III. Döneminin son yılında 8 Aralık 1917'de İstanbul Milletvekili seçilerek elçilik görevinden ayrıldı.
İttahat ve Terakki'nin düşmesinden sonra 14 Ekim 1918'de kurulan Ahmet İzzet Paşa hükûmetinde Dâhiliye Nazırı oldu. 8 Kasım'da eski rejim ileri gelenlerinden Talat, Enver, Cemal ve Sait Halim Paşaların yurt dışına kaçışına İçişleri Bakanı olarak engel olamamakla suçlanması, Ahmet İzzet Paşa kabinesinin istifasına neden oldu. 1 Kasım - 21 Aralık 1918 tarihleri arasında Mustafa Kemal ile birlikte Minber gazetesini çıkardı. İttihatçı gizli örgüte mensup olduğu iddiasıyla 10 Mart 1919'da tutuklandı, 2 Haziran 1919'da Malta'ya sürgüne gönderildi. Malta sürgünlüğü 30 Mayıs 1921'de serbest bırakılmasıyla sona erdi.
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Dönemi
15 Ağustos 1921'de İstanbul Milletvekili olarak TBMM 1. Dönem'e katıldı. 10 Ekim 1921 - 4 Ekim 1922 arasında Dâhiliye Vekilliği yaptı. TBMM 2. Dönemde yeniden İstanbul Milletvekili seçildi. 14 Ağustos 1923'ten cumhuriyetin ilanına kadar İcra Vekilleri Heyeti Reisliği ve Dâhiliye Vekilliği yaptı. Fethi Bey kabinesinin istifasına yol açan siyasi olaylar, 29 Ekim 1923'te bir anayasa değişikliği ile Cumhuriyet'in ilanına neden oldu.
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra, 1 Kasım 1923'te TBMM Başkanı seçildi. 1 Kasım 1924'te yine Başkan seçildi. Ancak aynı ay içinde Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşaların liderliğinde bir grup milletvekilinin Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla muhalif bir parti kurmaları üzerine 22 Kasım 1924'te İsmet Paşa yerine Başbakanlığa getirildi. Bu atamada, sertlik yanlısı olarak tanınan İsmet Paşa'ya karşılık Fethi Bey'in ılımlı ve uzlaşmacı kimliği rol oynadı. Ancak üç ay sonra Doğu'da Şeyh Sait İsyanının patlak vermesi üzerine uzlaşma politikası iflas etti. 2 Mart 1925'te hükûmet istifa etti, İsmet Paşa yeniden başbakan oldu. Aynı gün ilan edilen Takrir-i Sükûn Kanunu ile ülke çapında muhalefet susturuldu. Terakkiperver Fırka kapatıldı. Fethi Bey Paris Büyükelçiliğine atanmayı isteyerek Türkiye'den uzaklaştı.
Mustafa Kemal Atatürk, Ali Fethi Okyar ve Okyar'ın kızı ile Yalova'da, 13 Ağustos 1930.
9 Ağustos 1930'da Atatürk'ün talimatıyla büyükelçilikten istifa ederek Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu ve partinin genel başkanı oldu. Gümüşhane Milletvekili olarak tekrar Meclise girmesi sağlandı. Muvazaa amacıyla kurulan partinin, İzmir Mitinginden sonra irtica yanlısı bir harekete dönüşmeye başladığı suçlaması üzerine, kendi isteği ve Atatürk'ün talimatıyla 17 Kasım 1930'da partisini feshetti. Tekrar yurt dışına gitti.
1933 yılında kalp yetmezliği hastalığına yakalandı. Arkadaşının hastalığını öğrenen Gazi Mustafa Kemal,yaveri Salih Bozok'u refakatçi görevlendirerek Fethi Bey'i tedavi maksadıyla Viyana'ya gönderdi.
31 Mart 1934'te Londra Büyükelçiliğine atandı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türkiye ile Birleşik Krallık arasında gerçekleşen diplomatik ve askeri yakınlaşmada önemli bir rol oynadı; Montreux Antlaşması'nın mimarları arasında bulundu. 1937 yılında Manevralarına katılarak yabancı heyetlere eşlik etti. Atatürk'ün ölümünden kısa bir süre sonra, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün eski hasımlarıyla barışma politikası uyarınca 4 Ocak 1939'da Bolu Milletvekilliğine atandı; büyükelçilik görevinden ayrılarak yurda döndü. Aynı yıl seçilen 8. Meclis'e de Bolu Milletvekili olarak girdi. 2. Refik Saydam Kabinesinde Adalet Bakanı oldu ve bu görevini 12 Mart 1941'e kadar sürdürdü.
7 Mayıs 1943'te İstanbul'da öldü. Mezarı Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır.
Kişiliği[değiştir | kaynağı değiştir]
Fethi Okyar diplomatik yetenekleri ve ılımlı, akılcı kişiliğiyle her dönemde saygı topladı. Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nde uygulandığı şekliyle, millet iradesine dayanan demokratik, liberal ve pragmatik bir siyasi görüşü savundu. İttihat ve Terakki içinde önemli görevler üstlendiği halde parti üst yönetiminin yolsuzluk ve cinnetlerinden uzak durdu; bu sayede İttihat ve Terakki'nin çöküşünden sonra da saygınlığını koruyabildi. Yakın arkadaşı Rauf Bey'in aksine, siyasi kariyeri boyunca Mustafa Kemal'e ters düşmemeyi başardı. Uzun süre İsmet İnönü'nün başlıca rakibi olarak görüldüğü halde 1938'den sonra onunla barıştı ve yeniden üst düzey siyasi mevkilere getirildi.
Orgeneral İlker Başbuğ kimdir?
29 Nisan 1943 Yılında Afyonkarahisar'da Doğmuştur. 1962 Yılında Kara Harp Okulundan, 1963 Yılında Piyade Okulundan Mezun Olmuştur. 1971 Yılına Kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığına Bağlı Çeşitli Birliklerde Takım Ve Bölük Komutanlığı Yapan Orgeneral Başbuğ, 1973 Yılında Kara Harp Akademisinden Mezun Olmuş, Ardından Kurmay Subay Olarak; Genelkurmay Plan Ve Harekat Daire Başkanlığında Proje Subaylığı Ve Harp Akademileri Komutanlığında Öğretim Üyeliği Yapmıştır. Müteakiben Belçika/Brüksel'de NATO Uluslar Arası Askeri Karargahı(Ims)'Nda İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan Ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü Ve 51 Nci Piyade Tümeni 247 Nci Piyade Alay Komutanlığı Görevlerini Yürütmüştür. 1989 Yılında Tuğgeneralliğe Terfi Etmiştir. Tuğgeneral Rütbesi İle Belçika/Mons'da Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargahında (Shape) Lojistik Ve Enfrastrüktür Daire Başkanlığı, Müteakiben 1 Nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Görevlerinde Bulunmuş, 1993 Yılında Tümgeneralliğe Terfi Etmiştir. Tümgeneral Rütbesi İle Jandarma Asayiş Komutan Yardımcılığı Ve Belçika/Mons'da Milli Askeri Temsil Heyeti (Nmr) Başkanlığı Görevlerini Yürütmüş, 1997 Yılında Korgeneralliğe Terfi Etmiştir. Korgeneral Rütbesi İle 2 Nci Kolordu Komutanlığı Ve Milli Güvenlik Kurulu Genelsekreter Başyardımcılığı Görevlerinde Bulunduktan Sonra 2002 Yılında Orgeneralliğe Terfi Etmiştir. Orgeneral Rütbesi ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, Genelkurmay Iı Nci Başkanlığı Ve 1 Nci Ordu Komutanlığı Görevlerinde Bulunmuş 30 Ağustos 2006 Tarihinden Geçerli Olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı Görevine Atanmıştır.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 30 Ağustos 2008 itibariyle yaş haddinden emekliye ayrıllmasıyla Genelkurmay Başkanlığı'na Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ getirildi. Orgeneral Başbuğ, 4 yıl olan Genelkurmay Başkanlığı görevini yaş haddi nedeniyle 2 yıl yürüttü ve 30 Ağustos 2010 tarihi itibariyle emekli oldu. Bayan Sevim Başbuğ İle Evli Olan emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un 2 Çocuğu Vardır.
Müfide Ferit Tek kimdir?
(1892 Kastamonu - 24 Mart 1971, İstanbul)
Babası Kemahlı Mazhar Paşa'nın oğlu Şevket Bey, annesi Plevne şehitlerinden Zâimzâde İsmail Efendi'nin kızı Feride Hanım'dır. Emel Esin'in annesidir. Babasının görevi dolayısıyla ilköğrenimine Trablusgarp'ta başlar. Trablusgarp'ta henüz bir Türk mektebi olmadığı için İtalyanların yönetiminde bulunan St. Joseph Rahibe Okulu'nda okur. O yıllarda, İstanbul'da bulunan Harbiye Mektebi'nde bir grup öğrenci, kanundışı faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle, Fizan'a sürgün edilir. Aralarında Ahmet Ferit Tek ile Yusuf Akçura da vardır. Ahmet Ferit, daha sonra evleneceği Müfide Ferit'i burada tanır.
Yazar, 1903 yılında gizlice gönderildiği Paris'te Versailles Lisesi'ne kaydedilir. Onun Paris'teki öğrenimini, velisi sıfatıyla babasının yakın arkadaşı ünlü Jön Türklerden Ahmet Rıza Bey takip eder. Müfide Ferit, 1907 yılında Ahmet Ferit Tek ile evlenir. Bundan sonraki hayatı, kocasının sürgün veya görevli olarak bulunduğu çeşitli şehir ve ülkelerde geçer. İkinci Meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra İstanbul'a gelirler. Ahmet Ferit Tek, İttihat ve Terakki'ye muhalefetten Sinop'a sürülür. Bunun üzerine Müfide Ferit Hanım, kocasıyla birlikte Sinop'a gider. 1913-1918 arasındaki yıllarını Sinop ve Bilecik'te geçirir. Bu arada Aydemir romanını yazar ve yayınlatır. Mütareke ve Millî Mücadele yıllarında İfham ile Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde Milli Mücadele'yi destekleyen romancı, ikinci romanı Pervaneler'i 1924 yılında kaleme alır. Kocası Ahmet Ferit Tek'in Dışişleri Bakanlığı'ndaki görevi sebebiyle uzun yıllar yurtdışında bulunur.
Müfide Ferit Tek Eserleri
Aydemir (roman) Pervaneler (roman)
Comments