top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

CHP'den 'beşibiryerde' haber




MECLİS’İN GÖÇ RAPORUNA KARŞI CHP’DEN MUHALEFET ŞERHİ MAHALLELER “KÜÇÜK ŞAM”A DÖNÜŞTÜ!

CHP’nin hazırladığı muhalefet şehrinde, Meclis Göç ve Uyum Alt Komisyonu’nun hazırladığı rapor yerden yere vuruldu. Muhalefet şerhinde, AKP iktidarının sığınmacı ve göçmen politikası sert şekilde eleştirildi. TBMM Göç ve Uyum Alt Komisyonu’nun hazırladığı “Türkiye’de Düzensiz Göç ve Düzensiz Göçle Mücadele – Van Örneği Raporu” başlıklı rapora karşı CHP, muhalefet şerhi hazırladı.

Komisyonun CHP’li üyeleri İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal ile Ankara Milletvekili Servet Ünsal tarafından hazırlanan muhalefet şerhinde, AKP’nin sığınmacı ve göçmen politikası sert şekilde eleştirildi. Muhalefet şerhinde, AKP’nin samimiyetten uzak “Ensar-Muhacir” edebiyatıyla, “açık kapı” politikasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin, sığınmacılar, göçmenler, kaçkınlar için bir çekim merkezi haline geldiği, Türkiye’nin birçok noktasının, kamuoyundaki yaygın eleştiri tabiriyle “Küçük Şam”a dönüştüğü belirtildi. Dünyanın en fazla sığınmacı, göçmen barındıran ülkesi haline gelen Türkiye’nin tehlikeye atıldığı kaydedildi. Muhalefet şerhinde ayrıca komisyon raporunun içeriği de sert şekilde eleştirildi. Komisyon raporunun, “AKP Genel Merkezi’nde, Saray’ın ‘İletişim’ mutfağında hazırlanmış bir propaganda bültenini andırdığı” iddia edildi. Komisyon yönetiminin, İktidar ile muhalefet arasındaki “Suriyelilerin geri gönderilmesi” tartışmasına dahil olduğu ifade edildi.

CHP’nin hazırladığı muhalefet şerhi aynen şöyle:

“ÜÇ SAATE ŞAM’A GİRERİZ” ELEŞTİRİSİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün benimsediği ve başarıyla uygulanan Ortadoğu ülkelerinin iç işlerine karışmama ilkesini reddeden, yıllarca olumlu sonuçlar veren diplomatik hamleleri, Dışişleri Bakanlığı mekanizmasını etkisizleştiren, emperyalist ülkelerin gazına gelerek kendisini Arap dünyasının hamisi sanan, BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) Eşbaşkanlığı görevine talip olan AKP iktidarı yüzünden ülkemiz, ağır yaralar almıştır, ağır yaralar almaya devam etmektedir.

Dünya barışına zarar veren ABD ve diğer ülkelerle aynı doğrultuda hareket edip, “Üç saate Şam’a gireriz”, “Emevi Camii’nde namaz kılacağız” gibi ifadelerle, daha düne kadar “Dostum” diye hitap edilen, Bodrum’a tatile davet edilen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la arasını bozan, Suriye’deki iç savaşa müdahil olan iktidar, Türkiye’ye tahmin edilemeyecek kadar zarar vermiştir. İktidarın “Dostum Esad”dan “Katil Esad”a evirildiği süreçte, iktidar temsilcilerinin İhvancı dış siyaset anlayışıyla Türkiye hem bölgesinde yalnızlaşmış hem de ülkemiz yoğun sığınmacı dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. SURİYELİ SIĞINMACILAR GETTOLAŞTI

Suriye iç savaşının patlak verdiği Mart 2011’den itibaren ülkemize gelmeye başlayan Suriyeli sığınmacıları ilk etapta sınır illerindeki çadır kentlerde barındıran AKP iktidarı, bir müddet sonra “Başınızın çaresine bakın” anlamına gelen kararla 100 binlerce Suriyeli sığınmacının Türkiye’nin 81 iline dağılmasına sebep olmuştur. İktidarın dünyada eşi benzeri görülmemiş bu yanlış kararının etkisiyle Türkiye’nin birçok noktası, kamuoyundaki yaygın eleştiri tabiriyle “Küçük Şam”a dönüşmüştür. Belli yerlerde yoğunlaşan Suriyeliler, kendi gettolarını kurmuştur.

DİĞER YABANCI ÜLKE VATANDAŞLARI DA TÜRKİYE’YE YÖNELDİ AKP’nin samimiyetten uzak “Ensar-Muhacir” edebiyatıyla Türkiye Cumhuriyeti, sığınmacılar, göçmenler, kaçkınlar için bir çekim merkezine dönüşmüş durumdadır. Suriyeli sığınmacıların gelişiyle birlikte iktidarın izlediği yol neticesinde, “açık kapı” politikasıyla diğer yabancı ülke vatandaşlarının da Türkiye’ye yönelmesinin zemini hazırlanmıştır. İktidar kadrolarının halen yanlışlarının farkında olmaması dikkat çekmektedir. 2011 SONRASI DİKKAT ÇEKEN DEĞİŞİM Gelinen aşamada Türkiye, dünyanın en fazla sığınmacı, göçmen ve kaçkın barındıran ülkesi haline gelmiştir. 2011 yılında Türkiye’de sadece 58 bin uluslararası koruma altındaki yabancı varken, bugün itibariyle baktığımızda ise yalnızca geçici koruma altındaki Suriyelilerin sayısı resmi kayıtlarda 4 milyona yaklaşmıştır. Bunun yanı sıra Afgan göçmen sayısı, büyük bir sıçramayla 300 bini aşmıştır. Iraklı sayısı 150 bini, İranlıların sayısı 50 bini aşmıştır. Bunun yanı sıra Türkmenistan’dan, Özbekistan’dan, Fas’tan, Mısır’dan, Bangladeş’ten, Pakistan’dan, Afrika ülkelerinden ve dünyanın daha birçok yerinden göçmenler akın akın Türkiye’nin yolunu tutmaktadır.

AKP KADROLARI, “YETER Kİ GELİN” ANLAYIŞIYLA… Dünyanın gelişmiş ülkeleri, yükün altında ezilmemek adına, toplumsal barışın bozulmaması, vatandaşlarının haklarını korumak adına yabancı ülke vatandaşı göçmenlerin, sığınmacıların geçişine karşı en üst seviyede tedbirler alırken, Türkiye’yi uçuruma sürükleyen AKP iktidarı temsilcilerinin “En fazla yabancıyı biz barındırıyoruz” şeklinde övünmesi, izahı zor bir durumdur. Kanada gibi gelişmiş ülkelerin, çalışma hayatında ihtiyaç duyulan insan kaynağını belli şartları taşıyan sınırlı sayıdaki göçmenlerle karşıladığı ve gettolaşmaya karşı ciddi tedbirler aldığı düşünüldüğünde, 20 yıldır yetki ve sorumluluk makamlarını işgal eden AKP kadrolarının, “yeter ki gelin” anlayışıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni tehlikeye attığı açıkça görülmektedir.

HIRSIZLAR, SAPIKLAR, KATİLLER AKIN AKIN GELİYOR!

İktidarın “göz yummak” olarak nitelendirilebilecek tutumu nedeniyle sınırlarımız deyim yerindeyse yol geçen hanına dönmüştür. Yurda kaçak yollarla geçişlerin önüne geçilememektedir. Göçmen kaçakçılığını meslek edinen şahıslar, Türkiye’ye kaçak girenlerin bu yolculuğunu videoya çekip sosyal paylaşım sitesi TikTok’a yükleyerek, “Yüzde 100 giriş garantili” şeklindeki ifadelerle ‘müşteri’ kazanmaya çalışmaktadır.

Kentlerimizde düzensiz göçmenlerden, sığınmacılardan, kaçkınlardan kaynaklı sorunlar giderek büyümektedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; yurda kaçak yollarla giren, göçmen ya da sığınmacı statüsüyle şehirlerde her yerde karşılarına çıkan yabancı uyruklu şahıslar karşısında kendilerini güvende hissedememektedir. Basında çıkan haberler, sosyal medyaya yansıya görüntüler, kamuoyunun gündemini oluşturan gelişmeler, kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. İktidar gücünü elinde bulunduran AKP’nin, bürokrasinin, yetkili kurumların günü kurtarma adına yaptıkları açıklamalar, attıkları adımlar, kamuoyunda inandırıcı ve samimi bulunmamaktadır.

İstanbul’un Bağcılar ilçesinde dükkanın önüne koyduğu sandalyeye oturarak etrafa tehditler savuran Suriyeli zorbanın görüntüleri, hala zihinlerdeki tazeliğini korumaktadır. İstanbul başta olmak üzere birçok yerde kadınları gizlice videoya çekip sosyal medya hesaplarından paylaşan yabancı uyruklu sapıklar, sokaklarda kol gezmektedir. TİTTOK’A BİRBİRİYLE YARIŞIYORLAR

TikTok, Facebook, Twitter ve İnstagram gibi sosyal medya platformlarında Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılayıcı, güvenlik güçlerimizle alay edici, halkı kin ve düşmanlığa sürükleyici, toplumda kargaşa çıkarmaya amaçlayan paylaşımlar konusunda adeta birbirleriyle yarışan yabancı uyruklu şahısların söz konusu hadsiz cesaretlerinin kaynağının iktidarın yanlış göç ve uyum politikası olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Göçmenlerin, sığınmacıların Türkiye’de karıştığı suç oranlarında gözle görülür bir artış yaşanmaktadır. Her ne kadar resmi verilerle yabancıların karıştıkları suçlar düşük gösterilmek istense de suça karışan yabancı uyrukluların önemli bir çoğunluğunun kayıt dışı olduğu, bu durumun suç oranlarına yansımadığı bilinmektedir.

Türkiye’de çete kuran, kendi aralarında hesaplaşan, aynı uyrukta oldukları gruplarla ya da başka ülke vatandaşlarıyla kavgaya tutuşan, sokakları savaş alanına çeviren, gasp, yaralama, cinayet, çocuğa yönelik cinsel taciz suçuna karışan, silah ve kesici aletlerle paylaşım yapan yabancı uyruklu şahıs ve gruplara ilişkin haberler sıradanlaşmaktadır.


ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI HATIRLATILDI

Saray yönetimi; tutarsız, birbiriyle çelişen, U dönüşlü, öngörüsüz, ciddiyetten uzak politikalarla ve açıklamalarla sığınmacı meselesini ve kaçak, düzensiz göçmen sorununu çözemeyeceğini gözler önüne sermektedir.

Ensar-Muhacir kavramları üzerinden meseleyi bağlamından kopararak, yanlış değerlendirmeler yapmasıyla bilinen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Mart 2022 tarihinde Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte yaptığı açıklamada, “Göndermeyeceğiz!” çıkışında bulunmuştu. Sığınmacıları ve göçmenleri sahiplenen Erdoğan, Ana Muhalefet Partisi’nin ve yanındakilerin, “Biz seçimi kazandığımızda, bu ülkedeki mültecileri ülkelerine göndereceğiz” dediğini aktararak, “Biz göndermeyeceğiz! Çünkü biz ensarın ne olduğunu, muhacirin ne olduğunu Peygamberi bir metot olarak çok iyi biliriz. Kalkıp da bu ülkedeki 5 milyon mülteciyi, eğer iktidar olurlarsa tekrar Suriye'ye, Afganistan'a göndereceklermiş. Biz göndermeyeceğiz. Biz ev sahipliğine devam edeceğiz. Bundan tedirgin değiliz” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bir ay sonra ise muhalefetin sığınmacı ve göçmen kaçakçılığı, düzensiz göçmen meselesinde Türkiye’yi bekleyen tehlikeye dikkat çekmesi üzerine geri adım attı. 18 Nisan 2022’de AKP Genel Merkezi’nde büyükelçilere yönelik düzenlenen 13’üncü Geleneksel İftar Programı’nda konuşan Erdoğan, “Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” sözleriyle herkesi şaşırttı.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Mayıs 2022 tarihinde de Suriye’deki İdlib Briket Evleri Açılış Töreni’ne videolu mesaj göndererek, Türkiye’deki 1 milyon Suriyeli sığınmacının ülkelerine gönderilmesi için çalışmalara başlandığını söyledi. Azez, Cerablus, El Bab, Tel Abyad, Resulayn ile 13 bölgedeki geniş kapsamlı projeden bahseden Erdoğan ayrıca, “Suriye’nin diğer kısımları da güvenli hale geldiğinde gönüllü geri dönüşler için gereken zemini hazırlamanın gayreti içinde olacağız” sözlerine ekledi.

Çok geçmeden, 11 Mayıs 2022 tarihindeki AKP İl Başkanları Toplantısı’nda yeniden “Ensar-Muhacir” hamasetine sarılan Erdoğan, sığınmacı meselesi üzerinden çözüm önerilerini dile getiren Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alınken, “Biz bu görevde olduğumuz sürece bu kardeşlerimizi bu ülkeden geri gönderemeyeceksiniz” ifadelerini kullandı.


KILIÇDAROĞLU’NUN DURUŞU NET

Ülkemizi uçuruma sürükleyen AKP iktidarının temsilcilerinin aksine herkese vatanseverlik dersi veren, milletin sesi, halkın umudu olan Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, olayların patlak verdiği 2011 yılından bu yana Suriye meselesinde, Suriyeli sığınmacı ve kaçak göçmenler konusunda net ve tutarlı bir duruş sergilemektedir. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu, ilk günden itibaren Suriyeli sığınmacıların davulla zurnayla ülkelerine gönderileceğini vurgulamaktadır.


İKTİDAR, ‘UYUM’DA DA BAŞARISIZ OLU

Siyasi tarihimizde bıraktığı enkazla, oluşturduğu tahribatla anılacak olan AKP iktidarı, Suriyeli sığınmacılar meselesinde toplumsal kabul ve uyum çalışmalarında da başarısız olmuştur. Gelinen süreçte bir uyumdan ziyade ciddi bir uyumsuzluk bulunmaktadır. SURİYELİLER TÜRKİYE’Yİ “BORÇLU” GİBİ GÖRÜYOR

Kendi evlerini terk edip Türkiye’ye gelen Suriyelilerin önemli çoğunluğu, ülkelerindeki iç savaştan dolayı AKP iktidarını suçlamaktadır. Suriye’deki iç savaşı iktidarın körüklediği gerekçesiyle öfke duyan, Türkiye’yi “borçlu” gibi gören Suriyeliler, bu gerekçeyi dillendirerek sığındıkları Türkiye’de devletin kendilerine bakmak zorunda olduğunu savunmaktadır.

6 milyar euroluk ödeme karşılığı Avrupa’nın bekçiliğine soyunan, Türkiye’yi sığınmacı merkezine dönüştürmeyi kabul eden iktidarın ilkeli, net ve tutarlı olmayan duruşunun sokağa farklı yansıması sebebiyle Suriyeli sığınmacılar, Türkiye’nin yurttaşlarımızın vergisiyle kendileri için yaptığı harcamayı bile Avrupa Birliği’nin, uluslararası kuruluşların yardımı sanmaktadır. Suriyeli sığınmacıların, “Bizim paramızı Avrupa Birliği gönderiyor. Türkiye bizim için harcama yapmıyor” şeklinde söylem geliştirdikleri anlaşılmaktadır.

MERHAMETİN YERİNİ NEFRET ALDI

Diğer yandan Türk toplumunda Suriyeli sığınmacılarla ilgili her geçen gün artan bir endişeye, her geçen gün artan bir korkuya şahit olmaktayız. Suriye iç savaşının ilk yıllarında evlerini terk etmek zorunda kalan Suriyeli sığınmacılara merhametle yaklaşan, onları “Mağdur”, “Zulüm görenler” şeklinde telaffuz eden Türk vatandaşlarının kalbinde Suriyelilere karşı merhametin yerini, nefret almıştır. Türk vatandaşları, Suriyelileri artık sorunların kaynağı olarak görmektedir, onları “Ülkelerini koruyamayanlar” olarak eleştirmektedir. Türk toplumunda Suriyelilerin Türkiye’ye yük olduğu algısı belirginleşmiştir. Ucuza çalışan Suriyelilerin işlerini ellerinden aldığını, Suriyeliler nedeniyle kiralık ev bulanamadığını, Suriyeli sığınmacıların etkisiyle ev işyeri kiralarının arttığı, milyonlarca Suriyelinin Türkiye’de bulunmasıyla sağlık ve diğer kamu hizmetlerine erişimin zorlaştığını düşünenlerin sayısı her geçen gün yükselmektedir.


SEÇİM SÜRECİNDE KAOS PLANI İDDİASI

Türk vatandaşları ile kendi düzenlerini oluşturan Suriyeli sığınmacıların karşı karşıya gelmesi, endişe uyandırmaktadır. Özellikle şunu belirtmek gerekir ki: Şu an Türkiye’nin içinde bulunduğu zor durumun müsebbibi Suriyeli sığınmacılar değil, AKP iktidarıdır. Suriyeli sığınmacılara yönelik istenmeyen tepkiler, AKP iktidarının ekmeğine yağ sürmek anlamına gelecektir. Seçim sürecine giderken kaos ortamı oluşturmak isteyenlerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını Suriyeli sığınmacılarla, Afgan göçmenlerle çatıştırma planları yaptıklarını bilmemiz gerekmektedir. Bugünkü sığınmacı, göçmen, kaçkın yoğunluğunun baş mimarı olan AKP iktidarının seçim yoluyla cezalandırılması hem sığınmacı, göçmen sorununun çözümünü kolaylaştıracaktır hem de Türkiye’nin geleceğine yönelik demografik yapı değişimi tehditlerini engelleyecektir.

“SURİYELİLER GİDERSE EKONOMİ ÇÖKER” SÖZÜNE TEPKİ

Türkiye’de milyonlarca işsiz varken, iktidar temsilcileri, para babaları, sermayedarlar ve patronlar, Suriyeli sığınmacıları ucuz iş gücü olarak görmektedir. Suriyeli sığınmacıların güvencesiz şekilde, üç kuruşa çalıştırılması ve bu gerekçeyle de ülkelerine gönderilmek istenmemesi, utanç duyulacak bir hadisedir. Halkın umudu, milletin sesi olan Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP iktidarında Suriyeli sığınmacıların barış ortamı tesis edilerek, gönüllü şekilde ülkelerine gönderileceği yönündeki çıkışından rahatsızlık duyan AKP ve iktidar yetkililerinin “Suriyeliler giderse fabrikalar durur”, “Suriyeliler giderse ekonomi çöker” şeklindeki söylemleri, gerçeklikten uzak, akıl dışı savunma mekanizmalarıdır.

İSTENMEYEN HADİSELERİN SORUMLUSU AKP OLUR

Adında “Uyum” kelimesi yer alan Komisyonun Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri olarak vurgulamak isteriz ki: AKP iktidarının Suriyelilere ilişkin uyum politikaları olumlu istikamette gitmemektedir. Uyum çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Uyum bir yana Türk vatandaşları ile Suriyeli sığınmacılar arasındaki toplumsal huzursuzluk zirveye çıkmıştır. Üzücü olayların yaşanmasından endişe duyulmaktadır. Türk vatandaşları ile Suriyeli sığınmacılar arasında yaşanabilecek herhangi bir gerilimin sorumlusunun AKP iktidarı olacağını ilan ediyoruz! AKP iktidarını, popülist söylemden vazgeçerek, CHP’nin tavsiyeleri doğrultusunda Suriyelilerin kendi ülkelerine geri dönüşünü hızlandıracak çalışmalara ağırlık vermeye davet ediyoruz. Suriyelileri sömürme anlayışından, birtakım meselelere Suriyeli sığınmacıları alet etme niyetinden vazgeçilmesi gerektiğini vurguluyoruz.


KOMİSYON RAPORUNUN İÇERİĞİ İÇİN SERT İFADELER!

Raporun “Giriş” kısmındaki “Türkiye’nin hem düzenli hem de düzensiz göç akınları konusunda, hâlihazırda diğer ülkelere örnek teşkil ettiği” ifadesi komik kaçmaktadır.

Şöyle ki: Türkiye’nin hâlihazırda uyguladığı “açık kapı” göç politikası, hiçbir ülke tarafından benimsenmemektedir. Türkiye’de dünya gerçeklerinden kopuk Tek Adam Rejiminin uyguladığı göç politikası, ülkemiz için beka sorununa dönüşmüştür.

AKP Genel Merkezi’nde, Saray’ın “İletişim” mutfağında hazırlanmış bir propaganda bültenini andıran Komisyon raporunda, iktidarın Türkiye’yi sıkıntıya düşüren göç stratejilerine sahip çıkılmaktadır, iktidarın hamasi söylemlerine, propagandist argümanlarına aracılık edilmektedir. “TÜRKİYE’NİN EKONOMİK GÜCÜ GÖÇMENLER İÇİN ÇEKİM UNSURU” İTİRAZI

Raporun 2’inci sayfasının sonlarında kendisine yer bulabilen “Özellikle son yıllarda artan ekonomik ve siyasi gücü ile istikrarlı yapısı, Türkiye’yi düzenli ve düzensiz göç hareketleri için çekim merkezi haline getirmiştir. Bu nedenle ülkemiz, geçmişte uluslararası göç yollarında transit ülke konumundayken, son yıllarda gerçekleştirdiği sosyo-ekonomik atılımlar neticesinde hedef ülke konumuna da gelmiştir” ifadeleri, AKP temsilcilerinin, yandaş medyanın gerekçeleriyle, söylemleriyle örtüşmektedir. Raporun ilerleyen sayfalarında ayrıca Meclis Göç ve Uyum Alt Komisyonu Toplantısı’nın 10.11.2021 tarihli toplantısında sunum yapan İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı Düzensiz Göçle Mücadele ve Sınır Dışı İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Ramazan Keskin’in “Türkiye’nin artan ekonomik gücü, ülkemize yönelik göç hareketleri için ekstra bir çekim unsuru oluşturmaktadır” şeklindeki savunmasına yer verilmesi dikkatlerden kaçmamaktadır.

İktidarın kaçak geçişlere karşı sınırlarımızı koruyamadığı, kaçak geçişlere yönelik gerekli tedbirleri almada kararlılık göstermediği kamuoyunun malumudur. Komisyon raporunda ise iktidara bahane üretme maksadıyla “Doğu sınırlarımızın dağlık ve kontrolünün zor olduğu, Ege ve Akdeniz sahillerinin ise coğrafi yapısının yasadışı geçişlere uygun olmasının, düzensiz göç akınının daha da artmasına neden olduğu” tezi işlenmiştir.

“RAPORDAKİ SARAY’VARİ SÖYLEMLERİ REDDEDİYORUZ!”

“Türkiye’de Düzensiz Göç ve Düzensiz Göçle Mücadele - Van Örneği” başlıklı TBMM Göç ve Uyum Alt Komisyonu raporunun 50. sayfasından itibaren işlenen “Değerlendirmeler” bölümünde yapılan yorumlarla, Komisyon yönetiminin, muhalefet partisi ile iktidar arasındaki Suriyeli sığınmacıların geri gönderilmesi tartışmasına dahil olduğu görülmektedir.

AKP’nin milletvekili olan Komisyon Başkanı’nın kişisel, şahsi, siyasi görüşlerinin yansıtıldığı anlaşılan raporun ilgili bölümünde, muhalefet partilerinin, Suriyelilerin gerekli zeminin oluşturularak ülkelerine gönderilmesi vaadinin bağlamından koparılarak, muhalefet partisi temsilcilerinin ve bu meselede hassasiyetini dile getiren Türk vatandaşlarının “gayri insani, gayri hukuki bir tutum” sergilemekle, “insan hakları ihlaliyle” suçlanması, “ötekileştirmeyle”, “nefret diliyle”, “göçmenleri sömürmekle”, “göçmenleri istismar etmekle”, “nefret dilini oy devşirme aracı olarak kullanmakla” itham edilmesi, muhalefet partisi temsilcilerinin ve Türk vatandaşlarının düzeltme yapmaya, özür dilemeye davet edilmesi, kabul edilemez bir tutumdur.

MUHALEFETE AYAR VERİLMEYE ÇALIŞILIYOR Raporda ayrıca “Sığınmacılık üzerine tartışma olmaması, insani seviye ve hukukun üstünlüğüne inanma seviyesidir” denilerek, denetim görevini yerine getiren muhalefete ayar verilmeye çalışılması, hakaret edilmesi, neyin tartışılıp neyin tartışılmayacağı konusunda bir çerçeve çizilmeye çalışılması, Suriyeli sığınmacıların tartışma dışı bırakılması yönündeki emrivaki üslup, Komisyonun AKP’nin etkisinde hareket ettiğinin, Komisyon yönetiminin Türkiye’yi sığınmacı, göçmen deposuna haline getiren Saray rejimine yaranmaya çalıştığının açık delilidir. TEK ADAM YÖNETİMİNİN ÜSLUBUNU YANSITIYOR

Bu bağlamda yukarıda eleştirilen hakaretamiz, dayatmacı, Saray’vari söylemlere, Komisyonun muhalefet partisi üyelerinin de ortak edilmesi maksadıyla 51’inci sayfada kullanılan, “TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri olarak tekrar tekrar belirtmek isteriz ki” diye başlayan ifadeyi, CHP Milletvekilleri olarak reddediyoruz! İktidarı aklama, muhalefeti eleştirme, Saray’a yaranma amaçlı söz konusu rapordaki söylem ve ifadeler, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun, Göç ve Uyum Alt Komisyonu’nun CHP’li üyelerinin onayladığı, kabullendiği, rıza gösterdiği, hoş gördüğü, karşı çıkmayacağı söylem ve ifadeler değildir. Bu rapordaki belirtilen söylemler ve ifadeler, AKP’nin, ülkemizi uçuruma sürükleyen Tek Adam Yönetiminin üslubunu, tarzını yansıtmaktadır. ‘SURİYELİLER KALICI’ İTİRAFI

Öte taraftan raporun 50’nci sayfasında, “Değerlendirmeler” bölümünde işlenen “Suriyeli sığınmacılara geri göndermeme esaslarına dayalı bir politika izlendiği” şeklindeki vurgu, AKP iktidarının aslında Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalıcı olarak kalmalarını, vatandaşlığa geçirilmelerini istediğinin itirafı niteliğindedir. “BİRKAÇ OY UĞRUNA SURİYELİLERİ KULLANAN…”

İhvancı bakış açısıyla Suriyeli sığınmacı meselesine yaklaşan, Suriyelilerin sömürülmesine, istismar edilmesine, güvencesiz olarak 3 kuruşa köle gibi çalıştırılmasına göz yuman, birkaç oy uğruna Suriyelileri kullanan AKP’nin temsilcilerinin, “rapor” aldı altındaki parti propaganda metinleriyle muhalefete insan hakları dersleri vermeye kalkışması, samimi bulunmamaktadır, komik kaçmaktadır.


AFGAN GENÇ ERKEKLERİN YOL AÇABİLECEĞİ GÜVENLİK SORUNU GÖRMEZDEN GELİNDİ

Komisyon raporunda, Türkiye’ye akın akın gelen Afganistan vatandaşı genç erkeklerin yol açabileceği güvenlik sorununun görmezden gelinerek, Afgan kökenli kaçaklar konusunun dramatize edilmesini de kamuoyunun dikkatine sunmak isteriz.


VAN’DAKİ MÜCADELEDE GÜVENLİK GÜÇLERİ YALNIZ BIRAKILIYOR

Raporun başlığını oluşturan göçmen kaçakçılığı ile mücadele kapsamında Van ilinde yapılan faaliyetlere gelirsek: Raporda da belirtildiği üzere Göç ve Uyum Alt Komisyonu, 01-02 Kasım 2021 tarihlerinde, Van iline bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Söz konusu çalışma ziyaretinde askeriyle, polisiyle, korucusuyla güvenlik güçlerinin, çoğunluğu Afganistan uyruklu olan düzensiz göçmenlere karşı mücadelede sergiledikleri fedakârlıklara ilişkin bilgi alınmıştır. Sınırda nöbet tutan, Van genelinde düzensiz göçmenlerle, organizatörlerle, göçmen kaçakçılığı yapan şahıslarla mücadele eden güvenlik güçlerimizin hakkını teslim etmek gerekir. Sorun güvenlik güçlerimizin mücadele kararlılığında değil, siyasi iktidarın güvenlik güçlerimizi yalnız bırakması, arkalarında durmaması, “açık kapı” politikasıyla düzensiz göçmenlerin ülkemize gelişinin, sınırlarımızdan geçişinin teşvik edilmesidir. Siyasi iktidarın kararlı bir duruş sergilememesi nedeniyle Van üzerinden gelen Afganistan kökenli genç erkek kaçaklar, ülkemizin dört yanına dağılmakta ve güvenlik tehdidine yol açmaktadır.



CHP'Lİ BÜLBÜL'DEN HÜKÜMETE RTÜK VE BİK TEPKİSİ
"BU TEKLİF SEÇİME HAZIRLIK VE SANSÜR TEKLİFİ"

CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, RTÜK ve Basın İlan Kurumu'nun ceza aracı olduğunu ifade etti.



CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, Basın Kanunu hakkındaki teklifle ilgili TBMM Adalet Komisyonundaki görüşmelerde, RTÜK ve BİK'in hükümetin işine gelmeyen haberleri yapan TV ve gazetelere ceza aracı olarak kullanıldığını söyledi.


"AKP'nin has adamları BİK'in yönetiminde" diyen CHP'li Bülbül şunları söyledi:


"BİR YANDAN KAPATMA BİR YANDAN CEZA"


"Cezaevinde bulunan 23 gazeteci var. İfade özgürlüğünü kullanan gazetecilere BİK denilen RTÜK denilen iktidarın sopasıyla bir taraftan ilan ve reklam cezası veriyorsunuz bir yandan kapatma, bir yandan yüzde 3'ü bulan para cezası veriyorsunuz. Sonra basın kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi veriyorsunuz."


"AKP'NİN HAS ADAMLARI KURULDA"


"Bu kadar yetki veriyorsunuz BİK'e. BİK'in Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemine geçmesinden beri kurumun faaliyet raporlarına son verildi. Yönetim kuruluna bakın AKP'nin has adamları burada. BİK üye sayısını 42'ye çıkarıyorsunuz, içine RTÜK'ten de 2 kişi koyuyorsunuz. RTÜK'ün 2 üyesine niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Hep bizden olsun diye."


Bülbül son olarak bahsekonu kanun teklifinin seçime hazırlık teklifi ve sansür yasası teklifi olduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı.



BAŞKAN BAKIR: AKP'Lİ BELEDİYE YİNE HALKI DEĞİL CEBİNİ DÜŞÜNDÜ!


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Başakşehir İlçe Başkanı Deniz Bakır, AKP’li Tuzla Belediyesi'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Müdürlüğü ve İSKİ’nin uygun görmediği imar planı değişikliğine Belediye Meclisi’nden oy çokluğu ile kabul edilmesiyle ilgili eleştiride bulundu.



Belediyenin yolu değil rant kapısındna gelecek parayı düşündüğünü belirten Başkan Bakır;" AKP'li Tuzla Belediyesi, geçen yıl kendi şirketi Tuz-Yap İnşaat Yatırım ve Pazarlama A.Ş.’ye sattığı, Tepeören Mahallesi 7216 adadaki 2,3 ve 4 nolu parseller için hazırladığı imar planı değişikliğini Belediye Meclisi’ne sundu. Bir kısım terkinli alan ve istikamet düzenlemesi şeklinde hazırlanan plan değişikliği ile parselleri birbirinden ayıran yolların bir kısmının iptal edilmesini kapsıyordu. Tuzla Belediyesi’nin 2011 yılında yaptığı imar planlarında söz konusu parseller bir birinden 10 metre genişliğindeki yollarla ayrılmıştı. Plan değişikliği istenen ve toplam büyüklüğü 16 bin 118 metrekare olan parseller, Tuzla Belediyesi’nin kendi şirketine olan borcuna karşılık satılmıştı. Yürürlükteki 2011 tarihli planlarda söz konusu parseller kısmen konut alanında, kısmen sağlık tesisi alanında, kısmen park alanlarında ve yolda kalıyordu.Meclise sunulan teklif dosyasında yere alan kurum görüşlerinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama Şube Müdürlüğü, yolların iptal edilmesiyle ilgili olarak, “Bölgesel ulaşım sistemi açısından uygun bulunmamaktadır” şeklinde görüş bildirdi. Kamu yararı yok dedi ama Tuzla Belediye Meclisi yine de imar değişikliği oy birliğiyle kabul edildi. Yani yine AKP'li belediye vatandaşı değil, kendi cebini düşündü. Yine rant peşinde koşarak halka zulmetmeye devam etti." şeklinde konuştu.



CHP’li Saygın’dan Venezüela tepkisi!

MİLLİLİK BUNUN NERESİNDE?


Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ İl Başkanı Şener Zeynel Saygın, iktidarın Türk çiftçisinin sorunlarına kulak tıkarken; Venezüela’da buğday üretimi kararı alınmasına; “Millilik, yerlilik bunun neresinde?” sözleriyle tepkisini dile getirdi.





Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ İl Başkanı Şener Zeynel Saygın, Türkiye’de çiftçi artan maliyetler nedeniyle üretimden vazgeçerken; Venezüela’da buğday üretimine başlayacaklarını açıklayan Tarım Bakanı Vahit Kirişçi’ye tepki gösterdi.

Tarımda girdi fiyatlarındaki yüksek oranlı artışlar nedeniyle çiftçinin çok zor bir yıl yaşadığına işaret eden Başkan Saygın, “İktidar uzun zamandır üretimi desteklemek yerine ithalatın önünü açarak üretimi bitirme noktasına getirdi. İktidarın Türk tarımını destekleme ve geliştirme yönünde somut adımlar atması beklenirken; Tarım Bakanı Vahit Kirişçi Venezüela'da buğday üretimi için anlaşma yapıldığını açıkladı. Millilik, yerlilik bunun neresinde? Tarım politikaları belirlenirken; iç üretim hedeflerine ulaşma yanında, dünya toplam ihracat pazarından daha fazla pay almak hedeflenmelidir. Çiftçinin kaderine terk edilmesine izin vermeyeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, çiftçiyi yok sayan anlayışa son verecektir. Çiftçimizin başı dik olarak üretip kazanması ve refah içinde yaşaması hedefi için, tarımı stratejik bir sektör olarak değerlendirerek, doğru biçimlerde destekleyeceğiz. Güzel günler çok yakın” dedi.



Son 5 ayda 646 işçi hayatını kaybetti

BİNZET: GÜVENCESİZ İŞÇİ ÇALIŞTIRILMASININ ÖNÜNE GEÇİLMELİ



Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adıyaman İl Başkanı Mehmet Sırrı Burak Binzet, mayıs ayınde 167, son 5 ayda en az 646 emekçinin yaşamını yitirdiğine işaret ederek, iş güvenliğine dikkat çekti.


Çalışsanların iş güvencesi ve iş güvenliğinin sağlanması gerektiğini vurgulayan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adıyaman İl Başkanı Mehmet Sırrı Burak Binzet, “İş Sağlığı ve İşçi Meclisi Güvenliği (İSİG) raporuna göre; mayıs ayında 167, 2022’inin ilk 5 ayında 646 işçi, iş cinayetinde yaşamını yitirdi. İş Güvenliği ile ilgili sorunların çözümünde etkin uygulanabilir ve kontrol edilebilir bir düzenleme yapılmalı, ILO Sözleşmesi uygulamaya geçirilmelidir. Bir yandan istihdam arttırıcı, diğer yandan çalışanların İş Güvencesini sağlayıcı önlemler alınmalıdır. Yasada belirlenen suç ve kusurlarından ötürü işten çıkarılan işçilerin kıdem tazminatı haklarını tümüyle yitirmeleri önlenmelidir.

İşçiler arasında bireysel sözleşmeli personel uygulamasına ve işçi statüsünde olması gerekenlerin kamu görevlisi statüsüne geçirilmesi yolundaki uygulamalara son verilmelidir. Güvencesiz, kaçak işçi çalıştırılmasının önüne geçilmelidir” dedi.

İSİG’in verilerinin 2022 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde ölenlerin yüzde 3,56’sının sendikalı, yüzde 96,44’ünün ise sendikasız olduğunu ortaya koyduğuna işaret ederek, sendikal örgütlenmenin de önemine vurgu yaptı.

22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page