Bugün 12 Şubat. Cenap Şahabettin, Vahi Öz , Rakım Çalapala, Teoman Alpay, Yavuz Sabuncu ve Tekin Akmansoy'un ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyoruz.
Cenap Şahabettin kimdir?
Cenap Şahabettin (d. 1870 - ö. 1934) Servet-i Fünun dönemi şairi ve yazarı.
1870'te Manastır'da doğdu. 12 Şubat 1934'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Babasının Plevne'de şehit düşmesinden sonra ailesiyle İstanbul'a geldi. İlköğrenimini Tophane'deki Fevziye Mektebi'nde yaptı. Gülhane Askeri Rüşdiyesi'ni bitirdi. Tıbbiye İdadisi'nden sonra Askeri Tıbbiye'den mezun oldu. Hekim yüzbaşı oldu. Paris'te 4 yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. Yurda döndükten sonra Mersin, Rodos, Cidde'de karantina hekimliği, sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914'te emekliye ayrıldı. Darülfünûn'da Türk Edebiyatı Tarihidersleri okuttu. Kurtuluş Savaşı sırasında Kuva-yı Milliye'ye karşı olumsuz tutumu nedeniyle öğrencileri tarafından istifaya zorlandı. Daha sonra cumhuriyeti destekledi ama yalnızlıktan kurtulamadı.
Edebi Kişiliği
İlk şiiri 1885'te daha öğrencilik yıllarında Saadet gazetesinde yayımlandı. Önceleri Muallim Naci'nin etkisiyle divan şiiritarzı şiirle uğraştı. Daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan'dan etkilenerek Batı tarzı şiire yöneldi.
Servet-i Fünun dergisinde şiirleri yayımlandı. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil'le birlikte Servet-i Fünun edebiyatının 3 önemli isminden biri oldu.
Gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şairdi. Diğer Servet-i Fünun'cuların tersine bireysel şiiri tercih etti. Edebiyat-ı Cedide'nin en aşırı örneklerini verdi.
Şiire "nesir-musikisi" dedi. Şiirlerinde kullandığı "Sâât-i semenfâm", "çeng-i müzehhep", "nay-i zümürrüt" gibi deyimler, imgeler döneminin sanat dünyasında önemli tartışmalar yarattı.
Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı savundu. Bu tarzda yazdığı en iyi iki örnek "Yakazat-ı Leyliye" ve "Elhan-ı Şita" şiirleridir.
Servet-i Fünûn kuşağında Tevfik Fikret'ten sonra şiirin en önemli ismidir. Sadece şiir değil nesirle de ilgilenen bir kalemdir. Nesirlerinde Raik Vecdi, Ahmet Peyman ve Dahhak-ı Mazlum, Hakkı Talip takma adlarını kullanmıştır.
Cenap Şahabettin'in Sanat Hayatı şu evrelerden oluşur:
Muallim Naci Etkisindeki Evre (İlk şiirler)
Abdülhak Hamit Tarhan ve Recaizade Etkisindeki Evre (Yeni şiirlere yöneliş dönemi)
Paris Yılları (Fransız şiirinin sanat algısını benimsediği dönem)
Servet-i Fünûn dönemi
1908 sonrası dönem
Şiir Hakkındaki Görüşleri ve Bazı Eserlerine Dair Önemli Notlar
Eski edebiyatı taklitçi ve samimiyetsiz bulur.
Fuzûlî, Bâkî ve Nedim beğendiği divan edebiyatı sanatçılarıdır.
Daima yeni şiirden yana olduğunu dile getirmiştir.
Şiirle ilgili yazılarında çağdaş Fransız edebiyatına ve şiirine sık sık atıfta bulunur.
Hece ölçüsüne kesin bir dille karşı çıkmıştır. Aruz ölçüsünü daha ahenkli bulmuştur. Bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle kaleme almıştır.Aruzla ilgili görüşlerini "Felsefe-i Evzân" adlı eserinde bir araya getirmiştir. Bu eserini Raik Vecdî takma adı ile yayımlamıştır.
Sanat hayatı boyunca hiçbir siyasi şiir kaleme almamıştır. Daima "sanat için sanat" ilkesi doğrultusunda eserlerini kaleme almıştır.
Şiirde güzellikten başka bir şey arayamam, sözü meşhurdur.
Serbest müstezatın en başarılı iki isminden biridir. (diğeri de Ahmet Haşim'dir.)
Sembolizmin ilk başarılı temsilcisi olarak değerlendirilebilir.
Cenap Şahabettin şiire Şeyh Vasfi ve Muallim Naci etkisinde başlar.
İlk şiirleri gazel şeklindedir. Eski tarz bu şiirler Cenap'a göre kendisine sadece "aruz, kafiye, dil hakimiyeti" gibi teknik konuIarda birikim sağlamıştır.
Cenap için ikinci evre, Recaizade ve Abdülhak Hamit Tarhan'ın parlak yıllarını yaşadığı dönemde onlardan etkilenerek kaleme aldığı şiirlerdir. Özellikle Abdülhak Hamit Tarhan etkisinde kalarak yazdığı şiirlerini Gülşen adlı gazetede yayımlar. İşte Cenap'ın "Tamat" adlı eseri, bu ikinci evrenin yani etkileniş sürecinin ürünüdür.
Sanat hayatında üçüncü evre ise Fransa yıllarıdır. Cenap Şahabettin, Fransız şiirini yakından tanıma fırsatı bulur ve Fransız sembolizmini daha derin bir bakışla incelemeye başlar.
Sone nazım biçimini kullanan ilk sanatçıdır. Bazı kaynaklar bu konuda Süleyman Nesip isminden bahsetmektedir.
Murg-ı Siyah adlı şiiri, hem sone tarzındadır hem de ilk alegorik şiiridir.
Temaşa-yı Leyal adlı eseri, Türk edebiyatının en güzel "akşam" şiirlerindendir.
Yâr-ı Muhayyel, serbest müstezat şeklinde kaleme alınmış uzun bir şiirdir. Bu şiirde sevgilinin kendisi için aslında bir şiir perisi olduğunu ve şiirin nasıl olması gerektiği üzerinde durmuştur.
Ta'yin-i Metalib adlı eseri, Tevfik Fikret'in Ömr-i Muhayyel'ine benzetilmektedir.
Kendi hayattayken herhangi bir şiir kitabı yayımlanmamıştır.
Şiirlerini Evrâk-ı Leyâl adı ile bir kitapta derlemeyi düşünmüş fakat bu eser kendi sağlığında yayımlanamamıştır.
Tabiat konulu en meşhur şiiri Elhân-ı Şitâ'dır. Elhân-ı Şitâ bir serbest müstezat örneğidir.
Şiirde musiki ve resim unsurlarını çok önemser. Musikiye resimden daha fazla önem vermiştir şiirde. Şiir; sözün musikisidir, der.
Elhân-ı Şîtâ
Cenap'ın "Elhân-ı Şitâ"sı Edebiyat-ı Cedîde şiirinde sıkça işlenen hayal-hakikat çatışması, hakikatin hayale üstün gelmesi, hüzün gibi temler eşliğinde tabiatı; karın yağışını tasvir eder.
Manzumede bahar ve bahara ait çiçekler, kuşlar, kelebekler hayali, neşeyi sembolize eder. Karlar, yavaş yavaş bahar mevsimine ait ne varsa hepsinin üzerini örterler. Bu tabiat olayı, ölüm ve dolayısıyla hüznü de beraberinde getirir. Ve şiirin sonunda kar yağışı hızlanır. Karlar her yanı kaplayarak, bahara ait tüm unsurların üzerini kaplar. Böylece hakikat, hayale üstün gelmiş olur. Bu bakımdan "Elhân-ı Şitâ" Halit Ziya'nın Mâi ve Siyah romanını andırır.
Dekadanlık Tartışmaları
"Dekadanlar" adlı makale Ahmet Mithat tarafından kaleme alınmış ve Sabah gazetesinde yayımlanmıştır. Ahmet Mithat bu yazısında Servet-i Fünûn kuşağını ve özellikle de Cenap Şahabettin'i hedef alarak Fransız taklitçisi olmakla eleştirmiştir. Servet-i Fünûn'u ve özellikle de Cenap Şahabettin'i Fransız şiirini anlatacak bir şeyleri olmadığı gerekçesiyle sahte bir müphemliğe yönelen gürûh olarak değerlendirmiştir.
Bu makale, edebiyat dünyasının bir anda gündemi olur fakat o sırada Cenap karantina doktoru olarak Süveyş'tedir. Cenap, Ahmet Mithat'ın eleştirilerine karşılık olarak "Dekadizm Nedir?" başlıklı yazısını kaleme alır. Bu yazıda dekadizmin Fransa'daki kökleri üzerinde durulmuştur. Cenap "Dekadizm Nedir?" yazısında "dekadan" kelimesinin etimolojisini detaylı bir şekilde ele almış ve Ahmet Mithat'ı "daha kavramın anlamını bile bilmeden saldıran" bir kalem olarak eleştirmiştir. Bu kavramın Fransız edebiyatında hangi anlamlarda kullanıldığını örnek metinlerle açıklamıştır.
Bu yazı, Cenap'ın şiiri nasıl yorumladığını anlamamız açısından önemlidir. Cenap'a göre yeni şiir için "kaynaklara dönülmeli ve var olan kültürel birikim yeniden çağ realitesi bağlamında yeniden değerlendirilmelidir."
Bu tartışmaya Şemsettin Sami, Samih Rifat, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, İsmail Safa gibi isimler katılır. Süleyman Nazif "Dekadan" adlı şiiri ile tartışmaya dahil olur.
Dil ve Edebiyat Görüşleri
Latin alfabesinin kabulünden yanadır. Latin alfabesinin kullanımı durumunda Avrupa medeniyetine daha kolay erişilebileceğini savunmuştur.
Osmanlıcayı sürdürmekten yanadır bu görüşünden dolayı Milli edebiyatçıların hedefi olmuştur.
Ona göre edebiyatın toplumsal bir görevi yoktur.
Edebiyat hakkındaki görüşlerini dile getirirken sık sık musikiye değinmiştir.
Kapalı ve süslü bir anlatım benimsemiştir.
Cenap'a göre dil kendi zamanında şekillenir ve buna bağlı olarak da edebiyatta düşünsel ve biçimsel yenilikler yapmak kaçınılmazdır.
Nesirdeki en büyük korkusu tekdüzeliktir. (İttırat)
Nesir dilinde ona en yakın isim, Süleyman Nazif'tir.
İsmail Habib Sevük'ün Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi'ni beğenmemiştir. Bu edebiyatımızdaki meşhur polemiklerden birini ortaya çıkarmıştır.
Cenap Şahabettin'de Nesir
Hac Yolunda
Cenap'ın Cidde'ye görevli olarak giderken izlenimlerini yansıtan 17 mektuptan oluşmuştur. 1897 yılında Servet-i Fünûn'da neşredilmiştir. Cenap'ın nesir vadisindeki ilk önemli başarısıdır. Eser boyunca okuyucu Mısır'a dair atmosfer başarı ile nakledilmiştir. Bu eserin ilk bölümlerini Tevfik Fikret'e gönderen Cenap, eserini Kabe'ye gidecekler için yararlı bir eser olarak takdim eder.
Afak-ı Irak
Tasvîr-i Efkâr'da yayımlanmıştır. Yazarın Bağdat'a yaptığı seyahatin izlenimlerinden oluşmaktadır. Birinci Dünya Savaşı yıllarına rastlayan bu eserde bölge topraklarındaki İngiliz sömürgesinin boyutlarını Türk okuruna başarı ile aktarmıştır. Bağdat'la ilgili izlenimlerini aktarırken Fuzûlî'ye dair görüşlerini de paylaşmıştır.
Suriye Mektupları
Cenap'ın bu eseri yayımlanmamıştır. Edebiyat çevreleri tarafından başarısız bir eser olarak değerlendirilmiştir.
Avrupa Mektupları
I. Dünya Savaşı günlerinde Cenap, Avrupa'yı dolaşır, Tasvîr-i Efkar gazetesinde yayımlanan izlenimler kitap olarak 1917 yılında yayımlanır. Kitapta 22 mektup bulunmaktadır. Bulgaristan, Romanya, Çekoslovakya, Macaristan, Almanya'yı gidiş ve dönüşünde tasvir eder. Bu eserde hem Avrupa coğrafyası hem de I. Dünya Savaşı atmosferi başarılı bir sentezle ele alınmıştır.
Nesr-i Harp
I. Dünya Savaşı dolayısı ile yazdıkları makalelerden oluşmaktadır. Burada savaş felsefesinden, Türk askerinin özelliklerinden, gazilere karşı sosyal sorumluluk bilincinden bahsedilmiştir. Türk Neferi, Yarım Şehitler adlı yazıları bu kitabın en meşhur bölümlerini oluşturmaktadır.
Nesr-i Sulh
Bu bölüm; Ali Canip ile aralarındaki edebi tartışmaya ilişkin cevap niteliğindeki yazılardan, Tevfik Fikret hakkındaki düşüncelerinden oluşmaktadır.
Tiryaki Sözleri
Vecize niteliğindeki sözlerinden oluşmuş bir eserdir. Bu eser yazarın tezatlı düşünme gücünü göstermesi açısından önemlidir. 361 sözden oluşmaktadır.
Allah'tan her şeyi isteyebilirsin yalnız para isteme. Çünkü Allah parayı sevmez ve sevmediği için ancak sevmediklerinden bazılarına verir... Düşün: Hiç Allah'ın sevebileceği adamlarda paralı adam gördün mü? (Tiryaki Sözleri)
Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri 1918 yılında aslında tek kitap olarak yayımlanmıştır.
Gazeteciliği
1902- 1910 yılları arasında İttihat Terakki'nin çıkardığı Şurâ-yı Ümmet gazetesinin başyazarlarından biri olarak önemli yazılar kaleme almıştır.
1908 sonrasında Tanin gazetesinin ünlü yazarlarından biridir.
Hürriyet gazetesinin başyazarlığını yürütmüştür.
Peyam-ı Sabah gazetesinde Milli Mücadele karşıtı yazılar kaleme almıştır.
1908- 1914 yılları arasında Tanin, Tasvîr-i Efkâr ve Hak gazetelerinde günlük konular üzerinde yazdığı yazılardan bir derleme olarak Evrâk-ı Eyyâm adlı eseri yayımlanmıştır.
Yahya Kemal, Evrâk-ı Eyyâm'ı bir "şaheser" olarak değerlendirmiştir.
Tiyatro Eserleri
Körebe
Yalan
Küçük Beyler
Körebe
İki perdelik bir oyundur.
Küçük bir komedi olarak değerlendirilir.
Kitap olarak yayımlanmış ve sahnelenmiştir.
Konusu bakımından Şair Evlenmesi'ne benzetilmiştir genellikle.
Yalan
Oynanmış fakat kitap olarak basılmamıştır.
İbsen türü bir tragedya olarak tasarlanmış fakat başarılı bulunmamıştır.
31 Mart olayları sırasında subayları öldürdüğü için idam edilen bir erin köydeki babasının ıstırap ve utancını konu alır.
Küçük Beyler
Hüseyin Suat ile birlikte yazmışlardır.
Bu eser daha sonra yeniden Hüseyin Suat tarafından biraz değiştirilip genişletilerek Züppeler adı ile yayımlanmıştır.
Cenap Şahabettin'in Tüm Eserleri
Şiir:
Tâmât (1887)
Seçme Şiirleri (1934, ölümünden sonra)
Bütün Şiirleri (1984, ölümünden sonra)
Terâne-i Mehtap
Tiyatro:
Körebe (1917)
Küçük Beyler
Yalan
Düzyazı:
Hac Yolunda (1909)
Evrak-ı Eyyam (1915)
Afak-ı Irak (1917)
Avrupa Mektupları (1919)
Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (1918)
Vilyam Şekispiyer(1932)
Tiryaki sözleri (Özdeyişler)
Suriye Mektupları
Vahi Öz kimdir?
Vahi Öz, 3 Kasım 1911 'deİstanbul'da doğdu. Asıl adı Vahe Ozinyan'dır. Türkiye Ermenisidir. Samsun Lisesi'nde okudu. Vahi Öz, Samsun'da okuduğu liseyi bitiremeden kendini sanatın içine atmış, tiyatro oyuncusu olmuş İlk kez 1928'de Samsun Gençlik Mahfeli'nde sahneye çıktı, oyunculuğa Halkevi piyeslerinde başladı.
1930'da İstanbul Şehir Tiyatrosu'na girerek profesyonel olarak oyunculuğa atıldı. 1938-1945 yıllarında Ankara Radyosu temsil kolunda görev yaptı. Daha sonraRaşit Rıza Trupu ile Anadolu'nun birçok yöresinde oyunlar sergileyen Vahi Öz, Ankara Radyosunda 1942 de her pazartesi 21:30 da yayınlanan Kimgil Ailesi'nde Baba rolünü seslendirmiş ve büyük bir ün kazanmıştır. Bu dönemde sırasıyla Raşit Rıza, Ses, Yeni Ses, Şen Ses ve Küçük Opera'da çalıştıktan sonra 1945'te İstanbul'a dönerek, Ses Tiyatrosu'nda oyunculuk ve yönetmenlik yaptı.
1947 yılında Turgut Demirağ'ın Reşat Nuri Güntekin'in aynı isimli romanından uyarlayarak yönettiği 'Bir Dağ Masalı' filmi ile sinemaya adım atan usta aktör, sinema yaşamı boyunca canladırdığı 'Horoz Nuri' ve 'Rüknettin' tiplemeleriyle büyük beğeni kazandı.
1947'de ilk filmi olan Bir Dağ Masalı filminde oynadı. 1960'larda Horoz Nuri tiplemesiyle ün kazandı. Oyunculuğun yanı sıra yönetmenlik de yapmıştır. 1968'de kendi adına bir de tiyatro topluluğu kurmuştur. Sinemada asıl ününü 1960'dan sonra yaptı. Horoz Nuri tiplemesiyle tanındı ve Mualla Sürer'le ilginç bir tip oldular. 1953'te Kan Kardeşler ve süt Kardeşler adlı iki filmin yönetmenliğini de yaptı.
1960'lı yıllarda Yeşilçam'da oyuncuların plak yapma modasına uydu ve 1964 yılında Serengil Plak için bir 45'lik yaptı. 45'liğin ön yüzünde "Bedia" adlı parça, arka yüzü olan B yüzünde ise Öztürk Serengil'le birlikte söyledikleri "Bekarlıktan Kurtulduk" adlı parçası yer alıyordu.
Ertem Eğilmez'in 1965'te gerçekleştirdiği "Kart Horoz" filminde yarattığı "Horoz Nuri" tiplemesiyle tanınmış ve Mualla Sürer'le birlikte Türk sinemasının unutulmaz çiftlerinden birini oluşturmuştu. Özellikle Mualla Sürer ve Sadri Alışıkile yaptığı filmler bugün hala hafızalardadır. Perdede hiçbir şey yapmasa da sırf görüntüsüyle bile insanları güldürebilmeyi başarabilmiş nadir komedyenlerden biriydi.
1966 yılının Nisan ayında Küçük Opera Tiyatrosu'ndan eşi Jale Öz'le birlikte ayrılan Vahi Öz, eşiyle birlikte 'Vahi Öz Tiyatrosu'nu kurdu.
Vahi Öz, ikinci evliliğini şarkıcı Saime Sinan ile yaptı, fazla uzun sürmedi. Beş kere evlenen Vahi Öz'ün son eşi Jale Öz'dür. İlk evliliğini 1940 yılında yaptığı ilk eşinden Taner (d.1952) adlı bir oğlu vardır.
Vahi Öz, 12 Şubat 1969 tarihinde 58 yaşında Prostat kanserinden vefat etmiştir.
Senaryoları: Süt Kuzuları 1952
Filmleri : Gençlik Günahı 1947 Bir Dağ Masalı 1947 Hülya 1947 Kanlı Taşlar 1948 İstanbul Geceleri 1950 Parmaksız Salih 1950 Deli 1952 Efelerin Efesi 1952 Kan Kardeşler 1952 Süt Kuzuları 1952 Şaban Çingeneler Arasında 1952 Yıldırım Beyazıt Ve Timurlenk 1952 Köprüaltı Çocukları 1953 Ahretten Gelen Adam 1954 Kadının Fendi 1955 Meçhul Kadın 1955 Basmacı Güzeli 1955 Kadifeden Kesesi 1956 Katibim 1956 İhtiras Rüzgarları 1958 Tütün Zamanı 1959 Felaket Kadını 1960 Cumbadan Rumbaya 1960 Bir Demet Yasemen 1961 Kara Dut 1961 Tatlı Günah 1961 Ayrı Dünya 1961 Hazreti Ömer'ın Adaleti 1961 Şafakta Buluşalım 1961 Sahte Prens 1961 Toto Ali Milyoner 1961 Ne Şeker Şey 1962 Gönül Avcısı 1962 Aşk Güzeldir 1962 Gol Kralı Cafer 1962 Badem Şekeri 1963 Ayşecik Canımın İçi 1963 Bazıları Dayak Sever 1963 Çapkın Kız 1963 Sayın Bayan 1963 Barut Fıçısı 1963 Bulunmaz Uşak 1963 Şaşkın Baba 1963 Şıpsevdi 1963 Tatlı Sert 1963 Yaralı Aslan 1963 Bir Öpücük Ver Bana 1963 Kadın Berberi 1964 Anasının Kuzusu 1964 Bomba Gibi Kız 1964 Kader Kapıyı Çaldı 1964 Fıstık Gibi Maşallah 1964 Bana Derler Külhanlı 1964 Kimse Fatma Gibi Öpemez 1964 Keşanlı Ali Destanı 1964 Öpüşmek Yasak 1964 Ayşecik Çıtı Pıtı Kız 1964 Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi 1964 Turist Ömer 1964 Ayşecik Cimcime Hanım 1964 Filinta Kadri 1964 Fabrikanın Gülü 1964 Tamirci Parçası 1965 Şakayla Karışık 1965 Şepkemin Altındayım 1965 Kart Horoz 1965 Babamız Evleniyor 1965 Cici Kızlar 1965 Helal Adanalı Celal 1965 Sevdalı Kabadayı 1965 Sevişmek Yasak 1965 Sevgili Öğretmenim 1965 Nazar Değmez İnşallah 1965 Komşunun Tavuğu 1965 Çalıkuşu 1966 Çifte Tabancalı Damat 1967 Trafik Belma 1967 Nemli Gözler 1967 Bekar Odası 1967 Benimle Evlenir Misin 1968 Vuruldum Bu Kıza 1968 Kara Sevda 1968 Kanlı Nigar 1968 Bir Damat Aranıyor 1968
Rakım Çalapala kimdir?
Asıl adı Mehmet Rakım Çalapala olan Rakım Çalapala, 1906 yılında İstanbul’da doğmuştur. Lise öğretimini İstanbul Lisesi’nde alan Çalapala, üniversite eğitimini ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde bitirmiştir. 1935’te mezun olan Rakım Çalapala, bundan daha öncesinde lisede öğrenim görüyorken ilk olarak ”Yarın” isimli gazetede gazetecilik mesleğine atılım yapmıştır.
Daha sonra ”Akın” ve ”Son Posta” gibi gazetelerde de yazarlık yapmıştır. 1932’de Osmanlı Bankası’nda çalışmaya başlamıştır. Yine aynı dönemde, sevdiği kadın olan Nimet Hanım’la evlenmiştir. 1936 yılına gelindiğinde ”Yavru Türk” ve ”Çocuk Haftası” dergilerinin yönetimini ele almış, bunu da Türkiye Yayınevi’ne girerek yapabilmiştir. Bu dergilerden sonra ”Karikatür”, ”Resimli Hayat” ve ”Yedigün” gibi farklı dergilerde de görev almıştır. Dönemin gayet revaçta olan okullarından Alman Lisesi ve Musevi Lisesi’nde öğretmenlik yapan Rakım Çalapala, bu dönemden sonra Hürriyet’e girerek biraz da orada çalışmış, en son 1951’de Atlas Yayınevi’nin kurucusu olmuştur. Meslek hayatı boyunca çok sayıda roman, çocuk romanı ve öyküleri yazan Rakım Çalapala; tüm bu eserlerinde eşinden de çok fazla yardım almıştır ve bu eserleri bir nevi birlikte ortaya çıkarmışlardır. 1995 yılına gelindiğinde Rakım Çalapala, Ankara’da hayata gözlerini yummuştur.
Rakım Çalapala’nın eserleri
Roman : (1950) Köye Giden Gelin
Oyun Kitapları : (1933) Köyden Gelen Ses, (1933) Eski Bir Dost
Şiirleri : Okulumuz, Öğretmen, Yaz, Cumhuriyet Bayramı
Öyküleri : (1965) Işıklı Pencere, (1965) Aşk İnsanı Güzelleştirir
Çocuk Kitapları : (1933) 87 Oğuz, (1944) Mustafa: Atatürk’ün Romanı, (1968) Yavrutürk Şiirleri
Teoman Alpay kimdir?
Çanakkale'de 1932 yılında doğan Teoman Alpay, Ankara Radyosu'nun açtığı ud sınavını kazanarak, radyonun saz sanatçıları arasına katıldı ve kendi dalında aşama kaydederek, genç yaşta Türk Müziği Yayınları Şefi oldu. Bir ara da Erzurum Radyosu Müdürlüğü yaptı.
Alpay'ın “Nasıl Geçti Habersiz, O Güzelim Yıllarım” isimli eseri 1972 yılının şarkısı seçilirken, sonraki yıllarda “Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar”, “Buruk Acı”, “Sarmaşık Günleri” eserleri yine dereceye girdi. 1997'de İstanbul FM dinleyicileri tarafından, Teoman Alpay'ın “Kalbimi Kıra Kıra” isimli eseri, en beğenilen eser seçildi ve Atatürk Kültür Merkezi'nde altın plaket ödülü aldı. Alpay'ın ayrıca ”Samanyolu”, “Sevmekten Kim Usanır” gibi birçok sevilen eseri bulunuyor.
Ruhsar Alpay'la evli olan Teoman Alpay, 2 çocuk babasıydı. 12 Şubat 2005'te Çanakkale'de vefat etti.
Prof. Dr. Mustafa Yavuz Sabuncu kimdir?
(24 Eylül 1948 - 12 Şubat 2007) Türk akademisyen, bilim insanı ve anayasa hukukçusu. Sabuncu, 1948’de İstanbul’da doğdu. Sultanahmet İlkokulunu bitirdikten sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne girdi. 1966 yılında bu lisenin Edebiyat şubesinden mezun olduktan sonra aynı yıl Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydoldu. Fakültenin Siyaset ve İdare Bölümünden 1970 yılında mezun olan ve bu Fakültenin Siyasi İlimler doktora programına kaydoldu. 1971-72 ders yılında Avusturya devletinin burslusu olarak Linz Sosyal Bilimler Yüksek Okulunda misafir öğrenci olarak bulundu. Avusturya dönüşü, 1974 yılında askere gitmeden önce, kısa bir süre banka müfettiş muavinliği yapan Sabuncu, 1976 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Hukuku kürsüsünde asistan olarak akademik hayatına başladı. 1979 yılında doktorasını tamamladı. 1990 yılında aynı bilim dalında doçentliğe, 1995 yılında ise profesörlüğe tayin edildi. 1984 ve 1986 yılında Avrupa Konseyi, 1989’da DAAD den aldığı burslarla Almanya’da kısa süreli bilimsel çalışmalarda bulundu. 2000-2005 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Başkanlığı görevini üstlendi. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Anayasa Hukuku derslerini verirken aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yakın Doğu Üniversitesi’nde Anayasa Hukuku derslerini yürütmekteydi. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi Yayın Kurulu başkanlığını da yürüttü; Siyasi İlimler Türk Derneği, TESEV Vakfı ile Türk-Alman Kamu Hukukçuları Forumu üyesiydi. Kendisi ayrıca, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Akademik ve Bilimsel Danışma Kurulunda görev yapmaktaydı. Mustafa Yavuz Sabuncu 2006 yılında yakalandığı kansere 2007 yılının 12 şubatında yenik düştü. Bugüne kadar binlerce öğrenci yetiştiren Sabuncu, Anayasa Hukuku alanında da kitapları ve makaleleri ile tanınmaktadır. Kitapları Anayasa Hukukuna Giriş
Çağdaş Devlet Düzenleri
Seçim Sistemleri
Siyaset Bilimine Giriş
Türk Anayasa Sistemi
Tekin Akmansoy kimdir?
(d. 20 Ocak 1924, Sarayköy, Denizli, ö. 12 Şubat 2013). Tiyatro ve sinema sanatçısı.
Uzun yıllar çeşitli tiyatrolarda görev alan Tekin Akmansoy, meddah geleneğinin sürdürücülerinden biri olmuştur.
1974 yılında başlayan Kaynanalar dizisinde Kayserili uyanık işadamı Nuri Kantar tiplemesi ile ön plana çıkmaştır.
Bu karakteri, yıllarca süren dizinin yanı sıra Kaynanalar ve Nöri Kantar Ailesi adlı sinema filmlerinde de canlandırmıştır.
1990'lı yıllarda kızı Arzu Akmansoy'un yönetmenliğini yaptığı Kaynanalar'ın yeni bölümlerinin yanı sıra Sonradan Görmeler gibi dizilerle uzun süre sonra televizyona geri döndü.
1998 yılında Devlet Sanatçısı unvanı aldı.Son Olarak ta İki Aile dizisinde Tahir Pamukçuoğlu karekterini canlandırmıştır.
Rol aldığı tiyatro oyunları
Becket Yahut Tanrılarının Şerefi : Jean Anouilh - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1971
IV.Murat (oyun) : Turan Oflazoğlu - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1970
Yaz (oyun) : Romain Weingarten - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1968
IV. Hanry : Luigi Pirendello - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1967
Ayak Bağı : Georges Feydeau - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1967
My Fair Lady : Gabriel Pascal\George Bernard Shaw\Alan Jay Lerner - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1966
Gök Taşı : Friedrich Dürrenmatt - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1966
Bal Sineği : Aydın Arıt - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1965
Çocuğum : Margaret Mayo - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1965
Hülleci : Musahipzade Celal - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1964
Yabanlar : Carlo Goldoni - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1964
Merdiven (oyun) : Nazım Kurşunlu - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1963
Cengizhan'ın Bisikleti : Refik Erduran - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1961 - 1970
Köroğlu (oyun) : Ahmet Kutis Tecer - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1960
Kırık Oyuncaklar : Lillian Hellman - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1960
Kral Oidipus : Sofokles - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1959
Dört Albayın Aşkı : Peter Ustinov - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1959
Duvarların Ötesi : Turgut Özakman - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1958
Dışardakiler : Haldun Taner - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1957
Fareler ve İnsanlar : John Steinbeck - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1957
Yaz Bekarı : Moliere - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1956
Tufan (oyun) : Turgut Özakman - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1956
Oğuz Ata : Selehattin Batu - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1955
Haydutlar : Friedrich Schiller - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1955
Harput'da Bir Amerika'lı : Cevat Fehmi Başkut - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1955
Genc Osman (oyun) : Turan Oflazoğlu - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1955
Yaslı Aile : Branislav Nušic - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1954
Othello : William Shakespeare - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1954
Tanrı Dağı Ziyareti : Reşat Nuri Güntekin - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1954
Çayhane : John Patrick - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1954
Maria Stuart : Friedrich Schiller - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1954
Güzel Helena : Selehattin Batu - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1953
Avanak (oyun) : Georges Feydeau - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1953
Yanlış Yanlış Üstüne : Oliver Goldsmith - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1952
Vatan İsterse : Karal Çapek - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1952
Ölü Kraliçe : Henry de Montherlant - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1952
Fatih (oyun) : Nazım kurşunlu - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1952
Gölgeler) : Ahmet Muhip Dranas - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1952
Tersyüz : Galip Gürhan - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1952
Perili Değirmen : Ziya Demirel - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1952
Öteye Doğru : Sutton Vane - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1951
Kadının Fendi : W. Somerset Maugham - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1951
Köşebaşı : Ahmet Kutsi Tecer - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1951
Alınyazısı : Nahid Sırrı Örik - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1951
Bir Yaz Gecesi Dönümü Rüyası : William Shakespeare - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1951
Cyrano de Bergerac (oyun) : Turan Oflazoğlu - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1951
Perr Gynt : Henrik Ibsen - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1949
Scapin'in Dolapları : Moliere - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1949
Küçük Şehir : Cevat Fehmi Başkut - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1949 - 1971
Para (oyun) : Naecip Fazıl Kısakürek - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1941
Ayyar Hamza : Ali Bey - Ankara Devlet Tiyatrosu - 1939
Comments