top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Bakî, Hasan Fehmi, Fakihe Öymen, Hızır Tüzel, Nevin Akkaya, Ülkü Erakalın,Mehmet Karaca, Sevda Aydan



Bugün 6 Nisan. Bakî, Hasan Fehmi, Fakihe Öymen, Hızır Tüzel, Nevin Akkaya, Ülkü Erakalın,Mehmet Karaca, Sevda Aydan'ın ölüm yıldönümleri.

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.

Bakî kimdir?



Bakî (d. 1526 - ö. 1600)

1526'da İstanbul'da dünyaya geldi. 1600 yılında İstanbul'da öldü. Osmanlı Divan Edebiyatı'nda şiire biçim ve içerik açısından birçok yenilik getiren ve yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ" (şairler sultanı) unvanını alan şairin asıl adı Mahmud Abdülbaki. Fatih Camii müezzinlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu. Çocukluğunda bir süre esnaf yanında çıraklık yaptı. Güçlü okuma isteği sonucu medreseye girdi. Zamanının ünlü müderrislerinden Karamanlı Ahmed ve Mehmed efendilerden ders aldı. Birçok ünlü edebiyatçı ile tanıştı. Hocası Mehmed Efendi için yazdığı "Sümbül Kasidesi" ününü artırdı. Dönemin ünlü şairlerinden Zâtî'nin dikkatini çekti. 18-19 yaşlarında ünlü bir şair oldu.

Süleymaniye Medresesi'nde Ahmed Şemseddin Efendi'nin derslerine devam etti. 1955'te Nahçıvan seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu kasideyle saray çevrelerine girmeyi başardı. Kadılık göreviyle Halep'e gönderilen hocası Ahmed Şemseddin Efendi ile Halep'e gitti. 1560'ta İstanbul'a dönüşünde Şeyhülislam Ebussuud Efendi ile tanıştı. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine düyduğu üzüntüyü "Kanuni Mersiyesi" ile dile getirdi.

2. Selim döneminde Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın korumasına girdi. Saray toplantılarına çağrılmaya başlandı. 3'üncü Murad döneminde de yerini korudu. Süleymaniye Müderrisi oldu. Düşmanlarının bir oyunu ile bir süre gözden düştü. Edirne'ye sürüldü. Medine ve Mekke kadılıkları yaptı. 1581'de İstanbul'a döndü. 1584'te İstanbul Kadısı oldu. 1591'de Rumeli Kazaskerliği görevine getirildi. Şeyhülislam olmak istiyordu ama bu görevi elde edemeden yaşamını yitirdi.

Zevke ve eğlenceye düşkün, neşeli, hoş sohbet ve hırslı bir kişiliği vardı. Nükteci ve dedikoducu yapısı yüzünden zaman zaman döneminin önde gelenlerini darıltıp zor durumlara da düştü.

Hicviyeleri ile ünlüdür. Özel yaşamındaki özgürlüğüne ve sınırsızlığına rağmen kadılık görevlerinde adalete düşkünlüğü ile dikkat çekti. Mesnevi yazmadı. Başarılı kasideleri de olmasına rağmen gazel şairi olarak tanınır. Dünyanın geçiciliğinden yakınan, okurları aşk ve şarabın tadını çıkarmaya çağıran gazelleriyle ünlendi.

Şiirlerinde tasavvufi değil, dünyevi aşka önem verdi. Mersiye, methiye ve fahriyelerinde içten ve abartısız bir anlatım kullandı. Edebiyatta geleneklere bağlı kaldı ama şiir diline yeni bir düzen ve akıcılık getirdi. Nazım tekniğini geliştirdi, birçok büyük şairin "kaçınılmaz" olarak gördüğü nazım kusurlarından kurtulmayı bildi.

Çağdaşı şairlere göre daha sade ve anlaşılır bir dil seçti. Biçim açısından kusursuz şiirleri, duygu ve anlam bakımından Fuzûlî'ninkiler kadar derin, Nefi'ninkiler kadar içten bulunmaz. Eserleri, 16'ncı Yüzyıl Osmanlı toplumunun beğenisine uygun, sanat incelikleri ve hayal güzellikleri ile doludur. Duru ve temiz bir İstanbul lehçesinin yanı sıra şiirlerinde halk deyimleri ve söyleyişleri de kullandı. Divanı Kanuni Sultan Süleyman döneminde hazırlandı. Ama bu divan bütün şiirlerini kapsamaz. Başında manacaat ve na't bulunmayan divanında 27 kaside, 2 terkib-i bend, 1 terci-i bend, 7 tahmis, 619 gazel, 24 kıta, bir tarih ve 38 müfred yer alır. Çevirileri ve dinsel konularda eserleri de var.

Baki'nin Eserleri
  • Dîvân-(4508 beyitlik, en önemli eseri)

  • Fazâ'ilü'l-Cihad

  • Fazâil'i-Mekke

  • Hadîs-i Erbain Tercümesi

  • Kanuni Mersiyesi

Hasan Fehmi kimdir?



Hasan Fehmi 1874 yılında doğdu. Çocukluk yılları ve aldığı ilk eğitim ile ilgili olarak fazla bir bilgi yoktur. Mülkiye Mektebi’ne başlamadan önce hangi okulları okuduğu biyografilerinde pek belirtilmemektedir. Üniversiteyi bitirdikten sonra Paris’e gitti. Burada İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mensuplarıyla tanıştı. Prens Sabahattin ve çevresini de burada tanıdı. Daha sonra Mısır’a gitti. İkinci Meşrutiyetin ilanı üzerine İstanbul’a geri döndü.

İstanbul’a dönen Hasan Fehmi Bey, Mevlanzade Rıfat Beyin sahibi bulunduğu Serbesti gazetesinde yazılar yazmaya başladı. Gazetenin başyazarlığını da üstlendi. Yazılarını ateşli, heyecanlı bir dille yazdı. Ülkedeki değişimleri savunan bir kişi olarak ortaya çıktı. Bir bakıma dönemin radikal yazarlarından biri sayılıyordu. Düşüncelerin özgürce sergilenmesinden yana bir tavır koydu. Bu kişiliği ve yazıları sebebiyle kısa zamanda ilgi odağı oldu. Gazete bu vesile ile çok sayıda insanın eline ulaşmaya başladı. Diğer taraftan bazı yazarlar da bu gazetede yazı yazmak için girişimde bulunmaktaydılar.

İttihat ve Terakki Cemiyeti özgürlükleri genişletme ve daha fazla özgür ortamı sağlamayı hedef edindiğini açıklamış ve muhtelif vesilelerle bu konuda tahşidatta bulunmuştu. Ancak, iktidara gelen İttihat mensupları geçmişe oranla çok daha fazla tahammülsüz ve eleştiriye kapalı bir tutum sergilediler. Baskı rejimine karşı çıkarak taraftar bulan ve bu yüzden iktidar şansı elde eden parti, daha fazla baskı yapmaya başladı. Cemiyetin bu tavrı, çok sert eleştirilere sebep oldu. Bu sert eleştiriyi yapanlardan önemli birisi de Hasan Fehmi idi. Yazıları sebebiyle iktidar partisince adeta nefret edilen isimlerden biri oldu. Sürekli tehdit edilmeye başlandı. Ülkede fikri tahribat yapmakla ve milletin dimağını tahrip etmekle itham edildi.

Muhalif gazeteci durumunda olan Hasan Fehmi 6 Nisan 1909 günü okul arkadaşlarından Kaymakam Ertuğrul Şakir ile Beyoğlu’ndan Sirkeci’ye gitmekteydi. Galata Köprüsü’nü geçtikten sonra Sirkeci Postahanesi'nin önünde meçhul bir kişinin kurşunlarına hedef oldu ve hayatını kaybetti. Ertesi gün gazetesi öldürülüşünü, “Serbesti-i matbuatın (basın özgürlüğünün) ilk kurbanı, ömrünü menfalarda (sürgünlerde) geçirmiş olan evlad-ı hürriyetten Hasan Fehmi Beyin ruhuna fatiha.” yazısıyla okuyucularına duyurdu. Hasan Fehmi Beyin katledildiği “6 Nisan Günü” Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından, “Basın Şehitleri Günü” ve “Hasan Fehmi Bey Anma Günü” olarak kabul edilmekte ve bu vesile ile bazı etkinlikler yapılmaktadır.


Fakihe Öymen kimdir?



1900’de Arnavutluk/İşkodra’da doğmuştur. İstanbulludur. Babası zabit İsmail Efendi, annesi Azize Hanımdır. Mehmet Edip (1893-1982) Beyle evlenmiş olup iki çocuk annesidir.

Fransızca ve İngilizce bilen Öymen, ilköğrenimini İstanbul’da altı sınıflı Koca Mustafa Paşa İlk Mektebi’nde, ortaöğretimini sınavla girdiği İstanbul Kız Muallim Mektebi’nde (İstanbul Dârülmuallimâtı-1916) dördüncülükle tamamlamıştır. Yükseköğrenimine ise İnâs Darülfünunu (Kadın Üniversitesi) Edebiyat şubesinde başlayıp İstanbul Dârülfünunu’nun Coğrafya şubesinde 1923’te tamamlamıştır.

1922’de memuriyete girmiş olup ilk vazifesi Kandilli Kız Lisesi’nde Coğrafya hocalığı olmuştur. Ardından 1923’te Bursa Kız Muallim Mektebi’ne Tarih, Coğrafya hocası olmuş, bir sene sonra da aynı mektebin müdür muavinliğine tayin edilmiştir. 1931 yılına kadar bu iki görevi birlikte yürütmüş ve bu müddet içinde bir sene de aynı mektepte müdür vekilliğinde bulunmuştur.

Atatürk ve İsmet İnönü’nün 1931 ders yılında Bursa Kız Lisesi’ni ziyaretinden sonra Bursa Kız Lisesi’nin kuruluşunda çok emeği olan Fakihe Öymen, aynı yıl Ankara Türk Maarif Cemiyeti (Türk Eğitim Derneği)’nin teklifi üzerine açtığı Bursa Kız Lisesine müdür olarak atanmıştır.

Gecesini gündüzüne katarak çalışan Öymen, Kız Lisesi’nde birinci yılın ardından yapılan teftişi büyük başarıyla tamamlamış ve okul bu teftiş sonunda resmiyet kazanmıştır. Öymen bu okulda görev yaparken bir yandan da Muallim Mektebi’nde coğrafya derslerine girmeye devam etmiştir. Üç buçuk sene bu mektebin hem müdürlüğünü hem de Tarih ve Coğrafya hocalığını yapmıştır. Bu görevi milletvekili seçilene kadar sürdürmüştür.

Fakihe Öymen Bursa Kız Lisesinde

Türk Maarif Cemiyetinin ilk başkanı İsmet İnönü (31 Ocak – 18 Nisan 1928) olup Fakihe Öymen de 24 Nisan 1941 ile 24 Nisan 1949 arasında başkanlık yapmış ve dernek başkanı olduğu dönemde ayrıca CHP Ankara Milletvekilliği görevini de sürdürmüştür.

Atatürk’ün Türk kadınına verdiği milletvekili seçme ve seçilme hakkından sonra Fakihe Öymen, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili adayı olarak gösterilmiştir.

8 Şubat 1935’te yapılan V. Dönem seçimlerinde 1625 oy alarak 35 yaşında İstanbul‘dan milletvekili olarak seçilmiş ve 1 Mart 1935’te Meclise katılarak Türkiye’nin ilk kadın milletvekillerinden biri olmuştur. 7 Mart 1935’te seçim tutanağı onaylanan Öymen, Milletvekili seçildiği sırada evlidir ve çocuğu yoktur.

Yedigün muhabiriyle yaptığı bir söyleşide muhabirin milletvekili seçilmesinden dolayı memnun olup olmadığını sorması üzerine Öymen şu cevabı vermiştir: “Bunu sormaya hacet yok. Hiç memnun olmaz mıyım, görüyorsunuz ya bir haftadan beri daha heyecanımı dindiremedim. Ben, saylav olacağımı hiç zannetmiyorum. Arkadaşlarım bunu umuyorlarmış. Onun içindir ki; birdenbire karşılaştığım bu heyecan beni çok sevindirdi.”

Birinci dönem boyunca Bütçe Encümeni’nde üyelik ve kâtiplik ve 9-16 Mayıs 1935 tarihleri arasında toplanan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Dördüncü Kurultayı’nda kâtiplik, sekreterlik görevlerinde bulunmuştur.

Seçim bölgesinin sorunlarıyla da ilgilenen Öymen, diğer İstanbul milletvekilleriyle birlikte 1935, 1936 ve 1937 yıllarında hazırladıkları raporlarda Türkler arasında işsizliğin çok olmasından dolayı Türklere ait olmayan mağazalarda hiç olmazsa yarı yarıya Türklerin çalıştırılması gerektiğinden, devlet memurlarının işlerini yavaş yaptıkları ve halka kötü davrandıkları için halkın memnun olmadığından, İstanbul’da okul sayısının artırılarak eğitim seviyesinin yükseltilebileceğinden, eski dönemlere ait tarihi eserlerin turizme kazandırılmasıyla bolca gelir elde edilebileceğinden, İstanbul’da balıkçılığın gelişmesi için vergilerin düşürülmesi gerektiğinden ve halkın kültür seviyesinin yükseltilmesi için İstanbul’un farklı yerlerinde Halkevlerinin açılmasının yararlı olacağından bahsetmişlerdir. Ayrıca bu raporlarda İstanbul’daki Kadıköy, Şişli, Şehremini, Beşiktaş, Beyoğlu ve Eminönü’ndeki Halkevlerinin çalışmalarından, ekonomik durumlarından ve halka yaptıkları hizmetlerden ayrıntılı bir şekilde bahsedilmiştir.

1936 yılında Dolmabahçe Sarayında Mustafa Kemal Atatürk’ün yüksek huzurlarıyla toplanan Üçüncü Türk Dil Kurultayı’nda 4 ilmi komisyondan biri olan Gramer – Sentaks Komisyonu üyeliğine Fakihe Öymen, Ali Ulvi Elöve, Besim Atalay, Emin Dalkılıç, Fazıl Ahmet Aykaç, Hakkı Süha, Hıfzı Tevfik Gönensay, M. Behçet Yazar ve Yahya Saim Ozanoğlu seçilmiş ve komisyon üyelerinin katılımı ile 25 Ağustos 1936 tarihi saat 10.00’da yapılan ilk komisyon toplantısında Fakihe Öymen komisyon başkanlığa seçilmiştir. İlmi komisyonlardan Kurultayda okunan ve bunlara ek olarak Genel Merkez Kurulunca kendilerine gönderilen tezleri incelemeleri ve sonuçları birer rapor ile Kurultaya bildirmeleri istenmiş olup Öymen başkanlığında yapılan 2 toplantı neticesinde komisyon raporu hazırlanmış ve oylamadan sonra Üçüncü Türk Dil Kurultayı Yüksek Başkanlığına sunulmuştur.

1.Dönemde 26 Mart 1939‘da 1525 oyla tekrar İstanbul Milletvekili seçilerek, Meclise 3 Nisan 1939’da katılmıştır. Dönem boyunca, Bütçe Encümeni Kâtipliği görevinde bulunmuştur. Ayrıca, Hatay halkının askerlik işlerine ve Hatay Vilayetinin kurulması hakkındaki kanun lâyihasını görüşmek üzere oluşturulan geçici encümende kâtiplik yapmış ve Maliye Bakanlığı bütçesi nedeniyle Meclis’te söz alarak görüş bildirmiştir. 29 Mayıs-3 Haziran 1939 tarihleri arasında düzenlenen C.H.P. Beşinci Büyük Kurultayı’nda Dilek Encümeninde kâtip olarak görev almıştır.

VII. Dönemde 28 Şubat 1943 tarihli seçimde 1.709 oy alarak Cumhuriyet Halk Partisinden üçüncü kez İstanbul Milletvekili seçilerek Meclise girmiştir.

VIII. Dönemde 21 Temmuz 1946 tarihli seçimde 138.771 oy alarak 23.07.1946 tarihli seçim tutanağı ile Cumhuriyet Halk Partisinden Ankara Milletvekili seçilerek 05.08.1946 tarihinde son kez Meclise girmiştir. 1946 seçimlerinde 12 Ağustos 1946 tarihinde ad çekme suretiyle Seçim Tutanaklarını İnceleme Komisyonuna ve TBMM Bütçe Komisyonu üyeliğine seçilmiştir. 11 Kasım 1946, 5 Kasım 1947, 5 Kasım 1948 ve 7 Kasım 1949 tarihlerinde aynı üyeliğe tekrar seçilmiş ve bu komisyonun Kâtipliğini yapmıştır.

Bu dönemde Bütçe Komisyonunda üye olarak çalışmış ve askeri personelin maaşı hakkındaki kanunda değişiklik yapılması, çiftçilerle ilgili kredi kooperatifleri kurulması kanunuyla ilgili çalışmalarda bulunmuştur.

Milletvekilliği yaptığı 5., 6., 7. ve 8. Dönemler boyunca aynı zamanda Bütçe Komisyonu üyeliği yapmış, Seçim Tutanaklarını İnceleme Komisyonunda görev almış ve bu süre zarfında TBMM Genel Kurulunda Kanun Tasarı ve Teklifleri Hakkında 6. dönemde 1, 8. dönemde 3, Meclis Soruşturması Önergeleri Hakkında 8. dönemde 1 konuşma yapmıştır. VI. dönemde, 25 Mayıs 1942 tarihinde TBMM Genel Kurulunda Maliye Vekâleti bütçesi münasebetiyle, VIII. Dönemde, 23 Haziran 1948 tarihinde TBMM Genel Kurulunda Van’da yaptırılan askeri hastane ve uçak alanı ile satın alınan kavurma işinde yolsuzluklardan Refik Saydam, Şükrü Saraçoğlu, Recep Peker ve Birinci Hasan Saka Kabinelerinde yer almış olan Milli Savunma Bakanları hakkında Meclis soruşturması yapılmasına dair olan önerge münasebetiyle, VIII. Dönemde, 24.02.1949 tarihinde TBMM Genel Kurulunda Maliye Bakanlığı 1949 yılı Bütçesi münasebetiyle, VIII. dönemde, 26.12.1949 tarihinde TBMM Genel Kurulunda Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerle Köy Sağlık memurlarının geçimlerini düzenlemek üzere 3803, 4274 ve 4459 sayılı kanunlara ek 5129 sayılı Kanunda değişiklik yapılması hakkında Kanun münasebetiyle ve son olarak VIII. dönemde, 23.03.1950 tarihinde TBMM Genel Kurulunda Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilatına dair olan Kanuna bir madde eklenmesi hakkında Kanun münasebetiyle söz almıştır. Öymen Meclisteki bu konuşmalarının dışında, görev yaptığı süre içerisinde çeşitli kanun görüşmelerine katılmıştır.

1941-1949 yılları arasında Türk Eğitim Derneği başkanlığını yapmış olup Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Türk Eğitim Derneği ve Türk Parlamenter Birliği’nin aktif bir üyesi olmuştur.

Fakihe Öymen 6 Nisan 1983’te vefat etmiş ve cenazesi 9 Nisan 1983’te Ankara’da Cebeci Asrî Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.

Fazilet Fatma YEŞİLBAŞ

Mehmet Karaca kimdir?



1 Ocak 1900'de İstanbul'da doğdu. 1922'de kendi adına tiyatro topluluğu kuran sanatçı, 1940'da Şehir Tiyatrolarına girip 1968'e kadar çalıştı. 1939'da girdiği sinemada güldürü ve karakter rollerinde başarı sağladı. Ünlü tiyatro sanatçısı Toto Karaca'nın eşi, ünlü ses sanatçısı Cem Karaca'nın babasıdır. 1980'de vefat etti.




Hızır Tüzel kimdir?



(d. 1956, İstanbul - ö. 6 Nisan 2009, Ayvalık), Türk gazeteci, yazar. Denizci olan babası nedeniyle çocukluğundan itibaren denizle ilgisini yitirmeyen Tüzel, bir dönem balıkçılık yaparak geçindi. Atatürk Eğitim Enstitüsü'nden mezun olmasının ardından Nokta, Kadınca, Onyedi, Aktüel gibi dergilerde çalışan Hızır Tüzel, 2004 yılından ölümüne dek Radikal gazetesinde köşe yazıları yazmayı ve söyleşi yapmayı sürdürdü. Muhasebecilik, teknisyenlik, reklam ve televizyon yazarlığı da yapan gazeteci Tüzel, röportajlarını Dalga Gibi Geçiyorum adlı bir kitapla yayımladı. Tüzel, kalp krizi nedeniyle evinde yaşamını yitirdi.


Nevin Akkaya kimdir?



(d. 29 Temmuz 1919 - ö. 6 Nisan 2015) Türk oyuncu ve seslendirme sanatçısı.

1919 yılında İstanbul’da doğdu. Aynaroz Kadısı (1938), Şehvet Kurbanı (1940), Kıskanç (1942) ve Uçuruma Doğru (1949) gibi filmlerde oynadı. Pek çok tiyatro oyununda oynadı. 1952 yılında Tarık Gürcan ile evlendi ve tiyatroyu bıraktı. 400’den fazla filmde ve dizide seslendirme yaptı. 6 Nisan 2015 tarihinde İstanbul'da 95 yaşında hayatını kaybetti. Karacaahmet Mezarlığı’nda defnedildi.


Ülkü Erakalın kimdir?




9 Haziran 1934'te İstanbul'da doğdu. Ailesi ile ilgili verdiği bir röportajda, "Doğuştan sanat içinde oldum. Annem Yunanistan'dan gelmiş, Direklerarası'nda kanto yapan Selanikli bir sanatçının kızı. Babam Malatya'dan gelmiş, zamanın konservatuvarında eğitim almış, batı müziği çalışmış, kantolara eşlik etmiş Direklerarası'nda, klarnet ve saksafon çalmış. Sahnede açıldı kundağım diyebilirim. Bu nedenle Peruz Hanımlar, Güllü Agoplar, Komik Naşitlerle akraba gibi hissediyorum kendimi." ifadelerini kullanmıştı.

İstanbul Belediye Konservatuvarı Müzik Bölümü'nde okuyan Erakalın, 1958'de Lütfi Akad'ın "Ateşten Damla" filminde asistanlık yaparak sinemaya başladı.

Erakalın, bir dönem Orhan Elmas, Alşevir Alyanak ve Hulki Saner'inde asistanlığını yaptı.

Yönetmenliğe 1961'de başladı

"Unutamadığım Kadın" filmiyle 1961'de yönetmenliğe başlayan ve Türk sinemasında 100'den fazla film çeken Erakalın, Duygu Film'i kurduktan sonra yapımcılığa da adım attı.

Yönetmen Erakalın, 1976'da düzenlenen İstanbul Uluslararası 1. Film Festivali'nde "Yazgı" ve "Ben Sana Mecburum" filmleriyle ödüller aldı.

Usta yönetmen, sinemayla ilgili yaptığı bir açıklamada, şu bilgileri vermişti:

"1960 yılından itibaren sinemaya giren bütün ünlülerin hocası olduğumu söylüyorlar. 1960 yılından evvelki sanatçılarla da çalıştım. Hemen bütün ünlülerle film çekmişim. Bu nedenle de hocalık yanında bir de sinema tarihçiliği eklediler vasıflarıma. Sinema tarihimizi ezbere anlatabilecek kadar biliyorum. Elimde çok önemli belgeler var, hangi yıllar içinde, kimler ne çekti, eski kameramanlar, eski senaristler…" .

Oyuncular için çekilen bazı belgesellerle birlikte 10 kadar filmde rol alan Erakalın, ayrıca bazı filmlerin senaristliği, yapımcılığını, müzik ve kurgusunu yaptı, bazılarının yönetmen ekibinde görev aldı.​​​​​​​

Müziğin kendisi için önemini, "Benim için ön planda gelen eğitimli olan dalımdır yani müzik. Ama hepsinin adamı olduğumu kabul ediyorum. Yani yeri gelir müzik yaparım, yeri gelir senaryo, kitap yazarım." sözleriyle aktaran usta yönetmen, 2008'de verdiği bir röportajda dikili bir ağacının olmadığını ancak yıllar boyu biriktirdiği, milyarlara değişmeyeceği servetinin, "anılar" olduğunu söylemişti.- Vefat ettiğinde 82 yaşındaydı

Erakalın, 6 Nisan 2016'da, tedavi gördüğü hastanede 82 yaşındayken hayatını kaybetti. Cenazesi, Kulaksız Mezarlığı'nda toprağa verildi.


Sevda Aydan kimdir?



Sevda Aydan 1930 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. 1951 ve 53'te Ankara Devlet Konservatuarı Şan ve Opera Bölümleri'ni bitirdi. Ankara Devlet Operası'nda Traviata operasıyla sanat hayatına atılan sanatçı Manon Lesco, Salome ve Carmen operalarında başrolde oynadı.


1962'de Rusya'nın çağrısı üzerine Erivan, Tiflis ve Bakü operalarında sahneye çıktı ve çeşitli ülkelerde konserler verdi. 1964'de Ankara Devlet Opera ve Balesi'nden ayrılan sanatçı, çeşitli gazino ve kulüplerde hafif batı müziği üzerine çalıştı.

Televizyon dünyasında Türkiye'nin ilk sit com dizisi niteliği taşıyan Kaynanalar'da Tijen rolü ile tanındı.

Sevda Aydan aynı zamanda eski milli basketbolcu Efe Aydan ile sinema ve dizi oyuncusu Ege Aydan'ın annesidir.

Sevda Aydan'ın rol aldığı projeler

Solgun Bir Sarı Gül - Sinema Filmi - 1996

Kaynanalar (Tijen Hakmen) - TV Dizisi - 1988


Evlidir Ne Yapsa Yeridir (Lamia) - Sinema Filmi - 1978


Teşekkür Ederim Büyükanne (Feriha) - Sinema Filmi - 1975

Kaynanalar (Tijen Hakmen) - Sinema Filmi - 1975

Hayret 17 - Sinema Filmi - 1975

Bak Yeşil Yeşil (Tijen Hasanoğlu) - Sinema Filmi - 1975

236 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page