Korkut Akın yazdı
Karşı koymaksa edebiyat yaşama; tam da aynı oranda yazmak gerek. Bütün güzellikler, ancak böyle yaşar. Çünkü geçmişteki değil gelecektekindedir umut!
Nâzım Usta, “okumak gerek evlat, falanı filanı bırakıp okumak” diye haykırıyordu bir şiirinde… Gördük ki, (Güney Özkılınç’ın, “Nâzım’ın Bursa Yılları”nda, Kor Kitap, Mayıs 20201, araştırma/inceleme, ayrıntısıyla yer alıyor) o da okumak kadar yazmayı da özendirmiş, dört duvar arasında olsalar, onca yıllık hükmün ağırlığı altında ezilseler de…
Nâzım Hikmet’i dinleyen, yolundan giden biri de Aydın Kaşkal… Şiirlerini topladığı “Kabuğunu Arayan Yara”dan sonra, çok önemsenmesi gereken çok da yararlı, kaleme aldığı portreler üzerinden bir yerel kent tarihini sunuyor bizlere.
Şebinkarahisar’da geçen çocukluğundan bugüne taşıdığı insanları anlatıyor. Bizler de o insan betimlemelerini okurken hem o dönemin Şebinkarahisar sokaklarında dolaşıyoruz hem de sosyolojik yapıyı okuyoruz.
Betimlemelerle bezeli…
Yaşam; sosyolojik, ekonomik, politik ve ekolojik bütünden oluşuyorsa Aydın Kaşkal’ın bizlere tanıttığı o iz bırakan insanlar geçmişten geleceğe bir perspektif çiziyor. Çok güzel betimlemelerle çiziyor hem de… Rastgele bir sayfayı açıyorum: “Ekstra bir şey yapmaya gerek yok, akşamların bir özelliği olmalı ki durduk yerde hüzün verir insana. Biz zaten hazırız, boynumuz kıldan ince hüzün karşısında.” Sadece bu alıntıladığım cümleden bile bir öykü yazılır.
…işin kolayına kaçmadan ama!
Belleğinin gücünü, kaleminin kıvraklığını, anılarının bolluğunu buluşturan Kaşkal, -yine Nâzım Usta’dan el alıyorum; “sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin / işin kolayına kaçmadan ama (…) çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstat”- o anılarını içine drama da katarak öyküleştirmediği için işin kolayına kaçmış.
Şimdi, Kaşkal’ın yapması gereken bu “insan manzaraları”ndan yeni romanlar/öyküler üretmek. Bu, hem kendini geliştirmek olur hem de biz okurların o insanların yaşamlarına girmemizi sağlar.
Resmi nerede?
On parmağında on marifet dedikleri kadar var Aydın Kaşkal’ın. Karakalem çizimlerini de yapmış anlattığı -daha doğrusu, betimlediği- insanların. Karakalem bir resminde, “Annemi ben büyüttüm desem yeridir, hiç elini bırakmazdım” cümlesinin de etkisi kendisini gösteriyor. Cin gibi bakan sevimli bir kadın. Anlıyorsunuz ki, anne, oğluna devşirmiş marifetlerini.
Alabildiğine yalın, alabildiğine gerçekçi, alabildiğine titiz çalışmış resimlerini yaparken. Burada belirleyici olan resme değil yazıya yorum katması Kaşkal’ın. Bir anlamda resim ile yazıyı birbiriyle kaynaştırmış. İyi de etmiş.
Anlatılan…
…sizin hikâyenizdir. Her ne kadar yolu Şebinkarahisar’dan geçen Aydın Kaşkal ile kesişen insanlardan oluşsa da her öyküde kendimize döndürebileceğimiz “insan manzaraları” bu “çınar”lar.
Okumak kadar yazmak, yazmak kadar okumak da belirleyiciyse yaşamın güzelleşmesinde, “Bir Kentin Çınarları” hepimize bir görev yüklüyor.
Bir Kentin Çınarları Aydın Kaşkal Karakalem destekli “insan manzaraları” İzan Yayıncılık 2021, 183 s.
Comentarios