top of page
  • Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Unutulmazlar-1: Ali Kuşçu, Ercüment Ekrem Talu, Hüseyin Kutman, Rakım Ziyaoğlu, Tonguç Yaşar



16 Aralık... Ünlü astronomi ve matematik bilgini Ali Kuşçu'nun, yazar Ercüment Ekrem Talu, oyuncu Hüseyin Kutman, gazeteci Rakım Ziyaoğlu ve karikatürist Tonguç Yaşar'ın ölüm yıldönümü bugün.

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.

Ali Kuşçu kimdir?



( .... - 1474)


Onbeşinci yüzyılda yaşamış olan önemli bir astronomi ve matematik bilginidir. Babası Timur'un (1369-1405) torunu olan Uluğ Bey'in doğancıbaşısı idi. "Kuşçu" lâkabı buradan gelmektedir. Ali Kuşçu, Semerkand'da doğmuş ve burada yetişmiştir. Burada bulunduğu sıralarda, Uluğ Bey de dahil olmak üzere, Kadızâde-i Rûmî (1337-1420) ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî (?-1429) gibi dönemin önemli bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri almıştır. Ali Kuşçu bir aralık, öğrenimini tamamlamak amacı ile, Uluğ Bey'den habersiz Kirman'a gitmiş ve orada yazdığı Hall el-Eşkâl el-Kamer adlı risalesi ile geri dönmüştür. Dönüşünde risaleyi Uluğ Bey'e armağan etmiş ve Ali Kuşçu'nun kendisinden izin almadan Kirman'a gitmesine kızan Uluğ Bey, risaleyi okuduktan sonra onu takdir etmiştir. Ali Kuşçu, Semerkand'a dönüşünden sonra, Semerkand Gözlemevi'nin müdürü olan Kadızâde-i Rûmî'nin ölümü üzerine gözlemevinin başına geçmiş ve Uluğ Bey Zîci'nin tamamlanmasına yardımcı olmuştur. Ancak, Uluğ Bey'in ölümü üzerine Ali Kuşçu Semerkand'dan ayrılmış ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına gitmiştir. Daha sonra Uzun Hasan tarafından, Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacı ile Fatih'e elçi olarak gönderilmiştir. Bir kültür merkezi oluşturmanın şartlarından birinin de bilim adamlarını biraraya toplamak olduğunu bilen Fatih, Ali Kuşçu'ya İstanbul'da kalmasını ve medresede ders vermesini teklif eder. Ali Kuşçu, bunun üzerine, Tebriz'e dönerek elçilik görevini tamamlar ve tekrar İstanbul'a geri döner. İstanbul'a dönüşünde Ali Kuşçu, Fatih tarafından görevlendirilen bir heyet tarafından sınırda karşılanır. Kendisi için ayrıca karşılama töreni yapılır. Ali Kuşçu'yu karşılayanlar arasında, zamanın ulemâsı İstanbul kadısı Hocazâde Müslihü'd-Din Mustafa ve diğer bilim adamları da vardır. İstanbul'a gelen Ali Kuşçu'ya 200 altın maaş bağlanır ve Ayasofya'ya müderris olarak atanır. Ali Kuşçu, burada Fatih Külliyesi'nin programlarını hazırlamış, astronomi ve matematik dersleri vermiştir. Ayrıca İstanbul'un enlem ve boylamını ölçmüş ve çeşitli Güneş saatleri de yapmıştır. Ali Kuşçu'nun medreselerde matematik derslerinin okutulmasında önemli rolü olmuştur. Verdiği dersler olağanüstü rağbet görmüş ve önemli bilim adamları tarafında da izlenmiştir. Ayrıca dönemin matematikçilerinden Sinan Paşa da öğrencilerinden Molla Lütfi aracılığı ile Ali Kuşçu'nun derslerini takip etmiştir. Nitekim etkisi onaltıncı yüzyılda ürünlerini verecektir. Ali Kuşçu'nun astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu iki önemli eseri vardır. Bunlardan birisi, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih'e sunulduğu için Fethiye adı verilen astronomi kitabıdır. Eser üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde gezegenlerin küreleri ele alınmakta ve gezegenlerin hareketlerinden bahsedilmektedir. İkinci bölüm Yer'in şekli ve yedi iklim üzerinedir. Son bölümde ise Ali Kuşçu, Yer'e ilişkin ölçüleri ve gezegenlerin uzaklıklarını vermektedir. Döneminde hayli etkin olmuş olan bu astronomi eseri küçük bir elkitabı niteliğindedir ve yeni bulgular ortaya koymaktan çok, medreselerde astronomi öğretimi için yazılmıştır. Ali Kuşçu'nun diğer önemli eseri ise, Fatih'in adına atfen Muhammediye adını verdiği matematik kitabıdır.

Kaynaklar•Resim: Süheyl Ünver Arşivi

Ercüment Ekrem Talu kimdir?


(d. İstanbul, 1886 - ö. 16 Aralık 1956, İstanbul)

Ercüment Ekrem, İstanbul İstinye'de doğmuştur. Babası Recaizâde Mahmut Ekrem Bey'dir. Kendisi çocukluğunu şöyle anlatır: "Tam manasıyla İstanbul çocuğuyum. Burada doğdum, çocukluğumun en mesut safhası burada geçti. Edebiyatta ve fikir âleminde şöhret bulmuş kimselerin muhitinde yaşamak bahtiyarlığına mazhar oldum. Babam tahsilimize çok itina etti, pek küçükken lisan öğrenmemize gayret sarfetti. Mektepten çıktığım zaman-Türkçe kadar Fransızca, Rumca ve İngilizce biliyordum. Ne kadar isabet olmuş... Daha sonraları hayatta kazandığım başarıları bu lisanları bildiğime borçluyum." (Hilmi Yücebaş, Bütün Cepheleriyle Ercüment Ekrem, İst. 1957, s. 3)

İyi bir öğrenim gören Ercüment Ekrem, Fransız mekteplerinde okumuş, Galatasaray Lisesi'ni ve Mekteb-i Hukuk'u bitirmiş, Paris Siyasî İlimler Okulu'na devam etmiştir.

1906'da Düyûn-ı Umûmiye'ye mütercim olarak giren Ercüment Ekrem, 1908'de Ayan Meclisi mütercimi, daha sonra da Babıâli teşrifat memuru olur. Damat Ferit Paşa'nın sadrazamlığında Matbuat Umum Müdürlüğü'ne atanır (1919). Aynı göreve aralıklı olarak üç defa getirilen Ercüment Ekrem, 1924 yılında Riyâset-i Cumhur Başkâtipliği yapar. Talû, 1931 yılında da Varşova Elçilik müsteşarlığı görevine atanır.

Ercüment Ekrem daha sonra sırasıyla Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler), Ankara Hukuk Fakültesi, Gazi Terbiye Enstitüsü Fransızca Öğretmenliği, Galatasaray ve Nötre Dam de Sion Liselerinde Edebiyat öğretmenliği görevlerinde bulunur. Nüktedan, hazırcevap ve hoşsohbet birisi olan Ercüment Ekrem'in Türk millî eğitimine büyük hizmetleri vardır. 1950 yılında Galatasaray Lisesi öğretmenliğinden emekliye ayrıldıktan sonra, İstanbul Şehir Tiyatroları Edebî Heyetinde ve Sular İdaresi yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuştur.

16 Aralık 1956'da İstanbul'da yatmakta olduğu Fransız Hastanesinde siroz hastalığından ölen Ercüment Ekrem Talû, Zincirlikuyu Mezarlığına gömülmüştür.

Ercüment Ekrem'in ilk yazıları 1904'te "Çocuklara Mahsus Gazete'de yayımlanır. Bu hadiseyi kendisi şöyle anlatır: "Gazeteciliğe intisabım babamın muhitinde bana arız olan yazı yazmak hevesi ile .başlamıştır. İlk nesrim İbn-il Hakkı Tahir Bey'in neşrettiği Çocuklara Mahsus Gazete''de çıkmıştır. Ben imzamı taşıyan bu çocukça yazıyı hâvi nüshanın satılığa çıktığı gün duyduğum gururu hayatımda bir daha duymadım. O gün bütün dünya benimle meşgul zannediyor ve bu zan ile iftihar ediyordum. Düzine ile satın aldığım o nüshadan, ne yazık ki elimde bir tane kalmadı. Kalsaydı da bugün o çocukça gururumla kendi kendime istihza etmek için ara sıra bir göz gezdirseydim!" (Hilmi Yücebaş, a.g.e., s. 4)

Meşrutiyetten önce Ercüment Ekrem'in Fransızca gazeteler de dahil olmak üzere birçok yayın organında muhtelif makeleleri görülür. Fakat onun asıl şöhreti ve gerçek muharrirlik hayatı 1908'den sonra başlar. Bu tarihten itibaren Ercüment Ekrem'in devrin çeşitli gazete ve dergilerinde genellikle alaya bir üslûpla kaleme aldığı mizahî fıkraları, sohbet ve hikâyeleri yayınlanır. Bu yazılarında Ercüment Ekrem, Karga, Çekirge, Kertenkele, Ebul Muvakkar, Evliyayı Cedit gibi değişik müstear isimler kullanır.

Mütarekeden önce (1920) Aka Gündüz'le birlikte "Alay" adlı haftalık bir mizah dergisi çıkarır.

Ercüment Ekrem, özellikle romanlarında Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi tarzı anlatımı benimsemiş ve bu iki şahsiyetin üslûbunu şahsında daha yeni ve zeki çizgilerle birleştirmeyi başarmıştır. Romanlarının yanısıra hikâye ve tiyatro vadisinde yazdığı eserlerinde de ısrarla toplumsal meseleleri ele alıp işleyen Ercüment Ekrem, bunların hiçbirinde edebî zevki ve içtimâi nükteleri ihmâl etmez. Aynı zamanda eserlerinde muhtelif tipleri son derece tabii ve canlı tasvirlerle kaleme alan Talû, edebiyatımızda meddah geleneğini yazılarında başarıyla sürdüren müstesna şahsiyetlerden biridir. Eski İstanbul yaşantısını bütün realitesiyle ve tabii çevresi içerisinde eserlerine aksettiren Ercüment Ekrem, yazdıklarıyla okuyucusunu bu mekanlarda seyahat ettirir. Anlatımındaki renklilik ve mizacındaki zerâfetle edebiyatımızda apayrı bir yere sahip bulunan Ercüment Ekrem'i oğlu Muvakkar Ekrem de şu satırlarla anlatır: "Babam Ercüment Ekrem, bir sanat ailesinin orta kuşağı sayılır. Dedesi Recai Efendi hat ustası, babası Ekrem Bey de şair ve bu sahada üstad adamdı.

Ercüment Ekrem Talû, Türkçe'den başka Farsça, Fransızca, İtalyanca, Lâtince, Yunana, Ingilızce, Almanca, İspanyolca, Lehçe dillerim okur, konuşur ve yazardı. Resmî hayatında, matbuat sahasında inişli çıkışlı, tatlı acı günler yaşadı. Fakat hususi hayatında mutlaka hak etmediği bahtsızlıklara uğradı. Bankacı, politikacı, idareci, şair, romancı» hikayeci, mütercim, fıkracı, lügatçi, öğretici, dilci Ercüment Ekrem'in altmış sekil yıllık Ömür içinde "mizah üstadı" diye anılmasının ve sağlığında da, ölümü ertesinde de onu bu tarafı ile anmamışın ve yanmamızın bir sebebi olsa gerek. O hakikaten kalemi ile, sohbeti ile, mimikleri ile, hicvi ile yüzde yüz "espri" adamı idi. Sayılamayacak kadar çok ve çoğu zihinlerde dağılı kalmış "nükteler" sahibidir. Kimseye yaranmak veya kimseyi yermek için değil, sadece fışkıran zekasına gem vurmuş olmamak için ve korku, perva tanımadan yazmış, söylemiştir. Bende maalesef yazılı hiçbir eseri mev-cud değildir. Kendisinin de her şeyini kâğıda döküp sakladığını sanmıyorum." (Hilmi Yücebaş, a.g.e., s. 8)

Ercüment Ekrem Talu'nun Eserleri

Roman: 1) Gün Batarken (1922), 2) Kopuk (1922), 3) Asrîler (1922), 4) Sabir Efendinin Gelini (1922), 5) Kundakçı (1926), 6) Meşhedi İle Devriâlem (1927), 7) Kodaman (1934), 8) Bu Gönül Böyle Sevdi (1941), 9) Çömlekçioğlu ve Ailesi (1945), 10) Beyaz Şemsiyeli (1939), 11) Şevketmeâb (1925), 12) Gemi Aslanı (1928), 13) Meşhedi Aslan Peşinde (1934), 14) Papeloğlu (1938), 15) Kan ve İman (1941).

Hikâye: 1) Teravihten Sahura (1927), 2) Kız Ali (1926), 3) Güldüren Kitap (1927), 4) Gün Doğmayınca (1927), 5) Meşhedi'nin Hikâyeleri (1927), 6) Sevgiliye Masallar (1925), 7) Evliya-ı Cedit (1936), 8) Dünden Hâtıralar (1945), İstanbul'un eski hayatını anlatan ve Münif Fehim tarafından resimlenmiş olan bir hikâye-albüm niteliğindedir.

Hüseyin Kutman kimdir?



20 Ağustos 1930'da Bursa'da doğdu. Hüseyin Kutman'ın sahne hayatı Kent Oyuncuları'nda "Gülerek Girin" piyesiyle başladı. Uzun süre Dormen Tiyatrosu'nda çalışmış ve "Bulvar", "Monserrat", "Üç Kuruşluk Opera", "Alamanya'dan Bir yar geli r Bizlere", "Dün Gece Yolda Giderken", "Çıplak Ayak", "Cengiz Hanın Bisikleti" oyunlarında oynamıştır. 1969 yılında Nisa Serezli ile Bizim Tiyatro'da unutulmaz "Tatlı Kaçık" ve "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı" oyunlarında gösterdiği performansıyla efsaneleşen bir oyuncudur. Bazı kulüplerde takdimcilik de yapan Hüseyin Kutman bir dönem Perran Kutman ile evlenip, ayrılmıştır. Uzun süre Devekuşu Kabare Tiyarosu'nda da görev yapan Hüseyin Kutman Yeşilçam'da karakter rollerinde aranılan isimlerden olmuştur. Kalp krizi sonucu 16 Aralık 1988'de İzmir'de hayata veda etmiştir.

Rakım Ziyaoğlu kimdir?



Rakım Ziyaoğlu 1906 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra aynı yıl Galatasaray Lisesi'ne öğretmen ve müdür yardımcısı olarak atandı. Bir süre sonra öğretmenlikten ayrılarak gazeteciliğe başladı. İstanbul'da Cumhuriyet, Tasvir, Tan, Akşam ve Ekspres; İzmir'de Halkın Sesi, Anadolu, Demokrat İzmir gazetelerinde düzeltmen, muhabir, sekreter olarak çalıştı. Galatasaray ve Akademi dergilerinin yayın müdürlüklerini yaptı. Ziyaoğlu, 1954 yılında gazetecilikten ayrılarak İstanbul Belediyesine girdi. Neşriyat ve İstatistik Müdürlüğüne vekalet etti. Bu bölüme, Abidin Daver'in emekliye ayrılması üzerine müdür olarak atandı. Çalıştığı gazetelerde Avrupa, Amerika, Afrika, Asya ve Ortadoğu ülkelerine yaptığı gezilerden renkli ve zengin içerikli röportajlar yayımladı. İstanbul adıyla yayımlanan Belediye Dergisini kurdu. Rakım Ziyaoğlu 16 Aralık 2002 tarihinde İstanbul'da öldü. Bibliyografya Afrodit Davasında Peyami Safa ve İ. Hakkı Konyalı, Sofra ve Salon Bilgileri (Silviyo Fontana ile), Millî Refah Meseleleri, Cumhuriyet Devrinde İstanbul (Abidin Daver ile ), Turistik İstanbul Rehberi (H. Lokmanoğlu ve E. Ererle birlikte -1950), İngilizce Turistik İstanbul Rehberi (Hayrettin Lokmanoğlu ve Emin Raşit Erer ile, 1963), İstanbul Albümü I ve II, Tarih Boyunca Yassıada, Propaganda ve San|at, Tanrıya Giden Yollar (1969), İstanbul Şehreminleri ve Belediye Reisleri ve Belde İşleri Tarihi (1971), HızırBey Çelebi (1976), Yorumlu İstanbul Kütüğü (1985), 21. Yüzyıl Yaklaşırken Beyoğlu ve İstiklal Caddesi - Cadde-i Kebir (1989)

Tonguç Yaşar kimdir?

İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da yaptı. Karikatüre 1952 yılında başladı. İlk karikatürü 1952 yılında Hür Adam dergisinde yayınlandı. Akbaba, Dolmuş, Tef, Taş Karikatür ve Yön dergilerinde haftalık, Vatan gazetesinde günlük karikatürler çizdi. Karikatürün yanı sıra çizgi film çalışmaları yaptı. Yaşar’ın Sezer Tansuğ ile birlikte hazırladığı 1970 tarihli kısa animasyon, Türkiye animasyonun öncülerinden. “Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü” isimli filmi ile 1972’de Adana Altın Koza Film Yarışması’nda jüri özel ödülü aldı. Aynı film 1973’te 30 ülkenin 600 filmle katıldığı uluslararası 9. Annecy Çizgi Film Festivali’nde ön elemeyi geçerek gösterime hak kazanan ilk Türk çizgi filmi oldu. TRT Kültür Sanat Bilim Ödülleri Yarışması’nda Yaşa Don Kişot çizgi filmi ile ikincilik ödülünü, Darüşşafaka Sinema Kulübü 1. Uluslararası Sinema Şenliği en iyi film ödülünü aldı. 16 Aralık 2019'da, 87 yaşındayken vefat etti.

33 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page